Rusya’nýn ‘’Suriye’yi terketme’’ þeklinde yansýtýlan politikasý, ister istemez; ‘’Rusya, Suriye’deki hangi iþini tamamladý da gidiyor’’ spekülasyonunu tetikledi. Baþtan söyleyelim ki; Rusya Suriye’deki askeri üslerini kapatmayacak. Rusya’ya geri taþýyacaðý yorgun askeri birlikleriyse, yenileriyle transfer edeceði konuþuluyor...
Bu arada Rusya’nýn Suriye’ye verdiði destekle, jeopolitik manada çok þey deðiþti. Türkiye’nin istememesine raðmen, hemen güneyimizde Suriye’nin bölünmesi anlamýný da etkin manada taþýyan bir Kürt bölgesi (belki ülkesi) tahkim oldu mesela. Türkiye’nin Suriye’ye yol baðlantýlarý ciddi anlamda engellendi. Ayrýca Rejim, Rusya müdahalesi sonrasýnda, uluslar arasý kamuoyu tarafýndan maalesef daha ciddiye alýnmaya baþlandý, Cenevre örneðinde olduðu gibi...
Rusya’nýn Suriye’deki rejime ve dolayýsýyla PYD/YPG’ye verdiði destek, genel olarak dünyadaki ‘’islamfobik’’ damarýn da olumladýðý bir iþ olduðu için, neredeyse Rusya sevimli bir aktör olarak lanse edildi Suriye’deki varlýðýyla... Oysa kimse sormadý Rusya’ya: Suriye’de ne aradýðýný, niçin çoluk çocuk, kadýn, ihtiyar demeden Suriyelileri öz vatanlarýnda katletttiðini, kimse sormadý... Rusya, Suriye’deki çok parçalý muhalefetin, kendi içindeki uyumsuzluklarýndan da yararlandý... Neticede, Komünizm günlerinden kadim dostu Suriye Baas politikasýna, suni teneffüs gibi geldi Rusya’nýn varlýðý...
***
Komünizm günleri eski bir hatýradan mý ibarettir Rusya için? Geçmiþ yüzyýla ait bir sosyolojiden mi ibaret? Okunan romanlar, þiirler, ezberlenen manifestolar, eþitliðin baþtan çýkartýcý heyecanýyla söylenen marþlar, tüm kodamanlara, kurallara, kabullere meydan okuyabilmenin coþkusu kolay kolay unutulabilir mi? Ben bu sorularýn Türkiye’deki veya dünyanýn pek çok uzak köþesindeki ‘eski komünistler’ce sýk sýk sorulduðunu, dillendirilmeyen gündemlerinden hiç düþmediðini zannediyorum. Zira, Suriye’de 1 milyon civarýnda insan öldürülürken, ülke nüfusunun %72’si evlerini terketmek zorunda kalýrken, yine ayný nüfusun % 68’i mülteci veya kayýp olurken... Eski komünistler, sadece iþin içinde Ruslar olduðu için susabildiler ülkemizde. Bu feci insanlýk krizini, Baasçý sol ve otoriter politika sebebiyle görmezden gelebildiler...
***
Türki Cumhuriyetler, glasnosta kadar takriben 100 yýllýk Sovyetik baskýyla yaþadýlar. Dini ve Milli kimlik her türlü taþýyýcý öðesiyle yasaklandý. Tabiri caizse, anasýna bile yaban düþmüþ, anasýna bile düþman, anasýný bile hatýrlamayan, ‘’mankurtlaþmýþ’’ halklardan oluþan, Sovyet ulusu projelendirilmiþti bu süreçte... Tarih yasaktý. Dil ve alfabe Sovyet kontrolündeydi. Adet, gelenek, görenek, gerici unsurlar olarak, sistem dýþýna itilmiþti. Deðerler itibarsýz býrakýlmýþtý. Halkýn köksüzleþmesi, kimsesizleþmesi, hafýzasýný yitirmesi hedeflenmiþti...
Sovyetler, Doðu için bir ýþýk kýrýlmasýydý adeta. Zihin tutulmasýydý. Kalp kriziydi sanki... Bundan en büyük payý alanlarsa Türklerdi kuþkusuz... Hatýralarýn gaddarca imhasý ve hafýzanýn çölleþtirilmesi projesine tabi tutulmuþlardý...
Mesela kimdi Ahmet Yesevi...
Sovyetler mi kaldýrmýþtý onu ortadan? Türkiye’nin bizlerin ilgisi ne kadardýr Yesevi’ye mesela...
Oysa Hz.Ali’nin soyundan gelen bir güzel söz sahibi, parlak hikmetleriyle Türkistan’ýn bakýþýný dokumuþtu ilmek ilmek. Divanýnda; ‘’Nerede görsen gönlü kýrýk, merhem ol/ Öyle mazlum yolda kalsa hemdem ol/ Mahþer günü ol Dergah’a mahrem ol/ Ben-Sen deyen kimselerden gaçtim ben iþte’’ diyen bir ulu bilge... Yesevi’nin Divan’ý, ayný zamanda devlet ve siyaset geleneðinin de ibretli akýl derslerini veren bir edebiyat. Sadece yukarýdaki dörtlükte, üçlü okuma gerçekleþebilecek nitelikte. Dini anlamda Tevhidi, Siyasi anlamda tebaya hizmeti ve alçakgönüllüðü esas alan, sosyolojik açýdansa toplumsal dayanýþmayý öneren bir bakýþ açýsý... Özüy
le söylersek; Hikmet...
Eskiler, Hikmet için; ‘’ilim ve adaletin birleþmesinden zuhur eden sýfat-ý þerifedir’’ derler.
***
Ben bunca sözü misali boþa demedim. Ruslarýn egemenlik iddiasý sadece toprak ve diplomasi bahisleri üzerinden analiz ediliyor bugün. Ýþ; toprak kazanmayla toprak kaybetme arasýnda gidip geliyor gidip geliyor...
Oysa baþka büyük bir gaipliðin sýzýsýyla hemdert olmamýz icap etmiyor mu? Hikmeti özlemeyi yitirdik biz. Yesevi’yi unutup yitirdik... Hatýra kýrýk, hafýza yýrtýk...
Herþeyin sebebi þu Ruslarýn sýcak deniz özlemi olmasa gerek...