Geçtiðimiz hafta sonu, farklý bakanlýklarda “FETÖ soruþturmasý”nda etkin konumda olan bazý isimlerle görüþtüm. “Aman maðdurlar olmasýn, kýlý kýrk yaralým, at izi it izine karýþmasýn, sapla saman karýþmasýn” noktasýnda týpký Cumhurbaþkaný ve Baþbakan gibi duyarlýydýlar. Ama devletin bu yapýdan temizlenmesi konusunda da duyarlý olarak, karþýlaþtýklarý olaylardan dolayý, maðdurlarla maðdur rolü yapanlar arasýnda ayrým yapmanýn zorluðunu da görmüþlerdi.
- Mesela bir maðdur edebiyatý vardý gerçekten. “Maðduriyeti Ak Parti ve Tayyip Erdoðan’la savaþýn bir parçasý” gibi görüp, bir anlamda “geniþ cephe” politikasý uygulanýyordu. Bunlar maðduriyetten kurtulmaktan çok, maðduriyetin gündemde kalmasýný amaçlýyorlardý. Böyle bir durumda, devletin bunu maðduriyet gibi deðil, savaþýn parçasý gibi okumasýndan daha tabii bir þey olamazdý.
- O yapýya baðlýlýðýný sürdürüp, maðduriyet söylemiyle devlete yeniden dönmeye çalýþanlar da devletin maðduriyet çerçevesinde mütalaa edemeyeceði bir durumdu. Çünkü devlet, bu yapý ile her türlü her seviyede aidiyetin problem olduðu kanaatindeydi. Bir þoför bile olsa, “güven” sorunu gündeme gelmekteydi. Çünkü Yapý, tüm elemanlarýný adeta yabancý bir devletin istihbarat elemaný haline getirmiþti. Bunu bir ara Mustafa Yeþil’le ilgili bir olay vesilesi ile anlatmýþtým. Mustafa Yeþil “Baþbakan bir operasyon emri vermiþ, orada bulunan hakþinas bir kiþi de bu operasyonu hedef kiþilere bildirmiþ” diyordu. Yani Yeþil, Baþbakan’a ihanet eden adamý “hakþinas” olarak niteliyordu. Korumanýz ihanet etmiþti, yaveriniz ihanet etmiþti, özel kaleminiz ihanet etmiþti, hani sorasý geliyor insanýn: “Kim ihanet etmemiþti? Devlet kime güvensindi?”
- O yapý içinde bulunup da “samimi rücu” söz konusu mu? Diyelim sendika savaþýnýn uzantýsý oldunuz, diyelim Bankasya’ya savaþ uzantýsý olarak para yatýrdýnýz, diyelim iþadamlýðýnýzý savaþa dönüþtürdünüz, diyelim öðrenciliði unutup savaþçý oldunuz... Bunlarý “küçük bir þey” gibi mütalaa edip, o sebeple tasfiye edilmeyi içine sindiremeyenler, o gün yaptýklarý þeyin yanlýþ olduðunu düþünüyorlar mý? Bir “samimi piþmanlýk” söz konusu mu? Yoksa “Aðýtlar” artýk o yapýnýn üzerine kalýcý biçimde yapýþmýþ olan “kamuflaj” siyasetinin bir parçasý mý? Buradan bakýldýðýnda sahte aðýtlarýn gerçek aðýtlarý boðucu bir nitelik taþýdýðýný söylemek mümkün. Onun için gerçek maðdurlara, sahte aðýtlardan arýnmak gibi bir sorumluluk da düþüyor.
Bir gün beni bir TV kanalýna konuk olarak götürürken tam da bu olaylardan söz edip “Ne olup bitiyor hocam?” diyen þoföre “Sen, demiþtim, bunu merak saikiyle soruyorsan sen herhangi bir þoförsün ama benim cevabýmý bir yerlere götürüyorsan sen þoför olmaktan çýkýyorsun ben de konuk olmaktan, sen istihbarat elemaný oluyorsun, ben de senin oyununa gelen kiþi” demiþtim. Hani anladýðým kadarýyla devlet “samimi rücu” istiyor ama “samimi rücu”nun nasýl anlaþýlacaðýna dair ölçüler bulmak kolay deðil.
- Bir de, o yapý ile hiç ilgisi olmadýðý halde operasyon hedefi haline gelenler olduðu anlaþýlýyor. Hatta bunlarýn tam da “FETÖ’cü bir komplo” ile operasyon hedefi haline gelmesi söz konusu. Devlette bu alanda önemli, çok iyi niyetli, hatta tek bir kiþinin bile maðdur olmasýnýn bizatihi Ak Parti’ye nasýl bir zarar vereceðine dair bir hassasiyet bulunduðunu söylemek mümkün.
- “Bu yapý, bu yapý...” diye baþlayýp sayýlan öyle negatif özellikler yekunu var ki, at izi - it izi karýþmasý, sapla samanýn karýþmasý, kuru ile yaþýn karýþmasý, hep hep, o negatifler içinden çýkýyor. “Gavurla bile diyalog” diye baþlayýp dünyaya elçiler gönderdikten sonra, finali darbe giriþimi ile noktalamak için nasýl çift kiþilikler oluþturmak gerektiðini düþününce, gerçekten bütün hüsnü zanlarýn üzerinden buldozer gibi geçildiðine inanýyorsunuz. Mesela beni “Maðdurum” diye arayanlarýn “O yapý” ile ilgili “Fesat profili”ne nasýl baktýklarýný bilmek isterdim. Bazen ayný gün onlarca insan arýyor, “Bu bir kampanya deðil mi?” diye sormaktan kendinizi alamýyorsunuz.
- Anlýyorum ki bir kýsým aðlayanlar, sahte gözyaþlarý fark edildiði için baþka ve gerçek aðlayanlarýn maðduriyetini katmerleþtiriyor.