Ağaç hassasiyetinden siyasi tertip ve vandalizme

Taksim meydanında başlayan olayları klasik ezberlerle veya kategorik değerlendirmelerle anlamanın veya beylik laflarla geçiştirmenin imkanı yoktur. Çok farklı amaçları-hedefleri olan çok farklı gruplar ve kişiler bu eylemin farklı safhalarında içinde olmuşlardır. Çok kabaca baktığımız zaman üç gruptan söz etmek mümkündür:

1. Samimi kaygılarla yapılan işe tepki gösterenler. 2. Hükümete yönelik siyasi tepkiyi bu olayı kullanarak bir başkaldırıya çevirmeye çalışanlar. 3. Devlet/hükümet/sistem muhalifi illegal örgütlerin eylem ve saldırıları...

Gezi parkında sökülen ağaçlara karşı duyarlılığı olan veya son zamanlarda hükümetin bir kısım eylem veya söylemlerini beğenmeyen kitlenin tepkisi, bu işin en masum kısmıdır. Ağaç veya AVM tartışmasından veya polisin yanlış uygulamalarından kalkarak öfkesi kabaran çok farklı kesimden ‘sıradan insan’ bulunmaktadır. Bunların kaygılarını gidermenin yolu Başbakan’ın açıklamasındaki ‘ağaç katliamı yok, AVM yapılmayacak ve polisle ilgili inceleme’ vurgusuydu. Bunun genel olarak iktidarın üslup ve yaklaşımına bir tepki olduğunu ve verilen mesajın ardından hayatın normal akışına devam edeceğini düşünenler fotoğrafın bir bölümünü gösteriyorlar.

***

İşin daha sorunlu olan diğer iki boyutunu görmezden gelmek doğru değildir. Bunlardan birincisi CHP ve bir kısım marjinal partilerin hükümetle mücadeleyi bir başkaldırıya dönüştürmeye çalışması ve siyasi mücadelenin zeminini demokratik ve hukuki olmayan bir noktaya çekmeye çalışmasıdır.

Anketlerin gösterdiği tablo AK Parti’nin bir dönem daha iktidarını koruyacağı yönündedir. Özellikle çözüm süreci ve yeni anayasayla ilgili olumlu gelişmeler statüko bloğunun can havliyle başka yöntemlere sarılmasına sebep olmaktadır. Elbette siyasi partiler demokratik gösteriler, eylemler, tepkiler organize edebilirler. Ancak bunu hükümet devirmeye yönelik bir başkaldırıya çevirmeye çalışmak siyasi acizliktir, demokrasi dışı yöntemlerden medet ummaktır. CHP’nin organize ettiği insanların belli saatlerde korna çalması, ışıkları açıp kapatması başka bir şeydir, yol kesip araçları tekmelemesi, mahalle aralarında terör estirmesi başka bir şeydir. Gösteriyi çatışmaya dönüştürme gayreti, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne, toplumsal barışına kastetmektir.

Birinci kısım hükümete mesaj vermek, uyarıda bulunmak istiyor, ikinci kısım ise hükümeti devirmek veya seçimlere yaralı şekilde girmesini sağlamak...

Üçüncü grup ise 1 Mayıs’larda terör estiren, sağa sola saldıran, gerekirse polise karşı silahlı eylem gerçekleştiren illegal örgütlerden oluşmaktadır. Bunların vandalizmine, etrafı yakıp yıkmasına sessiz kalmak mümkün değildir. Ne çevreciler ve ağaç severler bu vandalizme ses çıkarmaktadır, ne de CHP yönetimi bu tahribata ve saldırganlığa eleştiri getirmektedir.

Polisin Taksim’de masum vatandaşları bile gaza tutması, aşırı güç kullanması ne kadar eleştiriye açıksa, alandan çekilmeye çalışan polisin linç edilmeye çalışılması veya bir kısım bina ve kurumlara saldırılması da o kadar eleştirilmeye muhtaçtır.

Ambulans ve itfaiye çağırıp taşa tutan, kamu malını yakıp yıkan eylemcilerin yaptığının kabul edilebilir bir yanı var mıdır? Mahallelerde çatışma çıksın diye yoldan geçen araçları taşlayanların eleştirilecek bir yönü yok mudur?

Biz sürekli Alevi-Sünni kardeşliğine vurgu yaparken bir CHP milletvekilinin çıkıp bunu bir Alevi kalkışması olarak nitelendirmesi, toplumu tahrik etmesi sıradan bir durum mudur?

CHP’ye yakın yayın organları hem kışkırtıcılık yapıyorlar hem pazarlamacılık yapıyorlar. Reklam akışına müdahale eden yapının siyaset mühendisliğine soyunmasının 28 Şubat müdahalecilerinden ne farkı vardır?

***

Hükümet gezi parkı olayıyla antidemokratik bir adım falan atmış değildir. Seçim beyannamesinde bu projeleri açıklamış ve milletten destek görmüştür. Belediye Meclisi de bu projeyi onaylamıştır. Bunlar milletin iradesi değil midir?

Hükümet farklı grupların farklı amaç ve hedeflerini birbirinden ayırmakta, kendi söylem, eylem ve üslubuna yönelik eleştiri ve kaygıları dikkate almaktadır. Ancak fotoğrafın büyük kısmını, tertip ve provokasyonları görmezden gelmek de doğru değildir. Şiddet ve vandalizmi bir yöntem haline getirmeye çalışanlara karşı müsamaha çağrısı yapmak da anlamlı değildir.

Hepimiz sağduyuyu kuşanmak durumundayız. Özellikle AK Parti kitlesinin vakur ve sağduyulu duruşu büyük önem taşıyor. Bu işin siyasi tertipçilerinin istediği karşılıklı sertleşme ve çatışmadır. Biz sükunet içinde, aklı selimle hareket etmek, tahriklere kapılmamak durumundayız.

Meşru ve demokratik her eleştiri ve uyarıyı dikkate almak bizi yüceltir. Başbakanımız da samimi olarak orada bulunanları, diğerlerinden ayıran sözler sarf etmiştir. Eski Türkiye’yi geri inşa etmek isteyen statükocu güçlerin koalisyonuna, şiddet ve çatışmayı körükleyen tertiplerine karşı ise ferasetli ve kararlı bir duruş içinde olacağız.