Affedilenler/ Affedilemeyenler

Ankara 1. Aðýr Ceza Mahkemesi'nde görülmekte olan bir davada garip bir olay oldu. Hakim heyetindeki Baþkan ve Üye hakim, baþörtülü olunca, avukattan hakim reddi talebi gelmiþti. Hakim reddi, hakimin tarafsýz davranmayacaðýna dair þüphe oluþtuðunda ileri sürülür. Davanýn konusu, taraflarý, vekilleri hakkýnda herhangi bir bilgim yok, ama yargýçlarýndan ikisinin örtülü olmasý belli ki mütedeyyin iki insan olarak, dava vekilini, yargýçlarýn tarafsýz olamayacaðýna dair bir endiþeye sevk etmiþ... Ýtirazý laiklik hakkýnda.

Zamanlama bu ya, 28 Þubat darbecilerinin affedildiði günlere denk geldi bu olay. Demek ki darbeciler bile merhametten bir pay alarak affolunabiliyor ülkemizde, ama baþörtülü kadýnlar, sessiz sakin iþlerini kanun çerçevesinde yaparken bile affedilemiyorlar dedim içimden...

O kadar çok þey oldu ki 28 Þubat'ta, o kadar çok arkadaþým bu darbecilerin rüzgarýyla uçuþup gitti ki, o kadar çok tank, o kadar çok keskin niþancý, jop'lar, kelepçeler, metastaz yapmýþ habis urlar, birinci tehlike'ler, haddini bildirin'ler... Gurbetler, tabutlar, hastaneler, kýrgýn girmiþ gencecik buðday baþaklarý...

Sanki hiç yaþanmamýþ gibi.

Sanki baþý örtülü kadýnlarýn tümü, Kýzýlcýk Þerbeti'nde oynayanlar gibi yaþýyormuþ da hayatlarýný, iþte o kadar büyük bir uzaklýk, hatta uzay bile diyebilirim, TV'lerde hýnçla çizilen irrite edici 'the bash orthulu' kadýnlarla, biz gerçek yaþamýn içindeki tesettürlü kadýnlar arasýndaki uçurama...

Herkesin ön yargýsýný yýkacaðýz, herkes bizi açýk yüreklilikle anlasýn derdiyle dertlenmek de cabasý. Olmuyor iþte, olmak zorunda da deðil. Nitekim darbecilerin çýkýþýyla bunu bir kere daha gördük.

Çevik Bir'in çýkýþýný gördüðümde yýllarýn onun ne kadar da yýprattýðýný fark ettim. Ýnsan kendi yüzüne kör olduðu için yýllar içinde kendisinin ne kadar hýrpalandýðýný fark edemiyor belki... Ama onun böyle zýpkýn gibi saða sola emirler yaðdýrýrken, herkesin önünde yaprak gibi titrediði günleri geçince aklýmdan... Ne kadar da yaþlanmýþtý. Babamý hatýrladým sonra, babam da asker, bu insanlar gençken yeryüzünün rüzgarýymýþ gibi esiyorlar da yaþlandýklarýnda biz onlarý rüzgardan nasýl koruyacaðýz diye pervane oluyoruz etraflarýna... Zaman herkesi evirip çeviriyor. Sanki hayat yarým daire gibi, yaþlýlýðýmýzda, en güçsüz olduðumuz bebeklik zamanýmýza dönüyoruz sanki...

Çetin Doðan ise yine bildiðimiz eski Çetin Doðan'dý... Hapisten çýktýðý gibi aslýnda affedilmediðini yasal olarak çýktýðýný falan söylüyordu, onu dinlerken iyi ki genç deðil diye düþündüm... 28 Þubat davalarýnýn son iki duruþmasýna katýlan avukatlarýn arasýndaydým ben de... Bir ara sanýklar kýsmýna geçerken ayaðý takýlýnca yine acýmýþtým ona... Yaþlý her asker, bana babamý hatýrlatýyor çünkü... Ama onun içinde hala hýnç dolu bir delikanlý vardý zira, duruþma sýrasýnda baþörtülü avukatlarý gördükçe sinirinden sesli sesli gülüyordu. Bize bakýp bazen zavallýlar, bazen salaklar diye aklýndan geçeni pervasýzca söylüyordu, tabii kýsýk sesle...

Yukarýda aktardýðým tesettürlü hakimlerin reddi olayýnda, aslýnda iþin affetmek-affedilmek denkleminden çok daha içerde veya çok daha zeminde baþka bir þey olduðunu fark ettim. Hükümet, bir takým yaþlý darbecileri affetse de, arkadan benzeri düþüncelere sahip – gerçi bu seferki avukattý – baþka gençler geliyordu iþte...

Sonra, aslýnda bu duyguya bakmamýz gerektiðini düþündüm. Yani bu iþ, tek baþýna siyasetle veya hukukla çözümlenecek bir þey midir? Ýþte siyaset, önce yasaklarý kaldýrmýþtý, sonra da yasaklarla hayatlarýmýzý felç edenler affedilmiþti... Veya hukuk yoluyla bu hakký elde ettik diyelim, Anayasa Mahkemesinin geçmiþte ürettiði hukuk (!) ile de haklarýmýz elimizden alýnmamýþ mýydý? Yani bunlar gelip geçici þeylerdi, kazanan tarafýn dediði oluyordu.

Saygýyý, birbirimize karþý saygýyý, varoluþa dair saygýyý, biricikliðe, ferdiyete dair saygýyý nasýl koyabilirdik zihnimize, ruhumuza, asýl sorun buydu...

Ben demokrasinin kültürleþme serüveninde her geçen yýl insanlarýn birbirine saygýsýnýn ve tahammülünün artacaðýna inanan iyimserlerden oldum hep. Ve toplumdaki farklý kesimler son 20 yýldýr birbirine daha çok yaklaþtý diye düþündüm ve düþünmek istedim...

Ama demek ki iþ sadece siyaset veya hukuk, sadece seçimleri veya davalarý kazanmak ile bitmiyormuþ. Ýnsanlarýn içindeki 'öteki'ne dair hoþnutsuzluðu, yüz ekþimesini, hatta nefreti nasýl yatýþtýrýp nasýl iyileþtireceðiz, buna ciddi þekilde zihin yormak gerekiyor bizim ülkemizde.