Nasuhi GÜNGÖR
Nasuhi GÜNGÖR
ngungor@stargazete.com
Tüm Yazıları

Ahir Ömründe Kraliyete Sığınmak!

Yaklaşık iki asır öncesinde İslam dünyasında ortaya çıkan, peşpeşe gelen yenilgilerle birlikte hakimiyetini ilan eden bir söylem var. Özetle, sömürgeci zihniyetin ‘başarı’sını merkeze alıp kendi zihin dünyasını, daha geniş anlamda tecrübesini, geleneğini küçümseyen, hatta tüm bunları bizatihi başarısızlığın temeli sayan bir anlayış. Farklı tonları olsa da, İslam dünyasının dört bir yanında egemen olan bu yaklaşımın, ürettiği bir aydın modeli var.

Kuşkusuz uğradığımız ağır yenilgilerin, beraberinde bu tür arayış ve yaklaşımları ortaya çıkarması şaşırtıcı değil. Bizde Latin alfabesini dayatarak yapılmak istenen ya da toplamda ‘ulus devlet’ modeli diye icad edilen işlerin hepsi böyle bir hayal kırıklığının ve kompleksin ürünü. Kimse kusura bakmasın; bugün başımıza örülmüş çorapların neredeyse tamamı bu anlayışın bize armağanı. Ayrılıkçı Kürtlerin, üstelik son derece kötü bir taklitle günümüze taşıdığı ‘model’in başımıza açtığı işler de dahil.

Daha tuhaf gelişmeler de var ne yazık ki. Mesela yakın geçmişte büyük bir saygıyla takip ettiğimiz kimi isimlerin, sanki bu model kutsalmış da onu birileri yıkarak herşeyi alt üst ediyormuşcasına feryat etmesi gibi.

Cemil Meriç’in kemiklerini sızlatırcasına soruyor ‘Bu devlet etnik şantaja kurban mı gidecek’ diye. Şantajın dik alasıdır zatı alinizin yücelttiği kuruluş yahut kurgu! Şantajın ta kendisidir bu ülkenin değerlerini Avrupa’nın ortasında pazarlık masasında harcayıp kendilerine Kraliyet’ten koltuk devşirenlerin yaptığı!

Ne oldu, hani imparatorluk ufku, hani tarih, hani gelenek, hani ‘geçmişle bağı olmayanın geleceği olmaz’ söylemi. Birdenbire Kraliyet’in şemsiyesine sığınmak mı geldi aklınıza. ‘Ne Şam’ın şekeri, ne Arap’ın yüzü’ diyenlerin safına katılmak için bu kadar heves niye.

‘Niye camiler bazılarımızı kaçırdı’ diye hesap soruyor. Üstelik Beyaz Türkler yalnızmış ve dahi gidecek yerleri de yokmuş! Mesele çok açık: ‘Namazda gözü olmayanın, ezanda kulağı olmaz.’ Hoş, zatı aliniz de kabristanların girişine yazılan ‘Her nefs ölümü tadacaktır’ ayeti kerimesi hakkında ‘Oralara saçma sapan bir laf yazmışlar’ diyerek bu toprakların değerlerinden ne kadar haberdar olduğunuzu bize ispat etmiştiniz.

Şaşırtıcı ama ilk değil. Belli ki dün mücadele ediyor gibi göründükleri zihniyet, eninde sonunda onları esir almış. Üstelik bu koca coğrafyada yalnız da değiller. Şu cümleleri okuyalım önce:

‘Mısır’ın şu andaki durumu Ashab-ı Kehf dönemindeki durum gibi, İhvancılar adeta 80 yıl sonra mağaradan çıkmışlar ve dilini anlamadıkları bir halkın ülkesine ayak basmışlar. İhvan-ı Müslimin İslamcı olmasına rağmen Mısır halkı onları onaylamıyor; çünkü bu grup şiddetli bir iktidar tutkunu ve başkalarının görüşünü önemsemeden onu tekeline alıyor.’

Bu sözler Mısır’ın yakın tarihteki en önemli gazetecilerinden sayılan Hasaneyn Heykel’e ait. Tam da yukarıda ifade etmeye çalıştığımız anlayışın ürünü, benzeri ve ikizi. Elbette haklı! Hüsnü Mübarek denilen adam, kadim Mısır’ın esintilerini taşıyan bir yönetimle adalet dağıtırken, birdenbire Müslüman Kardeşler mağaradan çıkıp güzelim ülkeyi işgal ettiler!

En azından Heykel’in geçmişi, söyledikleri ve çizgisi ortada. Peki ya bizdekiler, dün köksüzlük olarak gördükleri ne zaman çınar oldu ki onlara sarılma ihtiyacı duyuyorlar.

Ne kadar yazık.