Ak Parti 7 Haziran'dan ders aldı mı?

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ak Parti Seçim Beyannamesi'nin açıklamasına saatler kala Ülke TV, Kanal 7 ortak yayınında konuğumuz oldu. Mehmet Acet ile birlikte Başbakan'a birçok soru sorma fırsatı bulduk.

Başbakan'a "Seçim beyannamesinde toplumun dar gelirlilerini ilgilendiren ne gibi vaatler var" diye sorduk ilkin. Ser verip sır vermedi.

Ama 7 Haziran öncesi hazırlanan beyannamenin eksiklerini fark ettiklerini, seçim sonrası bütün kesimleri uzun istişarelerle dinlediklerini ve buna göre bir beyanname hazırladıklarını anlattı.

Ak Parti'nin seçim kampanyası boyunca toplumun ekseriyetinin cebini ilgilendiren meselelerde daha somut vaatlerde bulunacağını gördük.

Gençlerle ilgili düzenlemelerde sadece okuyan gençler değil, iş kuracak gençlere yönelik somut adımların da atılacağını, emeklilere yeni düzenlemenin geleceğini, çiftçiye teşvik ve hibenin olacağını...

Bu bölümü niye önemsediğimi merak ediyor olabilirsiniz.

Şundan: Ak Parti, 13 yıllık iktidarını çeperde kalan seçmenlerden, toplumun alt orta gelir grubundan aldığı oylara borçlu. Aynı şekilde o kesimlere yönelik geliştirdiği sosyal politikalarla Türkiye'de devrim niteliğinde reformlar yaptı. Fakat 7 Haziran'da yaptıklarını da yapacaklarını da yeterince anlatamadı.

Oysa 7 Haziran seçimlerinde, bu kesim Ak Parti'den çok daha somut vaatler duymak istedi. Buna mukabil, özellikle CHP emekliler başta olmak üzeren dar gelirlilere "bol kese"den vaatlerde bulundu.

Başbakan Davutoğlu "Vaatlerde bulundular da ne oldu? CHP yine sadece kendi oyunu aldı" diyerek boş vaatlerin toplumsal karşılığının olmadığını söyledi ama ben yine kararsız seçmenlerin önemli bir kısmının dar gelirlilerden oluştuğuna ve bu kesimlere yönelik projelerin etkili olacağına inanıyorum.

Terörün belini kırdık

Başbakan Ahmet Davutoğlu'na "Terörün belini kırdık diyorsunuz. Oysa biz bu sözü yıllardır duyuyoruz. Bu kez elinizde nasıl bir veri var ki bu kadar güçlü bir şekilde bunu söylüyorsunuz" diye de sorduk.

Aldığımız cevap şuydu:

"PKK terör örgütünün 4 ana unsuru var. Biz bu unsurlar arasındaki bağlantıyı çok güçlü bir şekilde kırdık. Kandil ile Türkiye içi kırsalı, kırsal ile şehir etraflarındaki mezarlık görüntülü merkezleri, o merkezler ile şehir içindeki unsurların arasındaki irtibatı kırdık. Bu nedenle PKK terör örgütünün belini kırdığımızı söylüyorum."

Gerçekten de Türkiye, tarihindeki en etkili terörle mücadelesini 23 Temmuz'dan bu yana veriyor. Bu yüzden 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra "tehditkar" bir dil kullanan HDP/PKK çizgisi operasyonlardan sonra güçlü bir şekilde "çatışmasızlık"tan söz eder oldu. Kandil'den yükselen telsiz seslerini buraya dahil etmiyorum.

Oysa çok güçlü bir şekilde Meclis'te temsil şansı yakalayan HDP'nin tehditkar dil yerine, Türkiyelilik ortak paydası üzerinden geliştireceği barış dili bu meselenin bu noktaya gelmesinin önüne geçebilirdi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, bazı çevrelerce dillendirilen, "Ak Parti seçimden tek başına iktidar olarak çıkamadığı için çatışmalı ortama dönüldü" yönündeki iddialara da çok sert karşılık verdi.

Benim anladığım, Ak Parti iktidarı, 6-7 Ekim olaylarında PKK terör örgütünün şehirleri kana bulayan ayaklanma provası niteliğindeki eylemleri sonrası 'Çözüm süreci'ni devam ettirme iradesi için elinden geleni yaparken, öbür taraftan o olayların bir daha tekrarlanmaması için hem yasal hem güvenlik anlamında hazırlık yapmış. "20 Temmuz'da Suruç'ta DAEŞ eylemini yaptıran irade ne ise Ceylanpınar'da iki polisin şehit edilmesi eyleminin emrini veren irade aynıdır" diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu "PKK terör örgütü eylem yapmasaydı, süreç devam ederdi. Ancak biz 6-7 Ekim'de yaşadıklarımızdan sonra tedbirlerimizi almıştık. Türkiye'de bir otorite boşluğu var sandılar. Biz 23 Temmuz gecesi, hem DAEŞ'i, hem Kandil'i vurduk. Eş zamanlı olarak şehirlerdekileri topladık" dedi.

Sonuçta, HDP/PKK çizgisinin 7 Haziran'dan sonra devlette bir zaafiyet oluştuğu zannıyla eylemlerine başladığı ve Suriye'de yaptıklarını Türkiye'de de uygulamak istemelerinden çatışmalı döneme geçildiğini anlattı Başbakan.

Yayın sırasında ve reklam arasında gözlemlediğim kadarıyla Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu kararlı ve rahatlamış gördüm.

12 Eylül'de yapılan Ak Parti Kongresi öncesinde tevatür olarak ortalıkta konuşulanların aksine Cumhurbaşkanı Erdoğan ile uyumlu bir dönemin yaşandığı intibakını edindim. Sık sık Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakanlığı dönemindeki uygulamalara atıf yapmasını bu yüzden önemsedim.

Reklam arasında, "Kabe'de memleketimizin selameti için dua ettim" dediğimde gözleri dolu dolu oldu... Memnuniyetini yüzünden okudum.

Sonuçta, 1 Kasım seçimlerinin kampanya döneminde yine iktidara tek başına talip olan ve o iktidar koltuğunda 13 yıllık tecrübesiyle Türkiye'nin taşıyıcı rolünü üstlenen partinin Genel Başkanı olarak Ahmet Davutoğlu'nun 7 Haziran seçimleri dönemindeki hatalar ve eksiklerden ders çıkardığını düşünüyorum.

Şimdi hep birlikte seçim kampanya dönemini izleyip göreceğiz, Ak Parti kendini millete doğru ve etkili biçimde anlatabilecek mi?

Anlatırsa, tek başına iktidar yolu tekrar açılır. Yok anlatamazsa 1 Kasım'dan da koalisyon çıkar ki bu hesapların, hayallerin, hedeflerin tamamının tekrar gözden geçirilmesi demektir.

Sizce de öyle değil mi?