AK Parti 2007 seçimlerinde yüzde 90 alabilirdi ama....

Taksim olaylarının günlük rutinini değil ama resminin bütününü düşünmek, tartışmak önemli.

 

AK Parti ve Sayın Erdoğan, beğenin ya da beğenmeyin, sevin ya da sevmeyin, Türkiye siyasal hayatının fenomen değerleri, iyi düşünmek, iyi değerlendirmek lazım.

En genel anlamıyla tarz-ı siyasetleri ikiye ayırmak mümkün; ya tümüyle kamu politikaları üzerinden yani ekonomi, büyüme, yeniden bölüşüm, hukuk reformları, insan hakları, yabancı kaynak çekecek düzenlemeler, yani kamu politikaları ya da kültürel fay hatları üzerinden siyaset üretmek mümkün. AK Parti 2002-2010 arası ağırlıklı olarak ortalama vatandaşın refahını ve özgürlüğünü iyileştirecek kamu politikaları, 2010 sonrası ise kültürel fay hatları üzerinden politikaları tercih etti kanısındayım ama mesele sadece AK Parti ile sınırlı değil, Türkiye’nin siyaset kültürü kültürel hatlar üzerinden yürümeye yatkın.

Yazımın başlığında yaptığım değerlendirmeyi bir kez daha açayım: AK Parti, normal bir ülkede, rasyonel seçmen tercihlerinin etkin olduğu batı türü bir demokraside 2002-2007 performansını sergilemiş olsa idi, muhalefetin de hal-i pür melali ortada, muhtemelen yüzde 90 dolayında oy alması gerekir idi.

Hafızamızı bir tazeleyelim, AK Parti 2007 seçimlerine son beş sene ortalaması olarak yüzde 7.4’lük bir ekonomik büyümeyi, seneler sonra açılabilen AB müzakerelerini, demokratik hukuk reformlarını, 27 Nisan muhtırasına karşı dik ve basiretli durmayı, Baykal’ın, Anayasa Mahkemesi’nin 367 skandallarını arkasına alarak girdi, üstelik meşru muhalefetin adeta olmadığı bir ortamda.

Kamu politikalarına, hukuka ve refaha duyarlı bir seçmenler ülkesinde bu 2007 koşullarında AK Parti’nin yüzde 90 oy alması gerekiyor idi ama ancak yüzde 47 alabildi, bu da büyük başarıydı ama potansiyel başarı, erişilebilecek tavan değildi.

Bunun da nedeni seçmenin kamu politikalarına değil, kültürel faylara daha duyarlı oy vermesiydi, muhteşem büyüme ortalamalarından çok büyük ölçüde, belki de en çok nemalanan Kadıköy, İzmir, Çankaya yine de Erdoğan’a potansiyel desteği vermedi.

2013 senesinde refah ve özgürlük iyileştirici kamu politikaları üretebilme açısından AK Parti yine tekel durumunda; MHP’nin hiç, CHP’nin çok az bu konuda önerisine rastlıyorum.

Ancak, pek anlayamadığım nedenlerden AK Parti yönetimi siyasi rekabeti çok daha etkin ve rekabetçi olabileceği kamu politikaları üretiminden ısrarla kültürel fay hatlarına çekiyor, bu açıdan da belki CHP’nin tuzağına düşüyor, AK Parti’nin 2011 seçimlerinde anayasayı tek başına değiştirebilecek çoğunluğu yakalayamamasını bendeniz buna bağlıyorum.

Kamu politikaları alanında AB reformlarına hız vermek, büyümenin üreteceği cari açığı finanse edecek dış kaynağın girişini kolaylaştırıcı küresel reformlar, yargı ve bürokrasi iyileştirmeleri yapmak, son Kongre’de açıklanan 63 önceliği yaşama geçirmek mümkün iken bu konular, yani refah ve özgürlük temelli kamu politikaları biraz daha geride kalıyor.

Ne mi öne çıkıyor?

Hafızalarımızı tazeleyelim; dindar nesiller yetiştirmek, kürtaj, alkol düzenlemeleri, eğitimde 4 artı 4 artı 4 sistemi, Kadıköy-Beşiktaş vaporundan çıkanları tasvip etmeme meselesi, insanlara içeceklerse içkiyi evde içme çağrısı, iki ayyaş ifadesi, bazı belediyelerin alkol yasaklamaları, tıksırana tadar içiyorlar ifadesi, bürokraside oluşan profil vs., en azından görüntüde, AK Parti’nin kamu politikaları odaklı siyasetinin yerini alıyor.

Bu ikame işlemi, yukarıda da belirttiğim gibi, özünde AK Parti’nin yararına bir ikame işlemi değil, zira bir yandan refah odaklı ve özgürlükçü kamu politikalarında AK Parti zaten tekel konumunda, diğer partilerden seçmenleri bile umutsuz, öte yandan da kültürel faylar odaklı, bir kesimin sinir uçlarına oynayan politikalar bu yüzde otuzluk kesimi biliyor, sertleştiriyor, gerçekten gereksiz bir gerginlik ortamının tohumlarını ekiyor, bakınız son on beş gün, bu durum AK Parti’nin de aleyhine.

Daha önce çok yazdım, AK Parti’nin yapması gereken yeni yasaklar koymak yerine mevcut yasakları kaldırarak politika yapmak.

TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesi orada duruyor, toplumda kadınların en azından yüzde ellisi, hatta daha fazlası başörtülü iken TBMM’de hala bir tek türbanlı kadın yok ama alkol düzenlemeleri torba yasaya giriyor.

AK Parti bence bunun tam tersini yapmalı.