Adý tasavvuf olsun veya olmasýn

Ben bu ifadeyi þöyle tamamlarým: “Adý tasavvuf olsun veya olmasýn her Müslümanýn bir kalb davasý olmalýdýr.”Kur’an’da kalb var, sadr var, nefs var. 

“Allah’ýn ayetleri okunduðunda kalbleri ürperen insanlar”dan bahsediyor Kur’an.

“Sadr’ýn Ýslam’a açýlmasý”ndan söz ediyor.

“Nefsin itmi’nana ermesinden, Allah Teala’nýn mutmain nefse ‘cennetime gir’ diye hitap edeceðinden” bahsediyor.

“Kalblerinde maraz - hastalýk olan insanlar”dan bahsediliyor Kur’an’da.  

“Taþtan daha katý kalb”den bahsediliyor yine Kur’an’da.  “Mühürlenmiþ kalb”“Perdelenmiþ kalb” ifadeleri var.  

Rasulullah sallallahü aleyhi ve sellem de insanýn iyi veya kötü olmasýnýn kalbin kývamý ile alakalý olduðunu bildiriyor.

Ve yine Kur’an’da “kalblerin ancak Allah zikri ile mutmain olacaðý”ndan bahsediliyor.

Allah zikri nedir, kalblerin mutmain olmasý nedir ve insan Allah’ý nasýl zikrederek kalbini itmi’nana eriþtirir?

Tasavvuf kalbi- nefsi - sadrý zaman zaman ayný mana içinde görmüþ ve “mutmain bir kalb” arayýþý içinde, kalbin “Allah zikri” ile doyurulmasý arayýþýna girmiþ.

Kur’an’a baktýðýmýzda bir de “Nerede olursanýz olun Allah sizinle beraberdir” ayetine rastlýyoruz. B:u beraberlik idraki nedir ve nasýl temin edilir, sorusu da bir mü’minin üzerinde düþünmesi gereken bir sorudur.

Belki bu çerçevede bir de “Ýhsan kývamý” üzerinde durmak gerekiyor. “Ýhsan” kavramý,  “Cibril hadisi” diye bilinen Peygamberimizin güzel sözleri geçiyor. Peygamberimiz “ihsan”ý, “Allah’ý görüyormuþ gibi kulluk etmek, biz onu görmüyorsak da O’nun bizi gördüðü bilinci içinde bulunmak” olarak tarif ediyor.

Buradan yola çýkarsak, önümüze yine mü’minler olarak “Allah’ý görüyormuþ gibi bir hayat yaþamak” hedefi çýkýyor. Ýnsan bu duyarlýlýða nasýl ulaþýr?

Tasavvuf, buralardan yola çýkarak “Kalbi masivadan yani Allah’ýn kudreti dýþýndaki güçlere kulluk etme duygusundan arýndýrmak, Allah’ý hayatýn hiçbir döneminde unutmamak, ameller- davranýþlar içindeki riya vs. gibi Allah’tan baþkasýna yaranmayý hatýrlatan duygu sapmalarýndan korunmak” gibi hassasiyetler nasýl kazanýlýr üzerinde yoðunlaþmýþ, bu alanda “seyrü süluk” diye isimlendirilen “terbiye usulleri” gerçekleþtirmiþ. Bu çerçevede “Tarikat” diye isimlendirilen müesseseleþmeler oluþmuþ.

Gerek tasavvufi anlayýþlar, gerekse bu çerçevede oluþmuþ tarikat yapýlarýnýn tartýþýlmasý, doðruluklarý - yanlýþlýklarý üzerinde deðerlendirmeler yapmak mümkün.  

Ancak “Ýlk mutasavvýflar” diye nitelenen þahsiyetlerin, yukarda zikrettiðim Kur’an çerçevesini içselleþtirme gayreti içinde olduklarýný biliyoruz.

Ve bu Kur’an çerçevesi üzerinde titizlik gösteren tasavvufi ekollerin “insan kiþiliðinin yoðrulmasý” hadisesinin, Rasulullah’ýn gerek Mekke’de Dar’ül Erkam’da gerekse Medine’de Mescid-i Nebevi’de uyguladýðý metodu olduðundan hareket ettiklerini söylememiz lazým.

Bir þey daha:

Yine Kur’an çerçevesi üzerinde titizlik gösteren tasavvufi ekollerin, Þer’i ölçüler” üzerinde titrediðini de belirtmek gerekiyor. Hatta þer’i ölçülere riayet etmeyen ve tasavvuf çerçevesinde görünen yapýlara yönelik en net itirazlar da yine tasavvufi ekollerden gelmiþtir.  

“Namaz kýlmayan adam gökte uçsa itibar edilmemeli. Tasavvufta ana mesele keramet deðil istikamettir” sözleri tasavvuf büyüklerinin sýkça kullandýðý sözlerdir.

Þimdi baþlýktaki ifadeye yeniden dönersem: Adý tasavvuf olsun olmasýn, Müslümanýn bir kalb davasý olmalýdýr, diyorum. Müslüman bir kalb iþçiliði yapmalýdýr. Saðlýklý bir tevhid inancý demek, kalbin “Ýhlas”a aykýrý duygulardan arýndýrýlmasý demektir. Nefis her ne ise, onun  terbiyesi - tezkiyesi bir müslümanýn olmazsa olmazýdýr. Ýster otursun kendi kalbine baksýn Müslüman, orada ne var ne yok’a baksýn, orada gerçekten Allah’ýn mutlak ilahlýðý mý var, yoksa mesela “Benin ilahlaþmasý” mý var, baksýn. Putlarý ayýklasýn kalbinden. “Yalnýzca Allah’a kulluk etmeyi, yalnýzca O’ndan yardým dilemeyi” bir kalb kývamý haline getirsin. “Allah ile beraberlik” idrakini içselleþtirsin.

Ýster tasavvufla olsun, ister tasavvufsuz. Kim nasýl baþarabiliyorsa öyle olsun.

Hayreddin Karaman hocama hürmetlerimle...