Belki iddialý bir baþlýk ama gerçek bu. Üzerlerine “darbeye destek veren ülke” iddiasý çýkmaz bir þekilde yapýþtý ve temizlemek için hayli çaba sarf ediyorlar.
Ancak zor.
Zor çünkü her zaman yaptýklarý gibi yol ve yöntemleri de söylemleri de hayli sorunlu.
Bu kanýya varmak için Amerika’nýn Ankara Büyükelçisi John Bass ile görüþmeye gerçi gerek yoktu. Amerikan yönetiminin yaptýðý birbirinden kopuk ve bir sürü soru iþareti barýndýran açýklamalar yeterliydi ama madem görüþme talebi geldi, reddetmek olmazdý.
Ýstanbul’da yapýlan yuvarlak masa görüþmesine Star Gazetesi’yle birlikte 10 gazeteden yazar davet etmiþlerdi.
Büyükelçi konuþmasýna tahmin edilebilir ve bilindik bir þekilde baþladý.
Darbeden duyduklarý üzüntüyü bir kez daha dile getirdi. Ülkesini ve vatandaþlarýný korumak adýna yemin etmiþ askerlerin bu illegal yöneteme baþvurmasýnýn kabul edilemez olduðunu ifade etti. Bu korkunç giriþimin bir þekilde kendilerine mal edilmelerinden duyduklarý üzüntüyü anlattý, “darbenin planlayýcýsý, yönlendiricisi, destekçisi deðiliz, bu darbenin hiçbir yerinde olmadýk” dedi.
Tahmin edilebilir ve bilindik dediðim kýsým tam da bu.
Kitaptan okumak
Karþýnýzda Amerikan yönetimin Türkiye’deki en yüksek temsilcisi olunca daha samimi ve inandýrýcý bir girizgâh bekliyorsunuz ama bu beklentiyi soru cevap faslýnda alabiliriz umuduyla dinlemeye devam ettik.
Ýlk soru gariptir o geceyle ilgili deðil, Graham Fuller ile ilgiliydi. (Sorular gazetelerin isimlerinin alfabetik sýralamasýna göre alýndý bu arada) O yazarýn tek derdi Gülen’in sponsoru Fuller’in darbe gecesi Türkiye’de olduðu iddialarýný çürütmekti. Bu iddiayý çok fantastik bulduðunu belirterek fikirlerini öðrenmek istemiþti büyükelçiden. Klasik cevap geldi. Bilmiyordu Büyükelçi. Çok da önemli deðildi ona göre çünkü Fuller’in resmi bir kimliði yoktu Amerika açýsýndan ve Türkiye’de olsa da olmasa da bir anlam yüklenmemeliydi.
Ýkinci ve sorulmasý gereken soru geldi. Darbeyi nasýl öðrenmiþti, kim söylemiþti, ilk reaksiyonu en olmuþ kimlere haber vermiþti ve bu hangi zaman dilimleri arasýnda olmuþtu?
Detaylarýyla anlattý Büyükelçi. Ýstanbul’da bir toplantýda olduðunu akþam uçaðýyla Ankara’ya döndüðünü evine geçtikten kýsa süre sonra sesleri duyduðunu, Türk yetkililerden birinin arayýp “bir darbe giriþimi”nden resmi olarak haberdar edildiðini ifade etti. Hemen Amerika’ya bilgi verdiðini söyledi. Tüm bu görüþme trafiðinin yaklaþýk gece 11 sýralarýnda olduðunu beyan etti. Burada bir soru iþareti var birazdan deðineceðim.
Sonraki soru, darbeden nasýl haberdar olamayacaðý ile ilgiliydi. Öyle ya, “bizim çocuklar baþardý” cümlesinin sahibi bir ülkenin büyükelçisinin darbe öncesi istihbari bir bilgi kýrýntýsýna bile sahip olmamasý pek akla yatkýn gelmiyordu. Bunu da ustaca savuþturdu Bass. Bilmiyordu. Olsa yapacaðý ilk iþ Türk Hükümetine bilgi vermek olduðunu belirtti, terörden örnek verdi. Terör þüphesi veya bilgi kýrýntýsýna ulaþtýklarýnda nasýl Türk Hükümetine bilgi veriyorlarsa darbe konusunda da en ufak bir bilgi ellerine geçse mutlaka bilgi vereceklerini söyledi. (Ki aksi durumlarýn geçmiþte birçok örneði mevcutken kurabildi bu cümleyi)
Sorular, yorumla karýþýk ifadeler yaklaþýk bir buçuk saat boyunca devam etti.
Bekle-gör politikasý mý?
Dönelim yukarýya. Saat 11 civarýnda darbeyi haber aldýðýný ve Amerika’daki amirlerine/yetkililere bildirdiðini söylüyor ya Büyükelçi. Cevap bulamayan soru ABD açýklama için (ki yapýlan ilk açýklama suya sabuna dokunmayan bir açýklamaydý) neden 3 saate yakýn bir zaman bekledi? (Bass’in aradýðý saat her ne kadar Türkiye’de gece 11 olsa da Washington’da saatler akþamýn dördüydü ve herkes mesaideydi)
Neden Erdoðan canlý yayýna baðlanýp milleti meydanlara davet ettikten uzun süre sonra açýklama yaptý ABD? (Ki bu açýklama her ne kadar milleti meydanlara davet etme açýklamasý olsa da aslýnda düþmana “ben hayattayým, öldüremediniz” açýklamasýydý.)
Bu sorular hala cevap bulmuþ deðil. ABD Büyükelçisi “Daha ne kadar sert þekilde kýnayabiliriz? En üst düzey açýklama yaptýk, arka arkaya tekrar ettik. Samimiyetimize inanýn” diyor ama bekle-gör politikasý anlamýna gelecek bu davranýþý bir türlü izah edemiyor.
FETÖ liderini verecekler mi?
Ýzlenimim ABD’nin bu konuda menfaatlerini kontrol ettiði yönünde. Türkiye’nin talebi ancak kendi çýkarlarýna fayda saðlayacaksa bu iþlem gerçekleþecek. Deðilse bilindik uyutma politikasý sürdürülecek. John Bass tabi ki bunlarý söylemedi. Hatta darbe gecesini ve olayýný yorumlarken FETÖ liderinden bir kez bile söz etmedi. Amerikan yargý sisteminin nasýl iþlediðini anlattý uzun uzun. Demokrasiye saygýlarýndan, mahkemelerin baðýmsýz olduðundan dem vurdu. Kanuna herkesin uyduðunu belirtti. Bir an gerçek sanýyordum ki, Amerika’daki siyahileri acýmazsýzca öldüren beyaz polislerin mahkemelerce serbest býrakýlmasýna isyan eden Obama geldi gözlerimin önüne. Ya da Ebu Gureyb iþkenceleri, CIA’nýn uçan iþkencehaneleri, baþka ülkelerde (mesela Pakistan) yaptýðý izinsiz operasyonlar “demokratik ve kanuna saygýlý” baþka örnekleriydi ABD’nin. Neyse.
Bass’e tavsiye
Basitçe aklýmýzla alay etmeyin diyorum. Türkiye’de anti Amerikancýlýðýn yükseldiðini iddia ediyorsunuz ama yükselen sadece ve sadece öfke ve bunun nedeni de her konuya ABD çýkarlarýna göre yaklaþmanýz. Bir diplomat olarak göreviniz bu anlýyorum ama bu kadar çýkarcý davranýp arkasýndan “biz masumuz” pozlarý size kýzgýn olan halkýn öfkesini dindirmiyor. Bu öfke “darbenin hiçbir yerinde deðiliz” sözünüzü atmanýz gereken adýmlarla desteklerseniz bir anlam kazanacak gibi gözüküyor.