Adigece bilmezsen kültürünü de bilemezsin!

Çerkeslerin özel, yazýlý, ortak bir dil oluþturma giriþimleri 19. yüzyýlda baþlar, 20. yüzyýlýn ilk çeyreðinde de sürer. Çerkes aydýnlarý önce Kril harflerine dayalý bir yazý üzerine eðilirler. Ancak Ýslamiyetin yaygýnlaþmasýyla birlikte bu kez Arap harfleri gündeme gelir. Derken 20. yüzyýlýn baþýnda Latin alfabesine yoðunlaþýr Çerkes aydýnlar. Ama altýsý ünlü kýrk sekiz harften oluþan bu alfabe de rafa kaldýrýlýr, Kril alfabesine dayalý, Adige Kril gündeme oturur; bugün de kullanýlan alfabe budur zaten.

Ýtiraz edenler çýksa da, günümüzde asýl Çerkesçe, Adigece olarak hem yazýlmakta hem de konuþulmaktadýr. Ýster Ürdün’de ister Türkiye’de isterse de baþka bir yerde yaþayan Çerkes ailelerin çocuklarýna bu dili öðretmeleri gerekir ki, geçmiþlerinden, tarih ve kültürlerinden kopmasýnlar. Bugün Adige Cumhuriyeti Maykop Bölgesi, Kuban Havzasý Tuapse dolaylarýnda Çerkeþçe dersen Adigece’den söz ediyorsun demektir.

Çerkes dili Çerkes kültürünün temelidir; edebiyatý, sanatý, felsefeyi, mitolojiyi kendi diliyle anlatmýþtýr Çerkesler yüz yýllardan bu yana. Tek tük de olsa çeviriler vardýr ama bütün çeviriler gibi hepsi de eksiktir, Çerkes kültürünün o sýnýr tanýmaz zenginliðini, lezzetini, göz kamaþtýran, akýllara durgunluk veren ihtiþamýný anlatmaya yetmez, bana Çerkesçeyi çok iyi bilen dostlarýmýn anlattýðýna göre ki, yüzde yüz inanýrým. Alýn Ýngilizce okuyun Yunus Emre’yi sonra bir de Türkçe okuyun; aradaki farký o saat görürsü nüz.

Bakýnýz, eðer Çerkes dilini bilmiyorsa bir Çerkes genci, Yýldýrým Tanrýsý Þýble’nin anlamýný ve Çerkes yaþamýndaki önemini kavrayamaz. Yýldýrým çaktýðýnda, gök gürlediðinde bundan iki bin yýl önce okunan þiirsel anlatýma bürünmüþ duayý da çözemez:  

Wua yela yela, Halkýmýza vurma/ Yela yela yaþamýmýzý koru/ Yela Yela armut suyumuzu (nektar) rahatlýkla içmemize izin ver.

Efendim, Adigeler bu yumuþatma, sakinleþtirme yakarýlarýna salt doða olaylarý karþýsýnda baþvurmamýþ, toplumsal yaþantýlarý boyunca, yüz yüze geldikleri hadiseleri süslü ve güzel söz söyleme becerileriyle anlatmýþ, tehlikeli olanlarý da gene ayný biçimde savuþturmaya soyunmuþtur... Topraðý süreceðinde, hasat devþireceðinde, doðum ve ölümde, hastalýklarda, savaþlarda, þölenlerde, düðün ve eðlencelerde, konuðu geldiðinde bu güzel, süslü sözcükleri kullanmýþlardýr ki, bunlarý çevirmek pek zordur. Çünkü Çerkes ruhunun inceliðini, yýllarýn deneyimini, yaþanan mutluluklarý, çekilen acýlarý ancak kendi öz dilinde anlatabilir insan.

Kuzey Kafkasya’da Çerkeslerin ilk atalarý olan Nart Kahramanlarýnýn halk için verdikleri uðraþlara iliþkin nice türküler yakýlmýþ, yiðitlik öyküleri anlatýlmýþtýr. Adigelerin yaþamlarý,  öykü ve masallarý, akýllý buluþlarý, düþünceleri Nart Mitolojisi’ni oluþturur. Nart söylencelerinde Adige halkýnýn hangi toplumsal aþamalardan geçtiðini, neler ürettikleri ve kahramanlýklarýný görebiliriz. Kadýn kahramaný Seteney Guaþe ile Anaerkil, Sasrikua’nýn “kadýn sözünün kýlavuzu olmaz” sözüyle Ataerkil dönemin, Nart Tlepþ’in demiri iþlemesiyle de demir iþçiliðinin kullanýldýðý yýllarýn bütün özelliklerini görmek olasýdýr.

“Eðer bir halkýn söylencelerini bilmezsen, o halkýn geçmiþini de bilemezsin” (Yenemiko Mevlut) sözü çok doðrudur hele bir düþünecek olursanýz. “Nart halkýnýn/ Benzeri görülmemiþ/ Tanrýsal güçle yetiþmiþ/ Sihirli bir aðacý vardý.../ Gün batmadan/ Dallarýnda tek elma/ Olgunlaþýrdý... diye baþlayan “Nartlarýn Altýn Aðacý” adlý bir manzum bir eser vardýr ki, çevirisi bile muhteþemdir. Varýn düþünün Kabartay dilinde anlatýlan bu söylencenin aslý kimbilir nasýl da büyüleyicidir. Hadaðatlý Asker tarafýndan derlenmiþtir.

Bütün bunlarý niye anlattým? Çerkesçenin seçmeli ders olmasý gereðini vurgulamak için elbet. Türkiye Cumhuriyeti yurttaþý olan bütün Çerkeslerin en doðal hakkýdýr dillerini öðrenmek, geçmiþlerini kendi dillerinden okumak. Devlet katýnda bu isteði gerçekleþtirmek için her türlü çalýþmayý yapmak zorunluluktur bendenize göre...