Þimdi de, “hoþgörü” maskeli Ekrem Ýmamoðlu’nun “trol ordusu”yla uðraþýyoruz...
Ýki gündür yoðun saldýrý altýndayým.
Özetle, “yalan söylediðimi, Ekrem Ýmamoðlu tarafýndan herhangi bir baskýya uðramadýðýmý” söylüyorlar.
Demek ki bu iþler böyle oluyor...
Sosyal medyada gerekli gürültüyü çýkardýðýnýzda hem haklý olduðunuza kendinizi inandýrmýþ oluyorsunuz, hem de karþýt iddialarýn altýný boþalttýðýnýzý düþünüp huzura eriyorsunuz.
Güzel yöntemmiþ...
Fakat trol ordusuna kötü haber:
Ekrem Ýmamoðlu’nuz size göründüðü yahut gösterdiði gibi bir adam deðil.
Birincisi, “yalancý” bir adam... Hem de, gözümüzün içine baka baka yalan söyleyen bir adam. Hangi konuda yalan söylediðini daha önce bu köþede teferruata dökmüþtüm. Meraklýysanýz, bulup okursunuz.
Ýkincisi, farklý fikirlere tahammülü olmayan bir adam...
Bir konuþmasýnda, “Çok iyi kucaklýyorum. Benim kucaklayýþýmdan kimse kaçamaz. Hangi görüþten olursa olsun, herkesi kucaklýyorum” demiþti.
Üç gazeteciye tahammül edemedi. Hemen Basýn Konseyi’ne koþtu ve onlarýn “cezalandýrýlmalarýný” istedi. Basýn Konseyi’nden aldýðý “kýnama” cezasýyla, mahkeme kapýsýna dayanýp, bu kez, hapisle yargýlanmalarýný isteyecek.
Üçüncüsü...
Ekrem Ýmamoðlu’nuz fena halde eklektik...
Herkesi ayný anda o kadar çabuk kucaklýyor, her türlü fikri herhangi bir süzgeçten ve prizmadan geçirmeden o kadar çabuk benimsiyor, araziye uyum konusunda o kadar harika “performans” sergiliyor ki, hangisi gerçek Ekrem Ýmamoðlu, hangisi gerçek fikri, bir türlü anlayamýyorsunuz.
Mesela, Eyüp Sultan’a gidip “Yasin-i Þerif” okuyor, oradan kalkýp “Bu kadar çok namaz kýlmayýn, cennette yer kalmadý” diyerek inanç sahipleriyle dalga geçen Canan Kaftancýoðlu’nun toplantýsýna koþuyor.
Merakýmý muciptir:
Ekrem Ýmamoðlu, Çeyrek domuzu yeri dakikada mideye indirmekle övünen ve muarýz gördüðünde “Ýnandýðýnýz Allah’ýnýz belanýzý versin” diye çemkiren biriyle hangi vasatý paylaþýr. Ya da böyle bir vasat var mý?
Normal insanlar açýsýndan böyle bir vasat yok ama Ekrem Ýmamoðlu’na her þey uyar...
Öylesi de uyar, böylesi de uyar.
Sýkýþtýðýnda, “Demirtaþ’ý bana sormayýn, bu konuda konuþmayacaðým, dosyasýný incelemedim” diyor ve Demirtaþ’la terör arasýnda irtibat kuranlarý kafalamaya çalýþýyor; seçimi kazanýnca da Barzani’nin Rudaw televizyonuna koþup, “Sayýn Selahattin Demirtaþ’ýn siyasi çizgisini çok beðeniyorum” diye demeç veriyor.
Örnekleri çoðaltabiliriz...
Dindar kesimi kucaklýyor, iyi ediyor...
Dindar olmayan kesimi de kucaklýyor... Yine iyi ediyor.
Fakat dindar olmayan kesimin dindarlar üzerindeki sýnýfsal tahakkümünde bir problem görmüyor. Kendi varlýðýnýn, o problemi izale edeceðini düþünüyor
Dualý, Kur’an’lý mitingler düzenliyor... Kimse bunun laiklikle iliþkisini kurcalamýyor... Daha doðrusu, “taraftarlarý” bu dualý mitingleri “kriminalize” etmiyor. Ama ayný iþi yapan muarýzlarý nefret kampanyalarýnýn öznesi haline getirildiðinde dönüp bakmýyor. Bir diðer ifadeyle, neler olduðunu fehmedemiyor, fehmetmek istemiyor.
Fehmettiðinde açýða düþeceðini biliyor.
Bir insan, ayný anda, hem problem varmýþ, hem problem yokmuþ gibi nasýl davranabilir?
Dahasý, normal bir insan bu “gevþekliði” kendine nasýl yakýþtýrýr?
Ekrem Ýmamoðlu’nuz yakýþtýrýyor.
Ýstanbul’u emanet ettiðiniz adam böyle bir adam iþte: Gevþek ve eklektik!