AK Parti ve stratejik bir tercih

Siyasi rakibinize kafayı fazlaca taktınız mı, asli görevlerinizi ihmal etmeye başlar, rakibinizin siyasi hamlelerine ve gündem belirleme kapasitesine karşı, hep savunma durumunda kalırsınız.

AK Parti/HDP arasında Haziran seçimlerinde yaşanan siyasi rekabet ve sonuçlar analiz edilirken en sık paylaşılan fikir buydu.

Buna göre AK Parti, HDP’nin yürüttüğü seçim kampanyasını ve Selahattin Demirtaş’ın bu kampanyadaki rolünü fazlaca önemsemiş ve bu da AK Parti’ye oy veren Kürt seçmeni rahatsız etmişti...

Bu seçimlerde de rekabet asıl olarak AK Parti ve HDP arasında geçecek. HDP’nin hedefinde yine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti olacak. ‘Seni Başkan yaptırmayacağız’ gibi epey etkili bir sloganın yerini dolduracak bir slogan bulmaları zor olmayabilir. Terör eylemlerinde bir ay içinde 200’e yakın insanın hayatını kaybetmesinin HDP aleyhine yarattığı zorluklara rağmen, bakarsınız, bir üst akıl öyle bir üretim yapar ki, insanlar Cemil Bayık’ın ‘amaca ulaşmak için’ HDP’ye oy istemesini bile oldukça normal sayabilirler. Öyle ya, ‘savaşı’ı başlatanın Kandil değil, Erdoğan olduğuna halkı inandırmak için ‘sana savaş yaptırmayacağız’ diyen Selahattin Demirtaş’a inananlardansanız, sandık başına giderken, HDP’ye oy vererek Cemil Bayık’ı bile ‘Erdoğan’ın açtığı savaştan’ kurtarmayı düşünebilirsiniz!

Seçimlerde AK Parti’nin kendi içine ve işine bakarak, söylem üstünlüğünü elde etmesi ve şu günlerde halkın en çok önemsediği sorun olan ‘PKK ve Terör sorununu’ nasıl çözeceğini iyi anlatması gerekiyor.

2 Kasım günü, AK Parti’nin seçim başarısızlığının sebeplerini değil, başarısının sebeplerini konuşmamız Türkiye’nin de hayrına olacaktır. Bu noktada, Fadime Özkan’a söylediklerimi buraya bir kez daha yazmanın sakıncası yok:

‘Bu seçimlerde (Haziran) muhafazakar-demokrat düşünceyle Kürt milliyetçiliğinin (Kobani) karşılaşmasına tanık olduk. Kobani milliyetçiliği Diyarbakır’da yaşayan Kürdü de İstanbul’da yaşayan Kürdü de aynı oranda etkiledi ve bu etkileme en çok da dindar Kürtler arasında yaşandı.

Bunun dışında, AK Parti’ye bağlı sebepler de oldukça fazlaydı. AK Parti bölgede ciddi bir kurumsallaşma sorunu yaşıyor. Kuruluş yıllarındaki vaatler ve paradigma, değişen sosyolojiyi kucaklama ve Ortadoğu’da olup bitenleri anlamada yetersiz kalıyor. Partinin periferisinde yer alan bazı kurum ve kuruluşlar, partinin gerçek manada bir siyasi kurum gibi çalışması önünde ciddi bir engele dönüştü. Bu kurumlarla yeni bir hak hukuk anlayışı üzerinde tartışmanın ve ilkeler belirlemenin zamanı geldi de geçti bile.

Şehirlerdeki yerel kadrolar, KCK’nın başka siyasi gruplar ve toplumsal kesimler üzerinde yaptığı siyasi mühendisliğin kısa, orta ve uzun vadede yaratacağı sonuçların farkında değiller. Ve bu manada çok korumasızlar. Bölgede ciddi bir siyasallaşma var ama AK Parti, yerelle çok fazla meşgul olan bir parti. Oysa yerel sorunların sınırında kalınarak ve oyalanarak çözülebilecek bir sorun kalmadı o bölgede. Çok daha fazla sayıda ulusal çapta aktörlere ve Türkiyeci bir bakışa ihtiyaç var. Bu yüzden, yerel aktörleri rahatlatmak ve iç çatışmaları yatıştırmak için, sayıları zaten üçü beşi geçmeyen ulusal çapta aktörlerin Batı’ya kaydırılması fikri, ulusal çapta aktörlerin canına minnet ama partiye ilerde çok zarar verebilecek bir fikirdir.

KCK, Oslo ve çözüm süreciyle beraber, bu her iki süreci istismar ederek, halkın arasına girmeyi ve halkla bütünleşmeyi başardı. %70’lere varan oy oranı bu ‘bütünleşmeyi’ gösteriyor. Görebildiğim şu: KCK sistemine karşı siyaset yapmak, yerel aktörleri oldukça zorluyor, bugün, siyasi mücadele sadece yerel aktörlerle verilebilecek bir mücadele olmaktan çok uzaktır. Bu yüzden, bu seçimlerde partinin ulusal çapta aktörlerini Doğu’da konumlandırması stratejik bir tercih olarak görülmelidir. Unutulmaması lazım ki, Diyarbakır ve Mardin kazanılmadan, İstanbul da kazanılamaz artık. Bu seçimlerde, Batı’daki Kürt seçmenin eğilimini etkileyecek faktörler elbette çok önemlidir. Ama seçimin nabzı asıl olarak, sert çatışmaların yaşandığı Doğu ve Güneydoğu’da atacaktır. AK Parti’nin milletvekili çıkaramadığı illerde birer milletvekili çıkarmak ve milletvekili çıkardığı illerde ise sayıyı arttırmak, Haziran seçimlerinde yaşanan siyasi kopuşun ve sert düşüşün yarattığı moralsizliği önemli oranda giderecektir. Söylem ve güçlü siyasi aktörler.. AK Parti bu seçimlerde stratejik bir tercihle karşı karşıyadır. Tersi bir durum, bölgede daha vahim sonuçların doğmasına yol açabilir.