Aferin size (!)

Ýlk iki maçtaki fiyaskodan sonra yaþadýðýmýz futbol küskünlüðü yüzünden, Letonya karþýlaþmasýnýn hiçbir cazibesi kalmamýþtý. Üçüncü maçýmýza sýfýr puanla çýkmak, moral bozucuydu. Evet karþýlaþmanýn cazibesi yoktu ama, önemi vardý. Çünkü mutlaka kazanmalýydýk.

Rakibimiz, bizi geçmiþte Avrupa Þampiyonasý grup maçlarýnda elemiþ bir ekip olmasýna raðmen; genel kalitesi düþüktü... Bunun getirdiði bir avantajla; maçýn dominant tarafý olduk. Evet, atak üstünlüðümüz vardý... Þut üstünlüðümüz vardý... Topla daha fazla oynama üstünlüðümüz vardý... Ama bütün bu üstünlüklerden, çýkmasý gereken sonuç bir türlü çýkmýyordu.

Çünkü daðýnýktýk. Kime nasýl, ne zaman ve niçin pas vereceðimizi önceden projelendirmediðimiz için; pozisyonun geliþimindeki rastlantýlara umut baðlýyoruz. Biz genel olarak zorda kaldýðýmýz için pas veriyoruz. Ver-kaç yok... Gölge depar yok... Aldatýcý koþu yok... Ara pasý yok... Defansýn arkasýna adam kaçýrma yok...

Bunlar olmadan nasýl olacak?

Bilal’in yaptýðý gibi, pozisyon oluþmadan ve kiþisel tercihi ile uzaktan vurarak olur. Gol çok güzeldi ama, takýmýn attýðý bir gol deðildi. Kiþisel beceriyle oluþtu.

***

Zaten bu golün sevinci de fazla uzun sürmedi. Ozan’ýn müdahalesi haklý bir penaltý kararýný ve ardýndan golü getirdi. Oyunun beraberliðe geliþi haksýzlýk deðildi. Biz hýzlý olayým derken telaþlý oynamamýza raðmen, onlar soðukkanlý tavýrlarýný hiç bozmadý. Genel olarak daha etkin deðillerdi ama, daha takým gibilerdi. Ayrýca pozisyona da girdiler.

Türkiye, Letonya karþýsýnda bile bu denli zorlanýyorsa; gruptan çýkma için taþýyacaðý umudunu, Kaf Daðý’nýn arkasýna ötelemiþ demektir. Ýzlanda’ya bak, önüne geleni içerde-dýþarda deviriyor. Daha gol yemedi... Çekler desen, onlar da 9 puana çýktý. Bize Letonya bile kafa tutuyor.

Kalite açýsýndan yerlerde sürünen Türkiye ligi, iþte sana ancak bu kadar bir milli takým çýkarabiliyor.