AK Parti yanlış yaptı!

CHP öneri sunmak ve konuşmak yerine, masaya oturmak için dahi şart koştuğu ve ret siyaseti güttüğü için Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaya başlayamadan kadük oldu.

TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın çabaları da 
sonuç verecek gibi görünmüyor.

Zaten AK Parti kurmayları B planını realize etmek için kolları çoktan sıvamış durumda.

Dün Star gazetesinde okuduğunuz gibi Başbakan yardımcısı, Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş durumu gayet güzel kristalize etti: “Komisyon yapamazsa dört yıl beklemeyiz. Önce Meclis’e sonra Millet’e gideriz.” 

Bu kararlılık önemli.

Muhalefetin çözüm üretmeyen, üretilen çözümleri baltalamayı amaçlayan yanlış siyaseti nedeniyle Meclis’in bir kez daha anayasa yapamamasına tahammülü yok çünkü toplumun. Özellikle de AK Parti tabanının.

1982’de beş generalin arzusuyla yapılan darbe anayasasıyla yönetilmenin ağırlığını ve utancını daha fazla taşımak istemiyor artık Türkiye.

1808 tarihli ilk anayasal belge olan Sened-i İttifak’tan bu yana önemli bir anayasa tecrübesi var bu toprakların. 82’den bu yana farklı partilerin, STK’ların, üniversitelerin, sendikaların yaptığı anayasa taslaklarından oluşan büyük bir külliyata da sahip Türkiye.

Yasamanın işi ana-yasa yapmaktır 

Lakin en temel işi “yasa yapmak” olan Yasama Meclisi’nin üzerinde bir atalet, bir özgüvensizlik, bir beceriksizlik hali de var.

2007’de AK Parti’nin hazırlattığı taslakla güncellenen sivil anayasa umudu nitekim 24. dönem Meclisinde kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun fare doğurmasıyla yerle bir olmuştu.  

Şimdi Meclis bir kez daha “seçmen bizi uğraşıyor görsün” pozunda.

Muhalefet partileri, yapıcı siyaset yapmak yerine yasama organını ana-yasa yapamaz kılma derdinde.

Diğer partilerin tabanları, “asil”leri yani, çalışmayan işten “kaytaran” “vekil”leri için nasıl bir yaptırım düşünüyor henüz kamuoyuna yansımadı ama AK Parti tabanı, oy verdiği partiden kesin olarak sivil anayasasını istiyor. “Meclis’ten çıkar ve bana getir” buyuruyor.  

O nedenle, diğer partiler gibi “gördünüz işte, olmuyor n’apalım” deme lüksü yok AK Parti’nin. 

Tabandan baskı var

AK Parti’nin tabanından eleştiri aldığı bir diğer konu ise; şu an işlemediği için atıl kalmış olsa da Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışma yönteminde tabanın iradesi hilafına takındığı tutum.

Şöyle ki: Meclis Komisyonlarında bilindiği gibi her parti Meclis’teki sandalye sayısına göre temsil ediliyor. Seçmen ne oranda temsil yetkisi vermiş ise partisine, komisyonda o oranda bulunuyor. Gayet adil ve demokratik olarak.

Lakin 24. dönemde kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda da, mevcut Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda da bu kurala uyulmadı. Anayasa yapımında partilerin seçmenden aldığı temsil yetkisi değil kurumsal varlıkları önemsendi. Yani yüzde 50 oy almış AK Parti de, yüzde 10 almış HDP de eşit temsil ediliyor komisyonda. Şık bir tutum olabilir ama gayri adil ve anti-demokratik olduğu da ortada.

Bu hatanın -üstelik komisyonu kilitlediği de görülmüşken- bir kez daha tekrarlanması AK Parti tabanını bu kez daha fazla rahatsız etti.

Çünkü önceki komisyon “eşit üyeyle temsil, oybirliğiyle karar” esası üzerine çalıştı ve 60 maddeyi güçlükle tamamlayabildi. Mevcut komisyon “eşit üyeyle temsil, oy çokluğuyla karar” esasıyla çalışsa ve süre altı ayla kısıtlansa da taban bunu onaylamadı.

Benim de son derece haklı bulduğum bir itiraz bu. AK Parti tabanı soruyor haliyle “dört yıllığına teslim ettiğim siyasi irademi ve vekâleten verdiğim temsil yetkisini ne hakla tenkisata uğratırsın” diye.

***

Söylemezsem çatlarım: Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Türkiye medyasındaki az sayıdaki kadın yazardan biri olarak benden beklenen, günün anlam ve önemine uygun bir yazı yazmamdı muhtemelen. Gördüğünüz gibi yazmadım. İnanıyorum ki kadın sorunlarını ancak erkekler de önemserse çözebiliriz. Bakalım bugün kaç erkek yazar kadın konusunda kalem oynatacak, göreceğiz.