Adalet mülkün temeli değil

Manisaspor bu sezona kötü başlamıştı ama; ilk 5-6 haftayı geçtikten sonra, ligin devre arasına kadar müthiş bir ivme yakalamıştı. Sergilediği futbol, o denli gözalıcıydı ki; Hıncal Uluç ve Erman Toroğlu gibi isimler bile, ligde en beğendikleri takım olarak Manisaspor’u gösteriyorlardı. Ama bu kulüp, ne yazık ki küme düştü.

Kariyerleri zedelenmiş, mali değerleri düşmüş ve moralleri bozulmuş bir kadro olarak Galatasaray’ın karşısına çıktılar. Buna rağmen, canla başla oynadılar. Onlar için artık hiçbir şey ifade etmeyen son maçlarında, şaşılacak bir ciddiyet içindeydiler. Hatta onların ciddiyeti, Galatasaray’ın yüklendiği sorumluluk duygusundan çok daha öndeydi. Hatta daha değerliydi.

***

Evet; baktığınız zaman Galatasaray rakibine göre sayıca çok daha fazla atak yapmış, şut atmış görünüyor ama; Manisa’nın oyuna asılma kalibresi daha büyüktü. Galatasaray; şampiyonluğun en büyük adayı olarak, ligden düşmüş bir takıma karşı, çok daha baskılı, etkin ve hırslı olmalıydı.

Galatasaray ilk yarıda, rakibi bir kişi eksik oynarken bile, yeterli düzeyde sorumluluk sahibi değildi. Düşük kalite, düşük tempo ve düşük heyecan içindeydi.

Açıkçası çok yadırgadım.

***

Galatasaray’ın öne çıkışı, bana göre tartışmalı bir penaltıyla oldu. Çünkü Aydın’a müdahale, topa vurduktan çok sonra ve top auta çıkmak üzereyken yapıldı. O faul olmasa, Aydın’ın yetişme şansı sıfırdı... Doğrusu kanıtlansa bile, çok ağır bir karardı. Adil olmak adına, başkası olsa veremeyebilirdi. Bu penaltı Galatasaray için bonus oldu.

Galatasaray öne geçtikten sonra bile bir süre bocaladı. Ama zaman geçtikçe Manisaspor işin, maçın ve herşeyin bittiği sanısıyla mücadeleyi bıraktı. Galatasaray bu boşlukta gollerini sıraladı. Yoksa maçın üçte ikilik bölümünde iyi oynayan taraf bana göre Manisaspor’du. Tabeladaki fark, sahadaki gerçeği örtüyor.