“Adam onlarca Amerikalı politikacıyı satın almış!”

Robert Amsterdan Fetullah Gülen’in iadesi için Türkiye’nin tuttuğu Amerikalı avukat. Uzun süre, var olan dosyaları inceledikten sonra basına bir açıklama yapmış:

“Bu adam son  derece tehlikeli Amerika için. Her şeyi bir yana bırakın benim bunca yıllık meslek hayatımda gördüğüm en büyük kara para aklayan adam!”

Hangi parayı aklıyor? Dünyanın bir çok ülkesinde açtığı özel okul ve hastanelerden gelen  paraları, yasa dışı yollarla ABD’ye sokuyor sonra da bu parayı Türkiye’yi ele geçirmek adına kullanıyor ABD seçimlerinde hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat adaylara su gibi para harcadığını bilmeyen yok. Öyle New York, California gibi büyük eyaletlerde değil küçük eyaletlerde hem temsilciler meclisi hem de senato adaylarını birer ikişer devşirmeyi becermiş. Bu eyaletlerde yayınlanan gazete ve dergilerde sık sık söyleşileri yayınlanıyor. TIME dergisi bile onu dünyanın önde gelen 100 kişisi arasına sokuşturuvermiş 2007 yılında! Gazete ve dergilerde yayınlanan söyleşilerinde , “İslam dininde reform yapan din adamı” kılıfı giydiriliyor sırtına. Ve hep aynı numara “ben yoksul bir adamım. Sırtımda bir ceket, ayağımda da bir pantolonum var. Dünya malında, parada, mevkide gözüm  yok. Tek amacım İslam dininin çağdaş dünyaya ayak uydurmasını sağlamak!”

Bu sözleri, Las Vegas kumarhanelerini ele geçiren, Mafyanın beyni olarak bilinen  Meyer Lensky’nin ABD Senato Soruşturma Komisyonu önünde yaptığı konuşmayı hatırlatıyor bana:

“Dünyada günlerim sayılı. Kendim için  hiç bir beklentim yok. Hastayım zaten: Ayakta zor duruyorum. Tek amacım milletime (!) rahat ve huzurlu yarınlar hazırlamak..”

Gülen’in en büyük özelliği sabırlı olması. Neredeyse 35 yıla yakın bir süre içinde Türkiye’deki askeri okullara, hukuk ve eğitim fakültelerine sızmış. Mezunlardan sadakat yemini edenleri toplamış, adına hizmet gönüllüleri  dediği bir köle ordusu kurmuş. Ne zaman bu hizmetliler devletin kilit noktalarına gelmiş o zaman iş adamlarını devşirmeye başlamış. Hizmete katılan iş adamları ihaleler kazanmış, devlete mal satmış, kazançlarının bir bölümünüyse Gülen’in kasalarına aktarmış.

Peki doğru dürüst bir eğitimi olmayan, dil bilmeyen, hatta kimilerine göre doğru dürüst cümle kurmaktan aciz olduğu öne sürülen bu adam Avrupa’nın hemen her ülkesinde bunca okulu, hastaneyi nasıl kurmuş? Hele de Müslüman bir din adamı kimliğiyle? Bunun cevabı basit. Merkezi Haber Alma Örgütü CIA’nin arkasına saklanarak tabi.

CIA’deki aklı evveller Ilımlı İslam fikrini ortaya atmış, vitrine çıkaracakları çok iyi bir oyuncu/kukla arıyorlardı. Bu kişinin İslam dünyasında büyük saygınlığı olan, 600 yıl İslam bayrağını dalgalandıran Osmanlı’nın devamı olarak gördükleri Türkiye’den çıkması şartı. Üstelik Hilafet makamı TBMM’ye devredilmişti. Bu makama bulacakları kişiyi oturtmak için gerekirse demokrasiyi yerle bir edip askeri ülkenin başına geçirebilirlerdi geçmişte yaptıkları gibi. Hele de önlerinde Humeyni örneği varken! Sonunda aradıkları adamı İzmir Konsolosluğu görevlileri buldu ve CIA onu bağrına bastı. Ardından  okullar geldi, dershaneler, kurslar, üniversiteler derken hastaneler birbirini kovaladı. Sıra yurt dışına açılmaya gelmişti; CIA’nin öncülüğünde onlarca ülkede okullar mantar gibi bitmeye başladı...

Peki ABD Gülen’i iade eder mi? Ederse Türkiye’de herkes şaşırıp kalır. Çünkü Gülen  sıkıyı gördüğü an bülbül gibi ötecek CIA’nin çevirdiği dolapları bir bir ortaya dökecektir. Gülen ya Kanada gibi Türkiye’yle suçluları iade anlaşması olamayan bir ülkeye gönderilecek ya da...ölecektir bir gece ansızın! Ne olursa olsun,  İlahi Adaletten yakasını hiç bir zaman kurtaramayacaktır!!