AK PARTÝ, ‘Miladî 21. Yüzyýl'ýn baþýnda, 21'inci yýlýna girerken...

Dün, Milâdî-2002 yýlýnýn '3 Kasým'ýnýn, ülkemiz için bir yeni 'milâd' oluþunun 20'nci yýlýydý. ('Milâd' kelimesi, 'doðuþ' mânâsýnda olsa da, büyük hadiselerin baþlangýcý mânâsýnda da kullanýldýðýný yeni nesillere hatýrlatalým)

O dönemde Almanya'da, Köln'de bulunuyordum. O seçim akþamý, Köln'ün Dormagen kasabasýnda, bir arkadaþýn evinde toplanmayý kararlaþtýran arkadaþlar beni de haberdar etmiþlerdi.

Ýkamet ettiðim yerden 5-6 km. uzaktaki, o kararlaþtýrýlan mekâna saat 20.00'ye doðru bisikletle giderken, (Türkiye'de saat 21.00 sularýnda olduðu için netice artýk, ortaya çýkmaya, belli olmaya baþlamýþ imiþ),; arkadaþlar, telefon ettiler, sevinç çýðlýklarý duyuluyordu. 'Âbi, neredesin? Tayyib sildi- süpürdü, diðer partilerin pek çoðu yüzde 10 barajýný bile aþamýyorlar.. Haydi, çabuk yetiþ..' diyorlardý.

*

28 Þubat 1997 Askerî Darbesi sonunda Necmeddin Erbakan'ýn, Baþbakanlýk'tan 11'inci ayýnda uzaklaþtýrýlmasý ve Nisan-1999'da yapýlan seçimlerde Ýstanbul'dan, Refah Partisi'nin baþörtülü m.vekili olarak seçilen Merve Kavakçý Haným'ýn, o günlerin baþbakaný olan Ecevit tarafýndan, 'Burasý devlete meydana okuma yeri deðildir!.. Bu kadýna haddini bildirin!..' diye tepinerek Meclis'ten attýrdýðý ve bununla da kalmayýp, çocuklarýný ilkokula götüren Merve Haným'ýn ilkokul öðrencileri tarafýndan bile 'yuhh'latýlmasý sahnelerinin TV ekranlarýndan bütün ülkeye defalarca yansýtýlmasý, ülkenin büyük bir kesiminde olduðu gibi, Almanya'daki Türkiyelilere de acý bir burukluk yaþatýyordu. Türkiye'nin, 'Piyasada yaprak oynamýyor..' ibaresiyle anlatýlan ekonomik bir çöküntü ve IMF ve Dünya Bankasý'ndan alýnan milyarlarca dolarlýk borç dolayýsiyle, IMF temsilcilerinin, bir Müstemleke Valisi havasýnda gelip Türkiye Devleti'ne talimât verdikleri, dikte ettikleri ekonomik planlarýn sancýlarý ve 17 Aðustos 1999'da meydana gelen büyük Marmara Depremi'yle karþýlaþýlmasý; hakezâ Ecevit ve Bakan'larýnýn deprem bölgesine ancak 48 saatte sonra varabilmelerinin ortaya çýkardýðý derin sosyo-psikolojik buhranlar, Almanya'daki Türkiye'lileri, belki de anavatandakilerden çok daha fazla meþgul ediyor, ilgilendiriyordu.

Ayrýca, 'Faili mechûl cinayetler'in de kim tarafýndan ve niçin yaptýrýldýðý belli olmadýðý gibi, sonu da gelmiyordu. Karakollar ve ceza evlerinden yükselen feryadlar da bir ayrý konuydu.

*

Ýþte o tablo içinde, Tayyib Erdoðan, Ýstanbul BÞ. Belediye Baþkanlýðý'nda gösterdiði üstün baþarýnýn bütün ülkeye yansýmasý ve o sýrada Tayyib Bey'in, içinde, 'Camiler siperimizdir, kubbeler miðfer.. Minareler süngüdür, Müminler asker.. Allah'u Ekber..' gibi mýsralarýn bulunduðu bir þiiri okumasýndan dolayý, birkaç ay içinde yargýlanmasý ve verilen hapis cezasýnýn da hemen Temyiz merhalelerinden de geçirilerek ve gazetelerde 'Artýk muhtar bile olamayacak..' diye Ýstanbul BÞ. Belediye Baþkanlýðý'ndan alýnýp hapse atýlmasýnýn, Derin Devlet güçlerine karþý ülkede meydana getirdiði sosyal hýnç, evet, 3 Kasým 2002 seçimlerinde böyle bir tablo çýkarmýþtý.

Ben bisiklet üzerinde giderken, bu yakýn geçmiþ de hâfýzamda canlanýyor ve gözlerimin önünden bir film þeriti gibi geçiyordu.

Dormagen'e vardýðýmda, mahalle aralarýndan geçerken, tanýmadýðým evlerin bir çoðundan da sevinç gösterileri ve 'Allah'u Ekber!' sesleri yükseliyordu..

Arkadaþlarýn toplandýðý eve vardýðýmda, kimisi 'þükür namazý' kýlýyordu, kimisi sevinç gözyaþlarý boðazlarýnda düðümlenerek heyecanlý 'tekbîr' sadâlarýyla duygularýný dile getiriyorlardý. Ýlginçtir, o sýrada bir arkadaþýn bir erkek çocuðunun dünyaya geldiði haberi ulaþtýðýnda, 'Ýsim aramaya gerek yok, bu gecenin þerefine, 'Tayyib..' denilmiþti, 'tekbîr' sadâlarý ve 'Hayýrlý olsun..' temennileri arasýnda..

Ki, o gece doðan nice oðlan veya kýz çocuklarýna da, o gecenin þerefine, 'Tayyib' veya 'Tayyibe..' adý verildiði daha sonra anlaþýlmýþtý..

Gecenin o saatinde yükselen sevinç sadâlarý Almanlar da bile merak uyandýrmýþtý, etrafa soruyorlardý, 'Türkiye kime gol attý?' diye.. Çünkü, o seçimden 3 sene kadar önce bir Ýstanbul takýmý, Avrupa Þampiyon Kulüpler Þampiyonasý'nda Ýngiltere þampiyonu kulübü yenerek Avrupa Þampiyonu olmuþ ve o gece, sonuç belli olur olmaz, Türkiyelilerin yoðun olduðu þehirlerde on binler toplanýp sevinç gösterisi yapmýþlardý.

O gece, Köln ve diðer pek çok Alman þehirlerinin meydanlarýnda da, Türkiyeliler gece yarýsýna kadar saatlerce çýlgýnca gösteriler yapmýþlar ve bu tezahürata, özellikle de Afrikalý kitleler de ayný coþkuyla katýlmýþlardý. Afrikalýlara, 'Size n'oluyor?' dediðimizde, 'Afrika'yý asýrlarca sömüren Ýngilizlerin burunlarýnýn yere sürtülmesine nasýl sevinmeyiz?' diyorlardý.

*

Þimdi de benzer bir hava vardý ve daha önceleri Erbakan'a, Müslüman coðrafyalarýn halk kitlelerine kadar beslenen muhabbet hâlesi, Tayyib Erdoðan'ý da kuþatýyordu.

*

Evet, dünyaya bakýþ açýlarýndan, þahsî ve ailevî yaþayýþlarýna kadar geçmiþten getirdikleri ve bütün sosyal ve siyasî çalýþmalarýna da yansýyan aslî kimlikleri üzerindeki 'Müslüman' özellikleri, o buhraný dönemlerde halk tarafýndan desteklenmiþ ve 14 Aðustos-2001 günü Tayyib Erdoðan liderliðinde Adalet ve Kalkýnma Partisi adýyla kurulan ve kýsaca, AK PARTÝ diye anýlan siyasî hareket, kuruluþu üzerinden henüz 15 ay geçmekteyken, iþte o büyük halk desteðiyle, -Baykal liderliðindeki ve yüzde 19 oy alabilen CHP dýþýnda-, diðer bütün partileri de yüzde 10 barajý altýna atmýþ, Tayyib Erdoðan ve kadrosu halk tarafýndan bir can simidi gibi karþýlanmýþtý.

*

Þimdi o seçimle gelen ve 20 senedir, her genel seçimden birinci parti olarak çýkmak özelliðini sürdürüyor.

Tayyib Bey'i 1970'li yýllardan beri ve asla silâha el atmamýþ Ýslâmî Gençlik Hareketleri içindeki yýllarýndan beri, hele de Mart- 1994'de Ýstanbul BÞ Belediye Baþkanlýðý'na seçilmesinden sonra, yazý hayatým boyunca daha bir dikkatle takib eden birisi olarak, Kemalist-laik sistemin onca engellemelerine raðmen, muhakkak ki, kaderinin çizdiði yolda ilerlemektedir. Elbette, her þeyi noksansýz, hatasýz, yanlýþsýz sanmak veya göstermeye çalýþmak yanlýþ olur, ama, halkýmýz, 20 senedir, Tayyib Erdoðan ve arkadaþlarýndan memnun olduðunu, seçimlerdeki desteðiyle ortaya koymuþtur.

Ýstanbul BÞ. Belediye Baþkanlýðý'na seçildiðinde, baþkanlýðýnýn üzerinden henüz 1 yýl geçmeden, Ýstanbul'daki fevkalâde baþarýlý çalýþmalarýný yurt dýþýndan duyuyordum. Ýstanbul BÞ Belediye Baþkanlýðý'nýn 15-16 ayý dolmak üzereyken, bir yurt dýþý gezisinde karþýlaþýp, 2 gün boyunca saatlerce sohbet etmiþtim. 'Maþaallah, 1,5 sene bile olmadan, Ýstanbul'daki baþarýlarýnýzý, hemen her kesimden duyuyor ve iftihar ediyoruz..' dediðimde, Tayyib Bey, 'Ben yaptýðým hizmetlerin üzerine inandýðým deðerlerin mührünü vurabilirsem, hizmet etmiþ olurum. Yoksa, baþkalarýna hizmet etmiþ olurum ve ben baþkanlarýnýn hizmetçisi olmayacaðým, inþaallah..' demiþti. Bu sözü, bir tarihî emanet olarak hâfýzamda dikkatle korumuþumdur.

Hamdolsun, Tayyib Bey, ifade ettiði o çizgiden sapmadan, hizmetlerini 27 yýldýr sürdürüyor. Yapamadýklarý da olsa bile, çok büyük bir kýsmý, hayal bile edilemeyecek hizmetler..

*

(NOT: Bu konuya Pazar günkü yazýmda da devam edecektim. Ama, önce, Pakistan'da, eski Baþbakan Ýmran Khan'a karþý giriþilen ve inþaallah hafif yaralarla atlatýlan suikasd üzerinde durmak gerekiyor. Sonra bu konuya yine devam ederiz, inþaallah..)