AK Parti ve Türkiye: Birlikte değişti, değiştirdi

Adalet ve Kalkınma Partisi 16. yaş gününü Pazartesi günü Ankara Sincan’daki Harikalar Diyarı’nda kutladı. Yapay bir göletin etrafında çocuklar ve yetişkinler için düzenlenmiş geniş bir yeşil alandan oluşan park o gün o büyük gölgeliğin altına 6 binden fazla AK Partiliyi sığdırmayı başardı. AK Partililerdeki neşe de görülmeye değerdi doğrusu. 

Nasıl olmasın? 14 Ağustos 2001’de kurulduktan sonraki ilk genel seçimlerden başlayarak 16 yıl boyunca 12 seçimin galibi olmak ve Türkiye’yi yöneten parti olmanın yanısıra halkın daimi teveccühüne mazhar olmak teslim edilmesi gereken çok önemli bir başarıdır.

Bu minvalde birkaç nokta daha var tespiti gereken. Bunlar AK Parti yeniden yapılanırken de faydalanabileceği birer imkandır.

BİR:Seçmen için ülkesinin yönetimine, dolayısıyla kendisinin ve ailesinin geleceğine doğrudan etki edebildiği en güçlü araç sandıkta kullandığı oydur. O yüzden kimsesinin oyu kimseye, hiçbir partiye zimmetli olmasa gerek. AK Parti’nin 16 yıl boyunca her seçimde seçmeni en fazla sayıda yeniden ikna edebilmesi büyük bir siyasi başarı olarak kayda geçmeli.

Halen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan ama AK Parti’de uzun süre İstanbul Kadın Kolları Başkanlığı ve ardından bir dönem milletvekilliği de yapan Özlem Zengin’in çok önemsediğim samimi bir tanımlaması var bu durumla ilgili. Şöyle der Zengin: “Hiçbir seçim hiçbir parti için garanti değildir ama iktidar partileri için biraz daha katmanlıdır. Türkiye’de seçmen çok bilinçli. Bir kere geriye dönük olarak yapılan yapılamayan, olan olmayan her şeyi tüm detayıyla sorar sorgular. Mutmain olana dek cevap bekler. Daha sonra güncel konuları, ülke sorunlarını, dış politik gündemi sorar sorgular. Muhalefetin iddialarını yoklar. Sonra sıra çocuğunun meselelerine, maaşına, mahallesindeki yollara, şehir hastanesine, manavdaki meyvenin fiyatına gelir. Kararını öyle verir. İçinde olduğum dönemde her seçimi böyle kazanmıştır AK Parti, seçmenini çantada keklik görmemiştir.”

İKİ:AK Parti’nin 15 yıllık iktidarında oyunu artırarak iktidar olması kadar önemli olan diğer nokta, kayıtlı üye sayısını da sürekli artırması ve seçmenin önemli bir bölümünü partinin gönüllü bir iştirakçisi kılabilmesidir. AK Parti üye sayısı halen 10 milyon sınırında.CHP 1 milyon 206 bin, MHP 440 bin, HDP 30 bin 295 kayıtlı üyeye sahip. Nüfusa oranlandığında her sekiz kişiden biri AK Parti’ye üye demektir ve bu niceliksel çokluk, hem partinin toplumsal tabandaki karşılığını, hem de bu yolu kalabalık bir katılımla yürüdüğünü gösterir.

ÜÇ: AK Parti’yi, diğer tüm siyasi partilerden ayıran en temel etmendir, “halkın gücü üzerinde güç kabul etmemesi”. Her on yılda bir darbe mekaniğinin kolaylıkla işletilebildiği bir ülkede, halkın sözü üzerinde söz kabul etmeyen bir partinin nihayet boy göstermiş olması bir yönüyle halkın demokratik bilinci ve kararlılığının bir noktaya gelmesinin sonucu ise, diğer yönüyle “ipte sallanan başbakan” travmasını aşmış, aşma kararlılığı göstermiş bir siyasetçi profilinin AK Parti’de varlık bulmasıdır. 2007 e-muhtırasına, sonrasındaki vesayet denemelerine ve 15 Temmuz saldırısına verdiği cevap AK Parti’nin hem şeref madalyasıdır hem demokratik aşısı.

DÖRT: AK Parti’nin bir diğer alametifarikası ise; halka dokunabilmesi, bu temas ile değişme ve değiştirebilme yeteneğine sahip olmasıdır. AK Parti sadece somut alanlarda, fiziki yatırımlar, ekonomik veriler açısından değil soyut alanda hak ve özgürlüklerin genişlemesinde, kimliklerin özgürleşmesinde ve mesele haline gelmiş sorun alanlarının çözüm yoluna girmesinde büyük bir zihinsel değişimin öncülüğünü de yapabildi. Bilindiği gibi zihniyet dönüşümleri, kanun değişimlerinden ya da istatistiki değişimlerden çok daha zordur ve Erdoğan’ın liderliği burada özellikle belirleyicidir.

AK Parti şimdi bu tecrübe ve imkan zemini üzerinde, Erdoğan’ın liderliğinde yeniden yapılanmakta. Dileriz bu başarı Türkiye’nin hayrına aynen devem eder.