Hayatýmda hiç kimseyi bu denli delicesine aramamýþtým; aradýðým kiþi de, muhtemelen, ayný þeyi benim için söylüyordur...
Delicesine bir arama sonunda birbirine kavuþamayan iki kiþiyiz...
Ýlk haberi Ethem Sancak verdi. Akþam gazetesi ve Sky360 televizyonuyla yeniden medya sektörüne iddialý adým atan Ethem Bey, arkadaþlarýyla birlikte ‘Köfteci Sülo’da yemek yerken, yanlarýna yaklaþan bir kadýn beni sormuþ... Çok heyecanlý görünüyormuþ...
Grupla birlikte, ama orada olmadýðýmý öðrenince heyecaný daha da artmýþ kadýnýn...
Arandýðýmý öðrenince birkaç yüz metre karelik alanda dört dönmeye baþladým...
Kadýnla karþýlaþmýþ diðerlerine o arada rastladým. Futbol Federasyonu’nun eski baþkaný Haluk Ulusoy da muhatap olmuþ kadýna; elinde fotoðrafým varmýþ ve beni delicesine aramaktaymýþ... Rastlayanlardan biri “Biraz önce ayrýldý ve galiba þu istikamete gitti” dedi. Haydi, o istikamete yollandým...
Ne çare, birbirimizi bulamadýk...
Uçaða bindim, biri; Sabiha Gökçen Havalimaný’na indik, orada da bir baþkasý... Tam 10 kiþi; kimi ‘bir kadýn’, kimi ‘bir haným’, kimi de ‘bir kadýncaðýz’ sýfatýný kullanarak Prizren sokaklarýnda arandýðýmý bildirdi.
Herkes, Köprü Meydaný’nda toplanmýþ kalabalýklara Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn hitabýný can kulaðýyla dinlerken, ben, “Acaba bu mu?” diye kadýnlarýn yüzüne bakmaktan helâk oldum.
O kadar aramama ve delicesine aranmama raðmen bir türlü buluþamadýðým kadýn, Prizren’de yaþayan akrabalarýmdan biriymiþ...
‘Biriymiþ’ dememin sebebi, kopan neredeyse yüz yýllýk baðlarý ancak þimdilerde yenileyebilmemizden; bu sebeple akrabalarýmýzdan geride kalanlarý biraz da el yordamýyla bulabiliyoruz... Daha doðrusu, hakkýmda bilgi sahibi olan Prizrenliler’in “Biz baban tarafýndan akrabayýz” veya “Biz annen tarafýndan akrabayýz” diye ortaya atýlmalarýndan...
Daha önceki geliþlerinden birinde, restorasyon sonrasý açýlýþýný yaptýðý Sinan Paþa Camii’nden çýkýþýnda, yan taraftaki evden yaþlýca bir kadýnýn kendisine el etmesi üzerine, Tayyip Bey, “Hadi, hanýmefendiye konuk olalým” demiþ... Ayran ikramý üzerine baþlayan sohbet, “Türkiye’de akrabalarýnýz var mý?” noktasýna gelince, “Vardýr” denilip adým verilmiþ...
Evin bakan konuklarýndan Egemen Baðýþ’ýn arayýp görüþtürmesi sonucu, Muhammed Kantarcý Bey ve ailesiyle yeniden akrabalýk iliþkisi kurabildik; Muhammed Bey’in vefatýndan kýsa süre önce...
Sanýyorum, bazýlarýnýza tuhaf geliyordur bu anlattýklarým. Gelmesin... Unutmayýn, Prizren’in içinde yer aldýðý Kosova, uzun yýllar Yugoslavya’nýn bir parçasýydý ve dünyayla irtibatlarý pek sýký deðildi. Babamgiller 1920’lerin ilk yarýsýnda, annemgiller ise 1930’larýn baþlarýnda Türkiye’ye gelmiþler ve geride býraktýklarýyla fazla bir iliþkileri kalmamýþ...
Gidenler ve gelenler olurdu, ancak biz o dönemin küçükleri fazla ilgilenmezdik...
Þimdilerde o ilgisizliðimizi telâfi etmeye çalýþýyoruz...
Yaþlýlarla büyüdüm. Annemin annesini de, onun annesini de tanýdým... Yaþlýlar tatlý bir Rumeli þivesiyle konuþur, bizler biraz takýlýnca, yine ayný þiveyle aðzýmýzýn payýný verirlerdi. Türkçe dýþýnda baþka bir dille konuþulmazdý; yaþlý kadýnlar baþka bir dil bilmezdi zaten...
Rahmetli anneannem Osmanlý hayranýydý; “Cördüm yavrum padiþah hazretlerini, aha böyle kocaman cüzleri vardý” dediðini dün gibi hatýrlýyorum. Bana masal gibi gelirdi. Sultan Reþad’ýn 1911 yýlýnda Kosova’yý ziyaret ettiðini çok sonralarý öðrenecektim...
Gözlerinin kocaman olup olmadýðýný bilemem, ama anneannem kesinlikle Sultan Reþad’ý görmüþtü.
Önceki gün Tayyip Bey’in karþýlarýnda konuþtuðu Prizrenliler de yýllar sonra onu benzer sözcüklerle anlatacaklardýr, eminim...
Balkanlarý yakýndan bilen bir tanýdýðým, Prizren’e ilk ziyaretinde evinde misafir kaldýðý ailenin davranýþýný aktardý. Sabah uyanýp yanlarýna çýktýðýnda, aile fertleri sýraya dizilip, kendisine, “Sabah-ý þerifiniz hayrolsun” duasý etmiþler...
Çocukluðumda bizim evde yaþanan benzer sahneler gözümün önüne geldi.
Prizren sokaklarýnda birbirimizi arayýp durduðumuz kadýn akrabamla karþýlaþamadým maalesef, ama baþka akrabalar ve hemþehrilerle karþýlaþýp kucaklaþtýk...