Hz. Muhammed, insaný kâmil. Yani, üstün insan. Fakat Nietzsche'nin üstün insanýna hiç benzemez. Filozofun gücü merkeze alan, zayýf ve ahlaký küçümseyen bir özne tipi deðildir o. Tam tersine güce tapan ve onunla insaný yücelten bir felsefeye karþý mesafeli duran bir þahsiyet. Ahlaki öznedir. Zayýfýn ve fakirin yanýndadýr. Güçsüz olanlara el atar. Onlarý eþit iliþkilere taþýr. Müslümaný "garip" olarak tanýmlar. Mekke'de, egemenlerin zulümleri altýnda inleyen siyah köleleri kurtarýr. Egemenler, en çok bu davranýþýna karþý çýkarlar. Zayýf ve güçsüz olan bu insanlarý nasýl olur da kendileri gibi güçlü ve egemen olan insanlarla eþit olabilir?
Kadýnlar, köleler, öksüzler, yolda kalmýþlar, adalet talebi olanlar, dýþlananlar hep Hz. Muhammed'in yanýna koþtu. Daha peygamber olmadan Hýlful Fudul (Erdemliler Topluluðu) içinde yer almýþtý. Bu zayýflara ve haksýzlýða uðrayanlara yardým ediyordu. Dürüstlüðü nedeniyle de adý Muhammedü'l Emin olmuþtu.
Hz. Muhammed, hakikati Mekke semalarýndan yeryüzüne haber veren elçiydi. Kiþiye göre deðiþmeyen, bütün sýnýflarý, cinsiyetleri, ýrklarý, kabileleri aþarak evrensel doðrular ve ilkeler olarak hakikat. Bugün herkesin sýnýfýna, nefsine/þahsýna, cinselliðine, etnistesine indirgediði ve paramparça ettiði hakikat. Bütün insanlarý kucaklayan, herkese iyi ve doðruyu gösteren, hakký öðütleyen hakikat. Ýnsaný belirsiz, kaotik, þaþkýn, septik ve anomik durumdan kurtaran hakikat.
Medine, bir peygamber þehri (peygamberpolis!) olarak kuruldu. Tarih boyunca nice bilgeler ve filozoflarýn hayalinde adaletli ve faziletli, bilgili ve dengeli þehirler kurmak geçer. Platon, Kallipolis'i kurmak ister, Platinos Platonpolis'i. Farabi de Medinetü'l Fazýla'yý. Fakat Hz. Muhammed'in Medine'si düzeyinde hiçbir þehir kurulmadý. Köle ve efendi ayný safta namaz kýlýyordu, savaþlarda siyah köle beyaz efendilere komutanlýk yapýyordu, beþ vakit Müslümanlarý, mescide ve namaza çaðýran ezaný ilk defa okuyan siyah bir köle okumuþtu. Kadýnlar ilk defa mülkiyet sahibi oluyordu. Yabancýlar, göçmenler kardeþ, yerleþikler yardýmcý haline gelmiþti. Gayrimüslimler, Müslümanlarla beraber bir sözleþme ile yaþýyorlardý. Medine, bir sözleþme þehriydi. Kabileleri, din topluluklarýný, yabancý ve yerleþikleri, kan davalarý gibi en temel suç durumlarýný sözleþmeyle çözüyordu. Medine fetihle deðil, sözleþmeyle kurulan bir þehirdi. Sözleþmenin mimarý bir peygamberdi. Getirdiði kitapta sýk sýk insanlara sözleþme yapmalarýný ve ona baðlý kalmalarýný öðütlüyordu.
Hz. Muhammed, siyasal eþitlik ve siyasal katýlým getirmiþti. Ensar ile yaptýðý biat( katýlým ve sözleþme) kadýnlar ve erkekler vardý. Ýdari iþlerde siyah ve beyaz, zengin ve fakir ayýrýmý yoktu. Herkes siyasi katýlýmda yer alýrdý. Ýstiþare, ilgili olan herkesle yapýlýrdý. Bir peygamber, Allah ile iliþkisi olan büyük bir insan! Fakat "dünya iþlerinde" kadýn, köle, yabancý gibi farklý insanlarla istiþare ederdi. Sahabetlerle savaþ konusunda yaptýðý bir istiþarede, onlarýn görüþünü kendi görüþüne tercih ediyordu.
Ne sarayý vardý, ne sermayesi, ne de her þeyi ayrýntýsýyla belirlemeye yönelen bir egemenlik eylemi. Gönlün fatihiydi, adaletin tecellisiydi, muhabbetin bahçesiydi. O nedenle yüzyýllarca onun aþký ve büyüklüðü çeþitli þiirlere, hikâyelere, bestelere konu oldu. Þiirler yazýldý, naatlar okundu, ilahiler söylendi. Bütün zamanlarýn en mükemmel aþký, sevgisi, adaleti, erdemi onunla terennüm edildi. Fuzuli, Yunus Emre, Mevlana, Mehmet Akif, Arif Nihat, Sezai Karakoç... Hepsi de O'nun muhabbetiyle dile gelen dizeler yazdý. Peygambere yazdýklarý þiirlerle millet muhayyilesini beslediler.
Bütün þiirlerde söylediðim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Sevgili
Ey Sevgili
En Sevgili