Ağlamak istiyorum deme!

Büyük umutlarla gittiğimiz İspanya’da, beklediğimiz çıkışı yapamadık. Niçin?

Zor bulduğun korneri acemice kullanıyorsun... Muslera, takım arkadaşına değil boşa top atıyor... Sneijder; çizgi kenarında giderken, rakibin ayakla müdahalesi olmadığı halde, topu taca kaçırıyor... Savunmanın rastgele uzaklaştırdığı top rakibe gidiyor... Orta sahada pres yeterli değil, Real Madrid akıp geliyor... Hamit; üstüne doğru gelen topu bile tutamıyor, taca kaçırıyor... Melo; savunma bölgesi civarında top çıkarırken, herkesi tedirgin ediyor... Arada atak buluyoruz ama, çok ağırız... Bunları yaparsan, karşındaki takım kim olursa başın zaten ağrır ama, Real Madrid olunca sonun elbette hüsran olur.

Sneijder tutuktu... Drogba dengesiz... Burak’ı ise kullanamadık... Gene de ilk yarıda, gol atacak fırsatlarımız oldu. Ama şut atarken, kalecinin üstüne vurmayacaksın!

***

Birçok kişi; Khedira’nın topla temasına penaltı diyebilir ama; top çok yakından geldi ve kolları olağan durumun dışında açık değildi. Birçok kişinin katılmayacağını bildiğim halde; devam kararı ne yazık ki doğruydu diyorum.

G.Saray ilk yarıda aklınca kontrollü oynuyor gibiydi ama; kontrollü değil, resmen ağır oynuyordu. Real Madrid’in üstüne sabah koşusu yapar gibi gidersen, terini silesin diye kimse sana havlu tutmaz. Sakin oynarken, anında yırtıcı bir kuşa dönmek gerekir. Kibar atak işe yaramaz.

***

Elinde, Şampiyonlar Ligi’nde 8 gol atmış bir futbolcun varsa; onu kullanacaksın. Kullanmak için de besleyeceksin... Burak şapkadan tavşan çıkarır gibi gol atacak değil. Zemini sen hazırlayacaksın. Çocuğa ne sunduk? Çık sahaya gol at demekle olmaz!

Real Madrid son haftaların en rahat maçını oynadı. 90 dakikayı hiçbir stres belirtisi göstermeden tamamladı. Ne hakemle ne de bizimkilerle gerginlik yaşamadılar.

Drogba’nın yakaladığı pozisyonlarda topu bir türlü kontrol edemeyişi, açık bir güç kaybının işaretiydi. İspanyol basını onun için acı ve küçültücü şeyler yazar.

Skor tabelası, rövanşa umudun da kalmadığını haykırıyor.