AK Parti, büyükþehirlerin %60’ýný, illerin %59’unu ve ilçelerin %61’ini kazandý. CHP, büyükþehirlerin %20’sini, illerin % 15’ini ve ilçelerin %17’sini kazandý. MHP, büyükþehirlerin %10’unu, illerin %9’unu ve ilçelerin %11’ini kazandý. BDP, büyükþehirlerin %7’sini, illerin %15’ini ve ilçelerin %7’sini kazandý. Büyükþehirlerin, illerin ve ilçelerin %60’ýný AK Parti’nin kazanmasýný mümkün kýlan dinamiklerin, bir haftadýr arzý endam eden medya ezberlerinin ötesinde bir açýklamasý olmasý gerekiyor. Çünkü 30 Mart seçim sonuçlarý, Türkiye yerel seçim tarihinde görülmemiþ bir katýlýma ve zafere tekabül etmektedir. Ortaya çýkan sadece baþarýlý bir seçim performansý deðil, Türkiye siyasi sosyolojisinde olgunlaþmaya baþlayan AK Parti kimliðidir.
Öncelikle AK Parti’nin Türkiye’nin yedi bölgesinde de birinci parti olduðunu görmekteyiz. Sadece Ege bölgesinde, CHP’nin, genel seçimlerden farklý olarak, ittifaklar sayesinde, AK Parti baþa baþ rekabet edebildiðini; diðer bölgelerde ise en yakýn rakibine en az %10 fark attýðýný görüyoruz. Bu bölgesel fark, Karadeniz’de %31, Ýç Anadolu’da %25, Marmara’da %12, Güneydoðu’da %19, Doðu Anadolu’da %11 ve Akdeniz’de %10 þeklindedir. AK Parti, Ege ve Akdeniz’in dýþýndaki bölgelerde yerel seçim oylarýnýn da üstünde bir performans göstermektedir. Sadece 7 ilde 2009 yerel seçimlerine göre oy düþmesi yaþarken, 74 ile ise oylarýný artýrmýþtýr.
Yukarýdaki tablonun bütün dinamikleri detaylý bir þekilde ele alýnmadan, AK Parti sosyolojisi de anlaþýlamaz. Böylesi bir zahmetli çabanýn yerine, kestirmeden liberal kliþelerin peþine düþerek, AK Parti’yi anlamanýn oldukça konforlu olduðu muhakkak. Bu hayranlýk uyandýran cesaretin neredeyse her kritik siyasi dönemeçte bir baþka entelektüel hezimete uðramasý da artýk vaka-ý adiye. Seçimlerin ortaya çýkardýðý tablonun bizlere söylediði en önemli gerçek, AK Parti’nin Türkiye siyasi coðrafyasýný paralel kesebilen tek parti olduðu gerçeðidir. AK Parti’ye oy veren kesimler sayesinde, Türkiye’nin birliði ‘teminat’ altýna alýnmaktadýr. Bu sebepten, AK Parti, Türkiye’nin krize gireceði hissiyatýnýn ortaya çýktýðý her durumda, oylarýnda dramatik artýþlar yaþamýþtýr. Sosyal muhayyilenin oldukça canlý bir þekilde hafýzasýnda taþýdýðý istikrarsýzlýk ve teminat açlýðýný, Türkiye’nin her tarafýnda var olan, kimlik parçalanmalarýný aþmayý baþaran AK Parti’de gidermesinden daha doðal bir durum olamaz.
***
Absürt %55 analizlerini ve genel seçimlerle yerel seçim oylarýný mukayese etme garabetini þimdilik bir kenara býrakalým. Anlaþýlmasý gereken, girdiði bütün seçimleri kazanan ve dördüncü genel seçimini de kazanýrsa, literatüre ‘hakim parti’ olarak geçecek olan AK Partili Türkiye’dir. Öyle ki Türkiye’nin bütün demokratikleþme sancýlarýný dindirme sorumluluðu AK Parti’nin omzuna binmiþ durumdadýr. Geldiðimiz nokta itibariyle, ortaya çýkan seçim sonuç haritasýnýn da gösterdiði gibi, bazý þehirlere sýkýþan muhalefet aktörlerinin terazisi Türkiye sýkletini çekecek durumda deðildir. Bunda da þaþýlacak bir durum yoktur. Sorun, yaþanmakta olan coðrafi sýkýþmanýn doðrudan demokratikleþmeye ve kurucu siyasete negatif yansýmadýr. Bu durum demokratikleþmeyi geciktirirken, tedrici bir þekilde, AK Parti’yi büyüten ve muhalefette de parçalanmaya giden fay hattýný güçlendirmektedir.
AK Parti’nin üç ayrý coðrafyada ve üç ayrý dünyaya bölünmüþ olan muhalefetten bütün Türkiye’yi kuþatacak bir demokratikleþme desteði görmesi mümkün olmayacak. Meclis aritmetiði, zaten bir çok yapýsal deðiþimin önünü týkamaktadýr. Geriye yasal ve mevzuat düzeyinde iyileþtirmeler kalmaktadýr. Üzerinde anlaþýlan 60 yeni anayasa maddesini bile meclisten geçirmekten imtina eden bir muhalefet var ortada. AK Parti’ye cari þartlar altýnda mini ‘çözüm süreci’ teknolojileri tatbik etmekten baþka bir yol kalmamaktadýr. Baþka bir deyiþle, doðrudan milleti muhatap aldýðý ama muhalefetin kýrmýzý çizgilerini de kendi takvim ve taktikleriyle yönettiði bir tarz ile sorunlarýn üzerine gidilmelidir. 30 Mart bu anlamda AK Parti’ye kuvvetli bir yetki vermiþ oldu.