Ahlak hatırlatması neden canınızı sıkıyor?

Ne yani, sorun görmüyor musunuz? Bir adam çıkıyor (üstelik saygın ve muteber bir entelektüel), yapılmamış bir konuşma üzerine analizler döktürüyor; bu analizler köşe yazılarına konu ediliyor; o köşe yazıları obsesif-kompulsif Erdoğan düşmanları tarafından “anında” dolaşıma sürülüyor ve yüz binlerce insan arasında paylaştırılıyor. 

Burada (hadi “ahlaksızlık” demeyeyim), bir sorun görmüyor musunuz?

Efendim yandaş Ahmet Kekeç...

Bu mudur?

Konu bu mudur?

Koca koca adamlar, aralarında Koray Çalışkan hocaefendi gibi kronik ironikler de var, ortadaki müseccel ahlaksızlığı değil, bu ahlaksızlığı ortaya çıkaran gazetecilerin itibarını tartışıyor.

Kimin muteber olduğunu siz mi belirleyeceksiniz?

Bir siyaset programını desteklemek kişiyi itibarsızlaştıracaksa, CHP otobüsü üzerinde poz veren “bağımsız öğretim görevlilerini” ne yapacağız?

Dahası, seni nasıl konumlayacağız Koray Çalışkan?

Bir umutla bindiğin CHP otobüsünde “İkinci Mustafa Kemal dönemi başlıyor” diye “müjdeler” veriyordun. Yandaş değildin ama oylar bölünecek diye kâbuslar görüyordun. Sırrı Süreyya Önder’e verip veriştiriyordun. Sarıgül’e kazandıracak sihirli formüller üzerine çalışıyordun. CHP Basın sözcüsü gibiydin. Sen mi belirleyeceksin kimin muteber olduğunu? Kimin insanları “ahlaka çağırma” yetkinliğine sahip olduğuna sen mi karar vereceksin? Kimsin ki sen?

Efendim yandaş Star gazetesi...

Bırakın yandaş Star gazetesini...

Bir adam çıkıyor, gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor.

Buna “yalan” demeyecek misiniz?

Bu yalanın, “Hükümetin biricik dış politika doğrusu” etiketi altında dolaşıma sürülmesine itiraz etmeyecek misiniz? “Bu yapılanlar eleştiri değil, bel altı vurmaktır. Eleştirin ama haksızlık yapmayın!” demeyecek misiniz?

Niçin “ahlak” hatırlatması canınızı sıkıyor?

Belediyelerde ihale kovalayan ama “ihale hakkı” (!) elinden alınınca çıldırıp zıvanadan çıkan entelektüeller ne zaman ilgi alanınıza girecek?

Peki sen Hasan Cemal...

Duayen gazeteci geçiniyorsun... Öylesin de... Erdoğan ve Davutoğlu konusunda obsesif kompulsifsin ama biliyoruz ki bir haberi çek etmeden, doğruluğuna kanaat getirmeden yayınlamaz, hakkında yorum yapmazsın. Biz böyle biliyoruz en azından.

Davutoğlu’na atfedilen, “1911 öncesi sınırlarımıza geri döneceğiz, kaybettiğimiz bütün toprakları geri alacağız” sözünü araştırdın mı? Dışişleri Bakanlığı’na sordun mu? Davutoğlu’nun tanıklığına başvurdun mu? Bu sözlerin nerede söylendiğine, hangi habere konu edildiğine baktın mı? Elinde bir kupür, bir metin, bir varakpare, bir gazete kesiği var mı?

Hadi Dışişleri Bakanlığı’na sormadın...

Elinin altında internet var... Bir tuşla ulaşabileceğin uzaklıkta bütün bilgiler. Oralara baktın mı? Mesela, google’a sordun mu? Dışişleri Bakanlığı’nın sitesine girdin mi? Anadolu Ajansı’nun arşivinde arama yaptın mı?

Hiçbirini yapmadın...

Birileri (buradaki “birileri” saygın entelektüel Ali Bulaç oluyor) oturup Dışişleri Bakanı’nın ağzından bir demeç uyduruyor...

Hayko Bağdat diye biri bu uydurmalar üzerine yazı döşeniyor... Utanmıyor...

Sen de, “Nasılsa Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun imajından eksiltecek” diyerek balıklama atlıyorsun üzerine.

Bu ülkeye, bu insanlara bir özür borcunuz yok mu?