1921 sonbaharý... Ankara’da hava, kurþun gibi aðýr... Milli mücadele tüm cephelerde sürüyor... Moskova’da 1917 Devrimi’nin lideri Lenin oturuyor, Kuvayý Milliye, sömürgeci güçlere karþý ortak mücadelede Sovyetler’in desteðini almýþ, Sovyetler Birliði ile meclis hükümeti, 16 Mart 1921’de anlaþma imzalamýþ. Bu, yeni Türkiye cumhuriyetinin uluslararasý alanda meþruiyetini öne çýkartan bir geliþme, ama yetmiyor...
Þanlýurfa, Gaziantep direniþleri Fransa’nýn moralini çökertmiþ durumda, o sýrada Kilikya olarak adlandýrýlan Çukurova’da Fransa köþeye sýkýþmýþ, Ankara’ya gazeteci kimliði de taþýyan siyasetçi Bouillon Franklin’i gönderiyor, muhatabý, dönemin Dýþiþleri Bakaný Yusuf Kemal Tengirþenk.
Tengirþenk, Moskova Anlaþmasý’nýn da mimarlarýndan. Lenin ile o süreçte þöyle bir diyalog yaþadýðý da ileri sürülür:
Lenin: Mustafa Kemal’e yardým etmek istiyoruz ama ya bir noktada emperyalistlerle anlaþýrsa?
Y.Ziya: O an Meclis olarak onu Ankara’nýn ortasýnda asarýz.
Lenin: Ya, Yunanlýlar kazanýrsa?
Y.Ziya: O zaman onun liderliðinde Ankara’nýn en yüksek tepesine çýkar, onunla birlikte savaþarak ölürüz.
Mustafa Kemal’in Lozan heyetineÝnönü’yü görevlendirmesinin perde arkasýnda Tengirþenk’i aþýrý Sovyet yanlýsý bulmasýnýn yattýðý da ifade edilir.(Tengirþenk (1878-1969) 1962’de verdiði söyleþide, heyet olarak, Lenin’e Türkiye’nin de komünizme geçebileceðini söylediklerini fakat Lenin’in, Anadolu halký böyle bir olaya hazýr deðil, bu olmaz, diyerek karþý çýktýðýný söyler.)
Gazi, Fransa ile sürdürülen müzakerelerde zor günler geçirmektedir. Bir yanda, o dönemin Batýlý bir gücüyle imzalanacak anlaþma, yeni Ankara yönetiminin uluslararasý tanýnma yolunu açacaktýr, bu çok önemli, diðer yanda Meclis, Misak-ý Milli konusunda büyük hassasiyet göstermektedir. Fransa ile anlaþma savaþýn yarýsýnýn kazanýlmasý anlamýna gelmektedir.
Uzatmayalým: Ankara Anlaþmasý, 20 Ekim 1921’de Meclis’teki sert tartýþmalarýn gölgesinde imzalanýr, Ankara hükümeti, Osmanlý’nýn Mondros Mütarekesi’nde bile elinde tuttuðu Hatay-Afrin hattýndan vazgeçmek zorunda kalýr. Buna karþýlýk, Fransa çekilir, Batý ittifaký daðýlýr, 1922’deki Büyük Taarruza dönük yol açýlýr.
Anlaþma imzalandýktan sonra Tengirþenk’in muhatabý Franklin’e þu sözleri önemlidir: Bu anlaþmada Suriye sýnýrýný zorla kabul ettik ama sýnýrýn güneyindeki Türk topraklarýný ve oradaki halký unuttuðumuz anlamýna gelmez. Türk çocuklarý bir gün, bu zorlamayý düzeltecektir.
Cumhuriyeti kuran kadrolar, Anadolu’nun güvenliðinin bugünkü sýnýrlar üzerinden saðlanamayacaðýný biliyorlardý, Mustafa Kemal, bu nedenle, Hatay’ý almak için büyük mücadele verdi, Ankara Anlaþmasý’nda kabul etmek zorunda kaldýðý bir sýnýrýn deðiþmesini saðladý.
Kuþkusuz, ABD’deki neo-con/siyonist lobinin 2003 Irak iþgalinden bu yana sürekli istikrarsýzlýk tohumlarý ektiði Irak-Suriye hattýnda yaþanýlan geliþmelerle bir “eski hesabý görmenin” sevdasýnda deðiliz. Ama jeo-politik gerçekler her fýrsatta kendilerini bize hatýrlatýyor.
Önce de yazmýþtým. Mareþal Fevzi Çakmak’ýn 14 Mayýs 1921 tarihli Meclis konuþmasý: Düþman kuvvetlerini Antep önlerinden daðýtmak için Rakka, Münbiç, El-Bab taraflarýndan Halep’in doðu ve batý yönlerine kadar olan bölgeyi kontrol altýna aldýk...
Benzerini, yaklaþýk 100 yýl sonra Fýrat Kalkaný Harekatý’nda yapmak zorunda kalmamýz, bir tesadüf olarak nitelenebilir mi, hayýr!..
Türkiye, bugün, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüðünü koruyan bir politika yürütüyor ama tek koþulumuz var: O topraklarda Türkiye’ye düþman, merkezi siyasi otoritenin kontrolü altýnda olmayan unsurlar yer almayacak!..
Bu strateji, bize “kurucu dedelerimizden” mirastýr...
Daha dün, “ne iþimiz var El-Bab’da” diyenlerin bugün yine ortalýða dökülüp “ne iþimiz var Afrin’de” demelerinin tarih önünde hiçbir hükmü yoktur.
Merak eden, 1920-1924 arasýndaki Meclis tutanaklarýna gider bakar, öðrenir.
Mustafa Kemal, Sakarya muharebelerinde (1921) “hatt-ý müdafaa yoktur, sath-ý müdafaa vardýr, o satýh bütün vatandýr” derken, “vatan” kavramýný 1923’de kabul etmek zorunda kaldýðýmýz Lozan Anlaþmasý’nda çizilen bugünkü sýnýrlar ile ilgili söylemiyordu.
Biz, Sakarya’da ölüm-kalým savaþý verirken, ayný anda, Musul-Halep de Antep ve Urfa gibi sömürgecilere karþý savaþýyordu.
Hep söylüyoruz, 100 yýllýk hesaplaþma bize denk geldi, omuzumuzdaki yük, aðýrdýr.
NOT:Bu yazýnýn tarihsel zemininin doðmasýnda genç tarihçi dostum Enes Demir’in katkýsý yüksektir, teþekkür ederim.