Ah şu barut meselesi

2. Mahmut Selimiye kışlasını denetlemeye gider. Kışladan içeri girer. Her zaman olması gereken ve padişahı selamlamak için atılan 9 pare top atışı olmamıştır. Tabi padişah buna çok kızar ve kışlanın bütün paşalarını toplayarak hesap sorar. Paşalar da sorumlu olarak topçu çavuşunu çağırırlar. Padişah topçu çavuşuna sorar:

- Neden top atışı yapılmadı?

Çavuş cevap verir:

- Efendim tam 18 tane sebebi var.

Padişah:

- Say bakalım.

Çavuş:

- 1-Barut yok..

Padişah hemen araya girer:

- Tamam gerisini sayma.

Benzeri bir anekdot Napolyon’la ilgili olarak da anlatılır. Napolyon, savaşı neden kaybettiklerini sorduğu komutanından, “Bir, barut yoktu..” cevabını  aldığında savaşın kaybedilmesine dâir ikinci ve üçüncü sebeplerini dinlememişti.

Ekonominin barutu kaynak. Birisine bir şey vermeyi vaat ediyorsan, kaynağını göstereceksin. Ev ekonomisinde de çocuğunuzun cep harçlığı dahil, yapacağınız her harcama için kaynağını düşünmek zorundasınız.

CHP’nin ekonomiye ilişkin seçim vaatleri.

CHP’’den Ak Parti’ye alternatif oluşturabilme ümidi üretmeye çalışan çevreleri heyecanlandıran beyannamedeki vaatler. Çiftçiye mazotu 1.5 liradan satmak, asgari ücreti 1500 liraya çıkartıp, vergiden muaf kılmak, emekliye iki maaş ikramiye vs.vs. Peşpeşe sıralanan ve toplam maliyeti 250 milyarı bulacağı tahmin edilen vaatler dizisi.

“Halka dokunan” şeyler. Beklentileri gıdıklayacak öneriler... Ya barut?

Hürriyet’in (CHP tandanslı) ekonomi yazarı Uğur Gürses, dünkü yazısında “Ancak... ama... Tek sorun var” diyerek barut meselesine işaret ediyor. Diyor ki:

“CHP, iktidarının ilk yüz gündeki politikalarla yatırımları artıracağını, istihdam ve geliri kayda değer bir düzeyde artıracağını söylüyor. Ancak, ‘nasıl?’ sorusunun yanıtını bulamadım.”

Diyor ki: “Para politikasında ise ‘hayat pahalılığına son veren para politikası’ sözü veriliyor, ama nasıl olacağı anlatılmamış.”

Diyor ki:

“Güçlü bir sosyal destek programı ortaya koyan CHP, bununla ekonomik büyümeye de önemli katkı geleceğini düşünüyor. Tek sorun var; kamuya ilave olarak ne kadarlık mali yük geleceğini de söylüyor olmalıydı.”

Aynı gazetede uzunca bir süredir Ak Parti’ye yönelik eleştirel duruş sergileyen Taha Akyol da benzeri rezervler ortaya koyuyor. Şunlar Akyol’un yazısından:

“CHP, asgari  ücreti 1500 liraya çıkaracak ve vergi almayacak... Kamuda taşeron işçiliğe son verecek... Güzel de KOBİ’ler bu asgari ücreti ödeyecekler mi? Yükselecek olan emek maliyetinin küçük işletmelere ve genelde rekabet gücüne etkisi ne olacak?!

“Dahası. Devlet asgari ücretten vergi almayacak ve aynı zamanda yeni sosyal harcamaları üstlenecek... Güzel de devlet yeni gelir kaynakları bulmaktan bütçe disiplinini nasıl koruyacak?

“... israfı kısmak vaat edilen somut harcamaları karşılar mı?

“Bunlar bana popülizm gibi görünüyor. CHP’li iktisatçılar bu sorulara ‘iktisadi rasyonalizm’e uygun açıklamalar getirmeli.”

“Bekara karı boşamak kolaydı... İktidar olmayacaksanız bol keseden atarsınız.” vs. böyle durumlarda ilk akla gelen tepkilerdir.

Ama hesabın nereye doğru gittiğini sormak, gerçekten kaçınılmazdır. Çünkü “100” lira zam yaptığınızda söz konusu milyonlar ise ortaya çıkacak maliyet dudak uçuklatıcı olabiliyor. O zaman nereden bulacağınızı söylemelisiniz.

Değilse biri çıkar “Beş katı benden” deyiverir. Ya da “Asgari ücret neden 1500 olsun da 2000 olmasın?” sorusunu anlamsız bulamazsınız. Ne yani, İstanbul’da 1500 liraya geçinilir miymiş. Emekliye neden iki de dört maaş ikramiye değil, diyebilirsiniz?

Bilmiyorum Kılıçdaroğlu, işsizliği kaç yılda sıfırlamayı düşünüyor? Üç, dört, beş, on yıl, ya da neden bir yıl içinde değil?

Kaynak değil mi? Yatırım değil mi? Tasarruf açığı değil mi? Yabancı sermaye girişi değil mi? Bütçe açığı değil mi? Borçlanma değil mi? Çipras’ın “Borçları ödemiyorum”dan yola çıkıp, AB ile masaya oturması değil mi?

Evet belki de yalın popülist gerçek şu: İktidara gelme umudun yoksa bey kesesinden develer kurban.