Türkiye, savaþ maðduru Suriyelilere kucak açtý. Yýllardýr, 4-5 milyon Suriyeli ile birlikte, iç içe yaþýyoruz. Dört katlý bir apartmanda oturuyorum. Ýki katýnda Suriyeli göçmenler var. Çarþýda, bakkalda, toplu ulaþým araçlarýnda, iþ yerlerinde gündelik hayatýmýzýn iþindeler.
Türkiye, egemenlerin küresel güç çatýþmasý oyununda, bu sorunu kucaðýnda buldu. Zulümden, ölümden kaçan savaþ maðdurlarýna sýðýnak oldu. Avrupa’lýlar gibi ‘karpuz seçercesine’ adam seçmedi. Elinden geldiðince yaralara merhem oldu. Olmaya da devam ediyor.
Bosnalý yönetmen Aida Begic, savaþ yüzünden ailelerini kaybetmiþ, Türkiye’de yaþayan Suriyeli mülteci çocuklarýn hikayesini filme aldý. ‘Býrakma Beni’ adýný taþýyan filmin Ýstanbul galasý, devam etmekte olan Uluslararasý Boðaziçi Film Festivali çerçevesinde yapýldý.
Begiç, filmde birkaç Suriyeli çocuðu odaða alarak, onlarýn günlük yaþamda karþýlaþtýklarý zorluklarý beyazperdeye taþýyor. Kimi kaðýt mendil satýyor, kimi bulduðu üç beþ kuruþla çok sevdiði güvercini almanýn peþinde, kimi de kayýp annesine ulaþabilmek için (kendisini ekranda görür de tanýr umuduyla) ‘Yýldýz Sensin’ yarýþmasýna katýlmanýn…
Filmde ‘Mültecilere kapýlarýný açan Türkiye’ imajý ilk baþta verilmekle birlikte, Suriyelilerin karþýlaþtýðý Türkler arasýnda olumsuz tiplemelere de yer veriliyor. Mesela, borcunu alamadýðý için, mülteci çocuðun birini sürekli sýkýþtýrýp duran, sonunda izbe bir köþede kafa göz dalan garson karakteri var. Ki bu garson, karýsýna karþý da son derece gaddar, merhametsiz bir insan olarak resmedilmiþ. Bir baþka öyküde, mülteci hizmetçisinin parasýný eksik ödeyen bir ev hanýmý var; ‘Kalanýný haftaya vereyim’ diyor. Bunlardan baþka, paragöz bir güvercin satýcýsý, mendilci çocuðu ‘Benden çok kazanýyorsun’ diye azarlayan adam vs.
Filmde, birkaç silik ‘iyi karakterin’ dýþýnda, pek de ‘müþfik’ olmayan bir ‘sosyal fotoðraf’ çýkmýþ ortaya. Dolayýsýyla filmde bu türden ‘yoðunlaþma’ terazinin kefesini dengesizleþtiriyor.
Mültecilerle münasebetlerde bu manzaralarýn yaþanmadýðýný kim iddia edebilir? Mülteciler ucuz iþçi olarak çalýþtýrýlýyor, kimi zaman horlanýyor olabilirler. Ve fakat bu durum sadece mültecilere reva görülen bir þey deðil ki. Günlük yaþamlarýmýzda, sosyal hayatta, ticarette nelerle karþýlaþýyoruz. Dünyanýn hiçbir yeri dikensiz gül bahçesi deðil.
Sonuç itibariyle, öyküsüyle de daðýnýk, savruk bu filmde verilen ‘sosyal fotoðraf’, bana hafif çaplý bir hayal kýrýklýðý yaþattý. Film dünya festivallerini dolaþýrken nasýl bir Türkiye imajýna hizmet edecek?
Büyük fotoðrafta Türk insanýnýn mültecilerle olan iliþkisinin filmdeki gibi bir bakýþ açýsýný hak etmediðini düþünüyorum.
Zannýmca Aida Begic, daha çok mültecilerin gözünden olaylara bakmayý tercih etmiþ. Belki de filmin Türk ekibi, gereken hassasiyeti kendisine izah edememiþ olabilir.
Hayýr, zaten ülkemizi kötü göstermeye çalýþan o kadar þen’i (kötücül) mahfil var ki… Dostun attýðý gülün yaralamasý bundandýr. Hem aten denizi geçip derede boðulmakta üstümüze yoktur.
Eleþtirilerime yönetmenin yanýtý
Türkiye’de yaþayan Suriyeli mülteci çocuklarýn dünyasýna eðilen ‘Býrakma Beni’ filmindeki Türk karakterlerin çok da olumlu yansýtýlmadýðýna dair eleþtirilerimi yönetmen Aida Begic’e ilettim. (Kýrgýnlýkla ‘Biz Türkler bu kadar kötü insanlar mýyýz’ diye sordum) Yönetmenden gelen yazýlý yanýtý aynen yayýnlýyorum:
“Bu film çocuklar ile ilgili ve herhangi bir ‘tarafý’ eleþtirmek için bir önerme içermiyor. Film, politika, savaþ, tarih, coðrafya gibi alanlarda taraf tutmuyor. Yetim çocuklarýn gözünde, özellikle gençlik yýllarýnda, yetiþkinlerin dünyasý bir çeþit düþman olarak görülür ki bu durum karakterlerimizde de görülüyor. Aynen hayattýn içinde olduðu gibi. Ýnsanlar filmde ne görmek istiyorlarsa onu görecek. Bazen bu durum izleyicinin beklentisinin sonucudur. Yargýlamak isterlerse yargýlayacak sevmek istiyorlarsa seveceklerdir. Bu algýnýn izleyiciye göre deðiþiyor olmasý da diðer ilginç bir nokta. Örneðin Yurtdýþýnda da mültecilerin durumunun çok iyi ve çok olumlu gibi gösterildiðine dair yorumlar aldým. Çalýþmalarým herkese açýktýr ve yorumlara her zaman açýðým”.