Acýmýzý unutmayalým ki sürebilsin hayat

Suruç’taki vahim katliam hepimizi can evinden vurdu. O ‘’canevi’’ Türkiye’dir. 

Cenazelerimiz memleketin dört bir yanýna kahýrla kederle elemle taþýnýrken, analarýn kardeþlerin aðýtlarý birbirine karýþtý.

Anadolu’da taziye verilirken kederli aileyi ziyaret ve yasý paylaþma en önemli adetlerimizden hatta ahlakýmýzdandýr... Allah’tan rahmet dilendikten sonra, ‘’Allah acýný unutturmasýn...’’ diye de eklenir kýsýk sesle... Ben bunu gençliðimde çok anlayamazdým... Sonra doðumlar kadar ölümlerle, sevinçler kadar acýlarla da dolu bir ömrün içinden geçtikçe, þahit oldukça hayata, binbir emekle boy attýðýný gördüðünüz evlatlarýn, kardeþlerin, arkadaþlarýn arasýnda yürüdükçe, ‘’acýnýn unutulmamasý’’ gerçeðinin, ‘’hayatýn sürmesi’’ temennisi olduðunu da fark ediyor insan...

Eðer acýlar, bir kaç dakikalýk haber sunuluþlarýna, günlük aylýk ölüm istatistiklerine, siyasetlerin ya da diplomasinin soðukkanlý dosyalarýna konup, dondurulursa... Acý kanýksanýyor, tüketiliyor, ardýndan alýþkanlýk ya da kanýksanma gibi hiç de insanlýðýmýza yakýþmayacak baþka bir þey doðuyor... Ve biz vahþetin normalleþtirildiði bir evde buluyoruz kendimizi. Üzerimize gayet hesap edilerek biçilip dikilmiþ ateþli giysilerle daðlýyoruz birbirimizi...

Bugün Orta Doðu dendiðinde maalesef içinden geçtiðimiz deneyim de budur... Acýlar, en kýsa zamanda unutuluyor. Reyhanlý’daki feci patlamada kaybettiðimiz 52 can, 7/8 Ekim olaylarýnda iþlenen sapkýn vahþet veya hemen her gün Suriye’den, Irak’tan gelen vahim haberler... Ýçinden ölümlerin taþýp kanadýðý kapkalýn bir klasöre dönüþüyor. Çaresizlikle okuduðumuz hemen her þiddet raporu, giderek bir ‘’kabul’’e ve ne yazýk ki ‘’unutkanlýða’’ dönüþüyor...     

Siyasetin varoluþa dair bir imkan oluþu; tam da bu unutkanlýk/kanýksama minvalinde görev almalý... Nitekim Baþbakan Davutoðlu’nun son Suruç vehametinden sonra tüm siyasi partileri þiddet ve terör karþýsýnda ortak tavýr almaya çaðýrmasý bu bakýmdan çok anlamlýdýr... Türkiye bu basireti gösterecek kadar mühim ve acý deneyimleri geçirmiþtir. Ve Türkiye olarak ‘’unutmamak’’ zorundayýz ki, bu kanlý kapanýn, bu alçak kumpasýn kiriþini kýrmayý el birliðiyle saðlayabilelim...

***

Son seçimler çerçevesinde HDP’nin barajý aþýp aþmamasý konusunda en çok dile getirilen mevzu ‘’Türkiyelileþme’’ hadisesiydi. Bir bölgenin veya etnik bir kimliðin deðil, siyasi parti olmanýn getirdiði temsil sorumluluðunda ülke insanýnýn sesi olabilmek çaðrýsýydý bu HDP’ye. Çözüm Sürecinde görev almýþ birisi olarak, bunu hep önemsedim, HDP’nin barajý aþmasý hadisesine umutla yaklaþtým. Lakin seçim sonuçlarýyla gelen 80 milletvekili gibi hiç de azýmsanmayacak bir yekun bile, HDP’ye ‘’Türkiyelileþme’’ye has basireti ve ‘’siyasi sorumluluðu’’ saðlayamamýþ gözüküyor... Demek HDP için ‘’barajýn altý veya barajýn üstü’’ gibi bir hedef yokmuþ diye düþünüyor insan ister istemez. Bu haliyle HDP’nin derdi, siyaset yapmak falan deðilmiþ demek diyor pek çok kiþi...

Ali Bayramoðlu yaklaþýk bir yýldýr, bu meseleyi hem cesaretle hem de sorumluluðunu farkýnda bir dille anlatmaya çalýþýyor. Çözüm Süreci ve Toplumsal barýþ dendiðinde Hükümet ile Kürt siyaseti arasýnda ciddi bir paradigma farklýlýðý var. Hükümet, uzun yýllardýr bölgeden esirgenen insan haklarý, vatandaþlýk hukuku, ekonomik ve sosyal olumlu ayrýmcýlýklar eþliðinde üretilecek eþitlik, refah ve adalet paylaþýmý, hizmete eriþimde olumlu imkanlar gibi önemli yönetsel performanslar üzerinden kurulacak bir barýþýn çerçevesini çiziyor. Kürt siyaseti ise, HDP’nin de etkin olarak içinde ama yalnýz olmadýðý farklý politik alaþýmlarla diðer yanda duruyor. Kuvvetlendirilmiþ yerel yönetim taleplerinden, özerk yapýlanmaya, Kürdistani hedefe kadar, deðiþik tonlarda taleplerle örülmüþ bir baþka paradigma bu... Nitekim Rojava deneyimiyle artýk daha somut bir dönemece girmiþ bu farklý paradigma karþýlaþmasý, bugün için sadece Türkiye veya Ortadoðu meselesi olmaktan adým adým çýkýyor... Küresel güçlerin ve Uluslar arasý enerji dizaynlarýnýn nazarýnda, ‘’araçsallaþtýrýlmýþ’’ yeni bir aþama evresindeyiz...

Ýþ Kürtlerle Araplarýn, Sünnilerle Þiilerin, Türkiye ile Ýran’ýn rekabetinden veya mücadelesinden ibaret deðil... Hatta diðer iki ucu Balkanlarla Kafkasya’ya da dayanan ‘’Yeni Dünya Haritasý’’nýn çizildiði bir eþikteyiz. Yunanistan’daki ekonomik kriz veya Doðu Türkistan’da yaþanan hadiselerin bile, Orta Doðu’da yaþananlarla ciddi iliþkisi, ilintisi var...

Baþbakan Davutoðlu’nun son vehamet üzerinden tüm Türkiye siyasetine yaptýðý çaðrýyý, dünyada terörün ve acýnýn maðdur kýldýðý tüm toplumlara duyurmak gerekiyor aslýnda... Acýmýzý unutmaz isek þayet, bir daha ayný acýyý çekmemek adýna ciddi bir deneyim ve savunma imkaný kazanmýþ oluruz...