Dün sadece Türkiye deðil neredeyse tüm dünyanýn gözü, Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn grup konuþmasýndaydý. Suriye’nin Türk jetini düþürmesinden sonra ilk kez kürsüye çýkan Baþbakan Türkiye’nin yeni yol haritasýný açýklarken, eþ zamanlý olarak toplanan NATO krize iliþkin yaklaþýmýný netleþtirdi.
NATO “þiddetli kýnama” kararýyla yetinerek Suriye’yi ýskaladý. Diplomatik dille nasýl ifade edilir, bilmem, ancak amiyane tabirle Türkiye’yi açýkça sattý.
Oysa uluslar arasý hava sahasýnda NATO üyesi ülkeye karþý gerçekleþen bu saldýrý, tüm NATO’ya karþý bir saldýrýydý.
Kýnama kararýna ekledikleri “bir daha olmasýn” türünden açýklamalarý, “Kahrol düþman al sana bomba” geyiðinden bile daha komikti.
Suriye jetimizi düþürdüðünde kimileri “Bunlar bu kadar beyinsiz mi, NATO üyesi bir ülkenin uçaðýný neden düþürsün?” diyerek Türkiye’yi karþý komployla suçlarken, bu ihtimali öngördüklerini düþünemediler veya art niyetli olmayý tercih ettiler.
Bu kuyuya sazan gibi atlayan ilk kiþi tahmin edildiði gibi CHP Lideri Kemal Kýlýçdaroðlu oldu. Baþbakanlýk’taki bilgilendirme toplantýsýndan sonra yaptýðý açýklamada saldýrýyý adeta Suriye’nin meþru hakký olarak gören Kýlýçdaroðlu, Rus yapýmý Suriye füzesinden iktidar çýkarma umuduna kapýldý.
Okuyanlar hatýrlayacaktýr; son yazýmda Suriye ve arkasýndaki iradenin üç temel referans noktasýna dikkat çekmiþtim: 1-Türkiye’nin karizmasýný çizmek istediler, 2-Savaþ ve BM/NATO arasýnda tercihe sürükleyip ortada kalacaðýmýzý varsaydýlar, 3-Ýç siyasete benzin döktüler.
Dünkü geliþmelere baktýðýmýzda þu ana kadar hesaplarýnýn tuttuðu anlaþýlýyor.
Suriye’ye uyarý
MHP’yi bir kenarda tutuðumuzda hem içeriden hem dýþarýdan ciddi bir kuþatma altýnda olduðumuz aþikar. Bu çember yarýlmazsa Türkiye hýzla yalnýzlaþýr, içine kapanýr ve “Büyük Devlet” iddiasýný kaybeder.
Böyle bir ihtimali düþünmek bile istemem.
Türkiye artýk makas deðiþtirip yýllar öncesindeki ürkek ve içe kapanýk statüye yeniden dönemez, dönmemelidir.
Baþbakan’ýn dünkü meclis grup toplantýsýnda açýkça ifade ettiði gibi; güçlü bir Türkiye kimliði bölgesel güç ve küresel oyuncu karakteriyle, uluslar arasý rekabet gücü yüksek ekonomi, dýþ politika, demokratikleþme ve sosyal kalkýnma hamleleriyle somutlaþýr.
O nedenle çevredeki ve dünyadaki geliþmelere gözlerimizi kapatamayýz.
Ne var ki, Türkiye’nin bu hedefleri karþýsýndaki tek engel, soðuk savaþ döneminden kalma ittifaklar deðil ayný zamanda batýlý sözde dostlarýdýr. Küresel denklemi az oyuncuyla kurup dýþ faktörlere kapatanlar, yeni oyun kurucu istemiyorlar.
Hem karþýdan hem yandan...
Ama Türkiye inandýðý yoldan asla taviz vermeden yürümeli, denklemin bir parçasý haline gelmeyi baþarmalýdýr.
Geliþmeler, Suriye’yi bu sürecin en kritik test alaný haline getirdi. Uluslararasý kuruluþlar Türkiye üzerinden ortak oyuna tutuþur ve yalnýzlaþtýrarak etkisini azaltmayý hedeflerse, kendi göbeðini kesmek zorundadýr.
Baþbakan’ýn dünkü çýkýþý bu manada çok önemlidir: “Türkiye yeri, zamaný ve yöntemini kendisi tayin ederek uðradýðý haksýzlýk karþýsýnda uluslararasý hukuktan doðan hakkýný kullanacaktýr.”
Yani, “meþru müdafaa hakký” saklýdýr. Baþbakan’ýn dün ýsrarla üzerinde durduðu gibi, zaman, tarih yazma deðil yapma zamanýdýr: “Kimin yazdýðýna, kimin okuduðuna karýþmayýz.”
Baþbakan bu ifadeyi biraz daha açtý. Dedi ki: “Türkiye’nin angajmanlarý deðiþti, Suriye’den gelecek her türlü askeri unsur artýk tehdit unsurudur.”
Tercümesi þudur: En ufacýk hataný asla affetmem.
Savaþ yetkisi
Doðrusu da budur. Uluslararasý hava sahasýnda Türk jetini düþürerek Türkiye’nin caydýrýcýlýk gücünü test etmeye kalkanlara haddi bildirilmezse sözün deðeri kalmaz.
“Had bildirme” illa savaþ ilaný demek deðildir. Sýnýr ihlali yapan Suriye uçaklarýnýn düþürülmesi, Suriye’deki PKK kamplarýnýn vurulmasý, muhaliflere her türlü desteðin verilmesi gibi birçok seçenek sýralanabilir.
Kullanmaya niyetli olmasanýz bile “savaþ kartý” her zaman masada durmalýdýr. Bu minvalde hükümet meclis tatile girmeden önce tezkereyle savaþ yetkisi alsa iyi olur.
Þu anda yürüttüðümüz kontrollü kriz yönetimi, arkasýnda “savaþ kartý” yoksa zamanla cýlýzlaþýr ve etkisini kaybeder.
Baþbakan’ýn grup konuþmasýndaki “kararlý” tavrýnýn aksine bir hükümet üyesinin “savaþmaya niyetimiz yok” türünden açýklamasý, samimiyet içerse bile stratejik açýdan hatadýr.
Dün AK Partili vekiller arasýnda en fazla alkýþ alan Baþbakan’ýn þu sözü aslýnda iþin özetidir: “Türkiye’nin dostluðu ne kadar deðerliyse gazabý da o kadar þiddetli ve kahredicidir.”
Aksi halde; Baþbakan’ýn ifadesiyle “kadastro mühendisleri” bölgede yeni haritalar oluþturur, 376 milyar dolara çýkan dýþ ticaret hacmini 2002’deki 88 milyar dolar seviyesinin altýna düþürür, sosyal kalkýnma ve demokratikleþme hamleleri akamete uðrar, AB hedefinden uzaklaþýr þamar oðlanýna dönersiniz.
Baþbakanýn dünkü grup konuþmasýný dikkatlice izlediðimde, sürecin çok iyi tahlil edildiðini ve kararlý bir pozisyon alýndýðýný görüyorum. Askeri angajmanlarýn deðiþtirilmesini bu baðlamda çok stratejik buluyorum.
Allah Türkiye’nin, inananlarýn, sadece halka ve hakka teslim olanlarýn yolunu açýk eylesin.