Rahmetli babam, “Anadolu feraseti”nin müþahhas örneðiydi.
Mesela 1973’te, eðitim için köyden ayrýlýrken, “Sana, doðru bilgilerle dolu bir kitap verirler ama birkaç zehirli cümle sýkýþtýrýrlar; zehirlenirsin” diye uyarmýþ ve Abdülhamid Han’ýn gönderdiði Osmanlýca “Mýzraklý Ýlmihal”i vererek, “Bunu oku; uygula. Baþka dinî kitap okuma” demiþti.
Bu uyarý olmasaydý ben þimdi FETÖ’den yargýlanýyor olabilirdim.
***
Tek parti dönemindeki CHP zulmünü iliklerine kadar yaþamýþ olan babam, bir sohbetimizde yarým asýrlýk gözlemini þöyle aktarmýþtý:
“Halk Partisi’nin muhtarlarý bile çok zalimdi. Ýstediklerinin tarlasýna, hatta namusuna el koyarlardý.
Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle rahat nefes aldýk.
Ama ne gariptir ki, ikinci iktidar döneminde onlar da efelenmeye, kendilerini üstün görmeye, yakýnlarýný kayýrmaya baþladýlar.”
Babam bu gözlemini þöyle baðlamýþtý:
“12 Eylül’den sonra Özal’ýn baþbakan olmasý, Menderes’in geliþini hatýrlattý; ferahladýk.
Ama (ikinci dönemde) görmeye baþladýðýmýz davranýþlar hiç iyiye alamet deðil…”
Bu sohbeti 30 yýl sonra niçin hatýrladým dersiniz?
Aslýnda babam, her dönemde uygulanabilecek bir formül vermiþ.
Altýný çizdiði “güç zehirlenmesi”nin ana unsuru “insan” olduðuna göre, ayný tehlike; yýllardýr iktidarda olan AK Parti için de geçerli demektir.
Son yýllarda milletin verdiði “mesaj”lar da bunu doðruluyor.
7 Haziran’dan sonra, 24 Haziran’da da Genel Baþkan’a verilen yüzde 52,6 oyun, parlamentoda 42,6’ya düþmesi, sadece “ittifak” ile izah edilemez.
AK Parti bu sonuçla eski sistemde iktidar olamazdý.
Nitekim Sayýn Erdoðan, AK Parti Genel Baþkaný seçildiði 18 Aðustos’tan bu yana, partideki yýpranmaya dikkat çekiyor, “metal yorgunluðu” paydasýnda topladýðý olumsuzluklarý bertaraf etmeye çalýþýyor.
Ne var ki, milletin daha hassas davrandýðý mahalli seçim öncesinde seslendirilen memnuniyetsizlikler, bu çabalarýn tam olarak sonuca ulaþmadýðýný gösteriyor.
Þikayetler “bazý partililerin yaþam standartlarýnýn çok deðiþtiði, istihdam imkanlarýnýn sadece partililer için kullanýldýðý ve kendini farklý görenlerin çoðaldýðý” iddialarýnda yoðunlaþýyor.
Siyaset; maddi fedakârlýk gerektiren bir hizmet iken aksi örneklerin çoðalmasý, doðal olarak þüphe çekiyor.
Ýstihdamda ise liyakat esas alýnmalý. Ama “yerli ve milli sadakat” aranmasý da artýk normaldir.
Ancak millî ve yerli duruþ, tek partinin tekelinde olamaz.
Darbe ve terör karþýtlýðýnýn göstergesi olan FETÖ, PKK ve DEAÞ gibi bütün terör örgütlerine ve emperyalizmin kuþatmasýna karþý dik duran her “liyakatli birey” istihdamý hak ediyor demektir.
Eski Türkiye hastalýðý olan “Hamili kart yakînimdir” yöntemini hatýrlatan uygulamalar milletin güvenini zedelemektedir.
Bu þikâyetlerden bir kýsmý, beklediðini bulamayanlarýn yakýnmalarý olabilir.
Ama partideki önemli isimlerden Özhaseki de, "Bazý arkadaþlarda bir hava baþladý. Bu neyin saltanatý" diye yakýnýyor.
Daha da önemlisi, AK Parti’yi kuran ve bu günlere getiren lider, her fýrsatta “tevazu”dan, “milletten biri” olmaktan bahsediyor ve ýsrarla “Gönül Belediyeciliði” vurgusuna ihtiyaç duyuyor.
Bu yozlaþma, takma tevazularla “katlanýlan” seçim ziyaretleriyle bertaraf edilemez.
Sayýn Erdoðan’ýn ilk günkü samimiyetini aynen koruduðunu gören milletimiz, göstermelik davranýþlarý hemen fark ediyor.
Her þeye raðmen baþarýlý sonuç alýnmasý, lidere olan teveccühün devam etmesi ve milletin güveneceði alternatifin olmamasýndandýr.
7 Haziran’daki net mesajdan sadece 4 ay sonraki seçimde, AK Parti’ye gösterilen teveccühün sebebi de budur.
“AK Parti’ye vermeyecektim ama pusulaya baktým; mecburen yine verdim” diyen o kadar çok ki...
Bu, saðlýklý bir baþarý deðildir.
Alternatifsizlik, parti için geçici bir avantaj olsa da, partililer için ekstra vebal getirir, milleti çapsýzlarýn eline düþürmemek için daha fazla itina gerektirir.
Aksi takdirde iktidar kaybedilmekle kalmayacak, nefsine yenilen partililerle birlikte, bütün muhafazakârlar da yenilmiþ sayýlacak.
NOT: Bilvesile, vefatýnýn 5. yýlýnda babam için dua istirham ederiz.