Ankara’da düzenlenen bir konferansta konuþan Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi’nin (AÝHM) önünde Türkiye’ye karþý açýlmýþ 450 ifade özgürlüðü dosyasýnýn varlýðýný gündeme getirdi.
Bu inanýlmaz kabarýk dosya sayýsý üzerinde hepimizin, her açýdan düþünmesi gerekiyor.
Ýþin özeti þu: Bu dosyalarýn yaklaþýk tümü Türkiye’de yüksek yargýya mensup yargýçlarýn önüne gelmiþ ve bir biçimde söz konusu ifadelerde suç unsuru bulunmuþ, mahkumiyet kararý çýkmýþ ve bir görüþü ifade etmek nedeniyle mahkumiyet alan kiþiler de dosyayý AÝHM’e taþýmýþlar.
Bu aþamada iki çok kritik hatýrlatma yapmak istiyorum; birincisi, bu dosyalardaki Türkiye yüksek yargýsýnýn verdiði mahkumiyet kararlarýnýn kahir ekseriyetinin 2004 sonrasý verilen kararlar olduðu, bunun neden çok önemli ve vahim olduðunu aþaðýda yazacaðým. Ýkinci çok vahim nokta ise, bu dosyalarýn yine yaklaþýk tümünde AÝHM’in ihlal bulacaðý ve Türkiye’yi Sözleþme’nin onuncu maddesinden mahkum edeceði.
Bu iþ nasýl oluyor, bizim yüksek yargýçlarýmýz nasýl oluyor da hala, özellikle de 2004 sonrasý, ifade özgürlüðü alanýnda AÝHM’in ihlal bulduðu kararlarý alabiliyorlar?
Bu çok vahim ve meselenin kanýmca çok önemli bir eðitim ayaðý var, yarýn bu konuya “eðitim” yazýmda girmek istiyorum.
Aþaðýda Anayasa’nýn iki maddesinin, 90. ve 138. Maddelerinin ilgili bölümlerini aktarýyorum:
Madde 90, son cümle- Usulüne göre yürürlüðe konulmuþ temel hak ve özgürlüklere iliþkin milletlerarasý andlaþmalarla kanunlarýn ayný konuda farklý hükümler içermesi nedeniyle çýkabilecek uyuþmazlýklarda milletlerarasý andlaþma hükümleri esas alýnýr.
MADDE 138, ilk cümle- Hâkimler, görevlerinde baðýmsýzdýrlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
Madde 90’ýn 2004 senesinde deðiþtirilen son cümlesi, anladýðým kadarýyla, herkes için, bizim yüksek yargýçlar hariç, son derece sarih; bu madde, bu anayasa maddesi, mesela Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi’nin hükümlerini, AÝHM içtihadýný ayný konuda farklý hükümler içeriyor ise bizim kanunlarýmýzýn üzerine taþýyor ama bizim lokal hakimlerimiz senelerce Anayasa’nýn bu maddesini, iþlerine mi gelmedi, entelektüel kapasiteleri mi yetmedi, siyaseten mi içlerine sinmedi, bilemiyorum, uygulamadýlar, bence çok açýk anayasa suçu iþlediler, Hrant’ýn ölümüne ve baþka vahim olaylara neden oldular.
90. Madde 2004 senesinde anayasa hukukumuzun bir parçasý oldu ama 138. Madde hep vardý ve bu madde de hakimlere, þayet isterlerse, entelektüel kapasiteleri uygunsa temel hak ve özgürlükler konusunda evrensel hukuka uygun kararlar üretmeye anayasal olanak veriyor, anayasa ve kanunun yanýnda ayný zamanda kararlarýný hukuka da dayandýrmalarýný öngörüyor.
Ýnsaný rejimin; insaný devlet çýkarlarýnýn (!) önüne koyabilen yüksek yargýçlar maalesef üretemedik ve bu durumun sonunda da 2013 Þubat’ýnda AÝHM’in önünde sadece ifade özgürlüðü konusunda 450 dosya bekliyor ve bu dosyalarýn kahir ekseriyetinden Türkiye aleyhine kararlar çýkacak zira bizim yüksek yargýçlarýn zihinsel dünyasý ile Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi ve AÝHM zihniyeti çok farklý ve bu fark, istediðiniz kadar yargýçlarý deðiþtirin, HSYK’yý deðiþtirin, deðiþmiyor, mesele adeta konjenital yani doðuþtan gelen bir fark, bir arýza.
Ýfade özgürlüðü konusunda, býrakýn terfi engelini, tazminatlarý yüksek yargýçlara rücu etmek bile çözüm olmayacak, onlar devlet çýkarýný (!) özgürlüklere karþý savunmada ýsrarlý olacaklar.
Daha önce de yazmýþ idim, tekrarlýyorum, yüksek yargýçlarýmýzýn çalýþma odalarýna, Adalet Bakaný’nýn, duvardaki Atatürk resminin yanýna, Handyside kararýnýn (AÝHM 1976) o meþhur cümlesinin tercümesini astýrmasý lazým; ofisine giren her yüksek yargýç da, her gün, iþe baþlamadan, o cümleyi yüksek sesle bir okusun, çocuklara okutturulan “varlýðým türk varlýðýna armaðan olsun” andýndan çok daha faydalýdýr.