AK Parti’nin, 16 yýllýk tarihinin ahlaki bakýmdan en zor ve en çetin döneminden geçtiði açýktýr. Dolayýsýyla AK Parti öyle etik bir siyaset izlemeli ki, “Türkiye ile sanki hiç iliþkileri yokmuþ gibi ilgilenmelidir”. Bir bakýma tarihin hem içinde hem de dýþýnda durarak yeni ve en büyük hikâyesinin baþarýsý için tereddütsüz bir konum almalýdýr. Bazen hayatý yaþamaya deðer kýlan ilkeler için, siyaseten ölümü bile göze almak, ''sevap ve þahadetlerin'' en büyüðüdür.
Bir binanýn çok geçmeden yýkýlacaðýný bildiðimiz halde, kiriþin altýnda sýkýþmýþ birinin bizden bir bardak su istemesine asla duyarsýz kalamayýz. Öleceðimizi bile bile yine de o insana o bir bardak suyu veririz. Bu tavrýmýz iyi ya da kötü sonuçlar için eylemde bulunmaktan çok daha fazlasý söz konusudur. Bütün mesele hayattaki varlýðýmýzý doðrulayacak bir hikâyenin parçasý olmaktýr. Sonuçta ödeyeceðimiz bedel ''doðruluðumuzdan'' baþka bir þey olmayacaktýr.
2002 yýlýnda AK Parti ilk büyük seçim zaferini ilan ederken bu topraklarda birikmiþ 89 yýllýk bir hikâyeye sýrtýný dayamýþtý. AK Parti, o hikâyenin hem anlatýcý kahramanýydý hem de sorun çözücü en güçlü karakteriydi. 89 yýl boyunca maðdur üreten ''askeri vesayetle'' mücadele, ayný zamanda toplumu oluþturan büyük toplumsal katmanlarýn, azgýn bir azýnlýðýn egemenliðinden kurtarýlmasý ve özgürleþmesi hikâyesiydi. Toplumdan büyük tasvip gördü. Onay gördü, teveccüh gördü ve baþarý kaçýnýlmaz oldu.
Bugün de AK Partinin böylesine kucaklayýcý ve kuþatýcý bir hikâyesi olmalý. Deðiþim ve dönüþüm iddiasý devam etmeli ve bu sosyolojinin gerçek olan bütün dinamikleriyle buluþmayý baþarabilmelidir.
AK Partinin 2002’de baþlayýp 2009’a kadar devam eden ve 2010 ile beraber Arap baharýyla tüm coðrafyayý etkileyen Müslüman dünyanýn özgürlük arayýþýna model olan, ona ilham veren büyü, dýþ hikâye; ne yazýk ki, Global güçlerin açgözlü ihtiraslarýna çarptý ve bir bumerang gibi ters bir dalga ile içeriye dönerek, sürecin ömrünü kýsalttý.
Bir iç hikâye olarak nüfusun büyük çoðunluðunun desteklediði demokrasi hikâyesi ile dýþarýda Müslüman dünyanýn hayali olan özgürlük hikâyesi 2013 yýlýndan itibaren büyük saldýrýlar karþýsýnda gerilemeye baþladý ve bugünlerde de bir hayli zor zamanlar yaþamaya devam ediyor.
Dýþarýda zalimler iktidarlarýný daha da kalýcý hale getirdiler ve coðrafya büyük bir mezhep karþýtlýðý üzerinden þekillenmeye baþlandý þiddet, terör ve ölüm dýþýnda hiç bir þey kalmadý. AK Parti, toplumsal geliþmeye öncülük etmekten, ona yeni ve doðru perspektifler ile en verimli yönü tayin edemeden, saldýrýlar karþýsýnda kendini savunma pozisyonunda buldu. Gerilemek durumunda kaldý. Burada''uygar dünyanýn'' Türkiye’yi yalnýz býrakmasý ayrý bir ibretlik durum olarak not edilmeli. Ýçeride ise Kürt meselesi çözüm süreçleri istikametinden çýkýp yeni bir kanlý evreye geçiþ yaptý.
Bir diðer negatif hikâye ise; FETÖ denilen karanlýk örgüt kanlý bir darbe giriþiminde bulunarak devletin tüm kurumlarýný tarumar etmesidir.
Bütün bunlar AK Parti’nin kendini yenileme, deðiþtirme fýrsatýna dönüþmesini gerektirirken, maalesef AK Parti daha çok içine kapanmayý daha doðru bir stratejiymiþ gibi benimsedi. AK Parti içine kapanmasý gereken bir parti deðildir; çünkü AK Parti bütün Türkiye’dir. AK Parti bir iç parti olamaz; çünkü AK Partinin içi de Türkiye’dir.
Ýki Türkiye’den Tek Türkiye’ye geçiþin anahtar deðerindeki adýmý FETÖ ile mücadeledeki belirsizliklerin ortadan kaldýrýlmasýdýr. Bu konudaki büyük belirsizlik FETÖ örgütünün bir terör Örgütü olarak ne zaman faaliyetlerine baþladýðýdýr. Baþka bir deðiþle Gülenist cemaatin ne zaman, hangi tarihte bir terör örgütüne dönüþtüðüdür. FETÖ’nin terör örgütü olarak algýlanýp, faaliyetlerinin terörist faaliyetler olarak cezalandýrýlmasý için, net bir tarih tespitine ihtiyaç var. Böyle bir tarih bir tür milattan önce ve milattan sonra gibi bir tarihsel ayrým yapýlmasý için ortaya çýkan belirsizlik, bu mücadelede keyfiyete neden olmaktadýr.
Neredeyse 40 yýl meþru görülen, korunan ve kollanan bu örgüt için siz bir tarih belirlemezseniz çeþitli nedenlerden ötürü bu örgütle þu veya bu nedenle iliþki içinde olan toplumun önemli bir kesimini her an yargýlamak durumunda kalýrsýnýz.
Ayrýca bu durum her alanda deðiþimin önünde en etkili engel olarak duruyor. “Bir gün herkes FETÖ’cü olabilir” psikolojisi her yeri esir almaya aday.
FETÖ bir darbe giriþiminde bulundu. Bu olay özü itibarýyla siyasal bir olaydýr. Dolayýsýyla FETÖ örgütünü bir Terör örgütü yapan tarihsel sürece ve kesitine siyaset karar vermelidir. Hukuk deðil.(Devam edeceðim)