M. Yalçýn Yýlmaz
M. Yalçýn Yýlmaz
Tüm Yazýlarý

Afganistan'ý anlamak

11 Eylül 2001'de Dünya Ticaret Merkezi'ne yapýlan saldýrý 21. yüzyýlýn baþýnda medeniyetler arasý çatýþmanýn iþaret fiþeðiydi. 11 Eylül'ün 20. yýlýna yaklaþýrken gündemimizin ilk sýrasýnda Taliban'ýn yeniden kontrolü alarak Kabil'e giriþi var.

1919'da Britanya hakimiyetinden baðýmsýzlýðýný elde eden Afganistan, 1979'da Soðuk Savaþ'ýn en önemli çatýþma sýnýrlarýndan biriydi. On yýl boyunca Sovyet iþgaline maruz kalan ülkenin mücahitleri 1989'da SSCB'nin sonunu hazýrlayan direniþte baþarýlý olmuþtu. 11 Eylül sonrasýnda Usame bin Ladin'in saklandýðý gerekçesiyle müdahale edilmesine kadar geçen zaman Taliban hareketinin ilk deneyimiydi.

11 Eylül saldýrýsý Baba Bush'un haçlý seferi planlarýný telaffuz etmesi için kurgulanmýþ kýþkýrtýcý bir davet miydi, yoksa gerçekten bir savaþýn öncü seferi miydi, hala bilinmiyor. Ancak ABD'nin 20 yýl süren Afganistan iþgali elbette bölgeye bir çözüm getirmeyecekti. Irak iþgalinin 29. senesinde Baðdat'taki üçlü yönetim mekanizmasýnýn ülkeyi getirdiði duruma bakýlýrsa Afganistan'ýn akýbetini de öngörmek zor deðil.

Afganistan'da yaþanacak olaylarý yalnýzca bir iktidar mücadelesi olarak görmenin ötesinde eko-politik düzlemdeki etkileriyle beraber deðerlendirmek zorundayýz. Kuþak-Yol projesinin geçiþ güzergahýnda Türkistan havzasýný çok yönlü etkileyecek olan bu geliþme hem bölgedeki etnik çekiþmeleri alevlendirecek hem de Batý'da yükselen Ýslam karþýtlýðýný körükleyecek görüntülerin servis edilmesini saðlayacak.

Bugün Türkiye'de ikinci Taliban dönemini gözlemleyenler Sünni, Hanefi-Maturidi çizgi üzerinden benzerlik kurmaya çalýþmakta yahut orada olup bitenleri bizim Ýslam idrakimizle iliþkilendirme hatasýna düþmekteler. Sömürgeleþen yahut sözde baðýmsýzlýk dönemlerinde vekil valilerce idare edilen topraklarda dini referanslar ayný olsa bile davranýþlar ve tutumlar elbette farklýdýr. Ýslamcý düþüncenin teorisyenleri içine doðduklarý koþullar içinde deðerlendirilirken pratikleri yerel etkenlerle birlikte anlaþýlmalýdýr. Bu nedenle de Hindistan, Pakistan, Bangladeþ, Afganistan ve hatta Mýsýr'daki dini hareketleri Türkiye koþullarýndan ayýrt edebilmek þarttýr. Batý karþýsýnda ezilmiþliklerine çare arayýp baþkaldýran bu kitleler, kendi kültürel koþullarý ve yerelliði içinde deðerlendirilip iki asýrdýr yaþadýklarý travmalarla birlikte anlaþýlmalýdýr.

Emperyalizm karþýsýnda Türkiye'nin baðýmsýzlýk hikayesinde asýl baþlangýç ise milli iradenin unsurlarýný ve toplumsal katmanlarý içine almasýyla baþlamýþtýr. Bütün mazlum milletlere rol-model olan aziz milletimiz, 4 Eylül 1919'da yani tam 102 yýl önce Sivas Kongresinde alýnan kararlarla bugünkü güçlü Türkiye'nin temelini atmýþtýr.

Uzlaþýnýn yahut meþveretin hâkim olduðu bir Afganistan mümkün olacak mý uzun yýllar içinde hep birlikte göreceðiz. Elbette Türkiye'nin misyonu deðiþmeyecek; farklý unsurlarýyla parçalanmak istenen Afganistan halkýnýn huzuruna katký saðlamak olacaktýr.

24 SAAT EVLAT NÖBETÝ

Terör örgütü PKK'nýn 1984 yýlýnda Eruh'ta yaptýðý katliamýn üzerinden 37 sene geçmiþ.

720 gün boyunca HDP Diyarbakýr binasýnýn önünde evlat nöbeti tutan anneleri baþtan beri takip ediyorum. Hacire Anne, Mevlüde Anne, Ayþegül Anne ... konuþma imkâný bulduðum cesur kadýnlardý. Terör örgütü ve uzantýlarý tarafýndan tehdit edilmelerine raðmen her gün HDP yöneticilerine sesleniyor ve kandýrýlýp kaçýrýlan evlatlarýný istiyorlardý. Almanya'da yaþarken kaçýrýlan evladýnýn peþine düþen Maide anne ise Diyarbakýr'a gelerek bu iþin peþini býrakmayacaðýný vurguluyordu.

Farkýnda mýsýnýz, Türkiye'nin terörle mücadelesinde kritik bir aþamadayýz. Yerli ÝHA ve SÝHA'larla güvenliðimizi üst düzeye çýkarýyoruz ama sivil bir kadýn hareketi örgütün insan kaynaðýný durdurmak için bütün anneleri bilinçlendiriyor.

Kadýnlarýn sorunlarýný ve taleplerini bir insan haklarý meselesi olarak görüyor ve önemsiyorum. Ancak ülkemizdeki kadýn derneklerinin, üniversitelerimizdeki kadýn araþtýrmalarý merkezlerimizin ve siyasi partilerin kadýn kollarýnýn nöbet tutan anneleri daha sýk ziyaret etmeleri gerekmez mi?

COVÝD 19 VE SANAT

Covid 19 salgýný birçok alanda sanatçýlarýmýzý olumsuz etkiledi. Mart 2020'de alýnan tedbirler kapsamýnda konser, sinema, sergi, sempozyum vb. etkinlikler önce ertelendi sonra iptal edildi. Temmuz 2021 itibariyle de maske ve mesafe kuralýna uyarak etkinliklere gidiyoruz.

Kabul edelim kültür ve sanat kurumlarýmýz salgýn karþýsýnda bir süre çaresiz kaldý. Ancak Cumhurbaþkanlýðý Ýstanbul Yeditepe Konserleri, Ýþ Sanat 21. Sanat Sezonu Konserleri, ÝKSV Festivali ve Müzik Destek Fonu, Beyoðlu Belediyesi Kültür Sanat Youtube Kanalý müzisyenlerimizi destekleyen önemli etkinliklerdi. Müzisyenlere 250 milyon liralýk destek paketi ve Kültür ve Turizm Bakanlýðýnýn tiyatrolara verdiði destek yaraya merhem olmasa da yine de can suyu oldu.