Ahýska Türklerinin çilesi bu kez Kýrgýzistan’da...

Kýrgizistan Orok Köyü’nden imdat mesajlarý geliyor. Pazaryerinde vukubulan gençlerin kavgasý büyüyerek Ahýska Türklerine karþý hayati tehlikeye dönüþtü... Halihazýrda köyde 350 aile yaþýyor, Kýrgýz, Kürt ve Ahýskalýlarýn bir arada hayat sürdüðü cennet misali köyden þimdilerde alevler yükseliyor. Ahýska Türklerinin evleri ateþ çemberine alýnýp önce taþlanýyor ardýndan ateþe veriliyor. Köyden yollanan videolar dehþete düþürücü... Kýrgýzistandaki diplomasimizin bölgeye ziyareti Kýrgýz hükümetinin hiç hoþuna gitmemiþ, lakin Ahýska Türkleri, Türkiye’nin hiç bir zaman “dýþ meselesi” olmamýþtýr, Türkiye devlet olarak da millet olarak da Ahýskalýlarý kendi canýndan can, ruhundan ruh bilecektir...

Ahýska 1518 Çýldýr Savaþý sonucu Osmanlý himayesine girmiþ, bugünkü Gürcistan sýnýrlarýnda 250 köy geniþliðinde bir bölgenin ismidir. 1829’da Ruslarla yapýlan Edirne antlaþmasý çerçevesinde savaþ tazminatý olarak Ruslara terkedilen yöre, ilk büyük firaký bu ayrýlýþta yaþamýþtýr, Türkiye’ye 15 km mesafedeki soydaþlarýmýz hem Çarlýk Rusyasýnýn hem Sovyetik baskýnýn en aðýrýný yaþamýþtýr.

Bizim Ahýska, Ruslarýn Meshetya dedikleri yörede ikinci büyük firak Stalin zamanýnda yaþanmýþtýr. 1944 Kasým ayýnda kocalarý ve babalarý savaþta olan çoðu kadýn, bebek ve ihtiyardan oluþan 86bin Ahýskalý, iki saatin içinde ölüm trenlerine istiflenerek sürgüne çýkartýlmýþlardýr.

Þu anda 78 yaþýnda olan GülPeri Hanýmýn kýzý Zülal Hanýmdan dinledim ki; sürgün trenlerine bindiklerinde nereye götürüldüklerini bilmezlermiþ, üzerlerindeki ev kýyafetleriyle apar topar yük trenlerine týka basa doldurulmuþlar. GülPeri Nine trene bindirildiðinde 4 yaþýndaymýþ, 2 yaþýndaki kýz kardeþi trende ölmüþ, o sýrada hem babasý hem dedesi Sovyet Ordusunda muvazzaf olduklarý halde bunlara Alman casusu muamelesi yapýlmýþ.

Trenlerde tepedeki hava mazgallarý dýþýnda pencere bile yokmuþ, kimi havasýzlýktan kimi açlýk, susuzluktan 30 bin kiþi birden ölüvermiþ. Bir ay sonra o karanlýk yolculuk bitmiþ, Özbekistan’da açmýþlar gözlerini. Bu arada savaþ bitmiþ, cephedeki babalar, oðullar Ahýskaya geri dönmüþler. Ama evlerinde barklarýnda baþkalarýný otururken bulmuþlar, hatta evlatlarýnýn elbiselerini, baþkalarýnýn sýrtýnda görmüþler. Birbirini bir daha bulamayanlar, yitirenler olmuþ, kapýdý yýrtar gibi aileleri yýrtmýþlar, parçalamýþlar.

Gel zaman git zaman Özbekistan, Kazakistan ve Kýrgýzistan’a yerleþen Ahýska Türkleri çalýþkanlýklarý, görgüleri ve uyum kabiliyetleriyle bulunduklarý yerleri kýsa sürede ihya etmiþler.

Lakin 3.feryad hepimizin de gözleri önünde 1989’da Özbekistan’dan geldi.

Fergana vadisinde basit bir gençlik tartýþmasýnýn ardýndan feci bir katliam baþladý. Fergana katliamýnýn ardýndan Özbekistan’dan 100 bin civarýndaki Ahýska Türk’ü dünyanýn deðiþik ülkelerine sürgün oldu.

Özbekistan’dan dostumuz Dilfiruza Haným Kýrgýzistan’daki þiddet olaylarý baþlayýnca aðlayarak bir mesaj býrakmýþ; “Ablacýðým bizi yine öldürüyorlar, Türkiyemiz bize hiç sahip çýkmaz mý” diyor...

Türki Cumhuriyetler arasýndaki bu hoyrat uzlaþmazlýða, klancýlýða, aþiretçiliðe benim aklým sýrrým ermiyor. Niçin birbirlerinden bu kadar kopuk hatta düþman olabiliyorlar.

Sovyetlerin enternasyonel üst kimliðin altýnda, sinsi bir þekilde kavmiyetçiliði teþvik eden hatta körükleyen sosyal politikalarý neticesinde birbirlerini sevmeyen Türk topluluklarý oluþmuþ. “Türkistani” bakýþ açýsýný canlandýrmak için sabýrlý ama acilen baþlatýlmasý gereken yeni bir diplomasiye de ihtiyacýmýz var..

Bu yazýyý Mecidiye Nine’nin, GülPeri Teyze’nin, Dilfiruze ve Zülal bacýlarýn gözü yaþlý feryadýný size ulaþtýrmak için yazdým. Yetmedi mi bir baþýna aðladýklarý?