7 Haziran seçimleri yaklaþtýkça siyasetin alan göstergeleri meydanlar üzerinden tahlil ediliyor. Hangi partinin hangi ilde kaç bin kiþiyi topladýðý, mitinglere katýlým gibi konular, seçimin genel nabzý olarak sunuluyor... Ama bir de “taban” dediðimiz kýlcal damarlar var. Orada ne olduðu önemli. Zira; toplumsal deðiþimi merak ediyorsak, bunu gövde gösterilerinden çok, büyük kitlelerin gölgesinde iþleyen, sessiz ve sabýrlý akýþlara kulak vererek anlayabiliriz.
AK Parti’nin son on yýllýk seçim grafiði ve anket gruplarýnýn hazýrladýðý son yoklamalara baktýðýnýzda, seçimlerin sonuçlarý hakkýnda þimdiden kabullenilmiþ bir galibiyet söz konusu. HDP’nin barajý aþýp aþamamasý ise meclisteki aritmetiði etkileyecek olsa da muhtemel sonucu AK Parti aleyhine etkileyecek güçte deðil. Dolayýsýyla radikal bir þaþýrtýcýlýk veya deprem beklentisi içinde deðil kimse. (Hala darbelerden ümidini kesmemiþ az sayýdaki gayretkeþi saymazsak.)
Peki bu açýkara önde oluþ AK Parti için bir rehavete sebep oluyor mu? Bu kadar zamandýr ipi birincilikle göðüslemiþ ve baþarýsýný sadece seçim kazanmak üzerine deðil hizmet ve halkla iliþkiler konusunda da tekrar edebilmiþ bir parti için, rehavet denilmese bile rutinleþmiþ, heyecanýný kaybetmiþ bir gidiþattan bahsedebilir miyiz?
Kýlcal damarlardan bahsetmem de bu yüzden. 1. Hem siyasetin üst yönetsel tablosu hem de ülke genelinde önemsenen ekonomik istikrar için “devamiyet”, heyecandan çok sürdürülmesi gereken bir rutin limit anlamýndadýr. 2. Ayrýca AK Parti’nin kuruluþ ve bugünlere geliþ sürecinde yaslandýðý çoðu “maðduriyetler” de geride kalmýþtýr. Bunlar AK Parti’yi ilgilendiriyor.
Bir de AK Parti çýkýþlý olmakla birlikte Türkiye geneliyle ilgili etkin üç mesele var:
1. AK Parti’nin üç dönem kuralý gereði pek çok eski tüfeðin, kurucunun, sevilen simanýn yerlerini yeni arkadaþlarýna býrakmýþ olmasý konusu mesela... Türkiye’nin en büyük partisindeki bu deðiþim Türkiye siyasetini de etkileyecek güçtedir. 2. Baþkanlýk Sistemi hakkýnda dillendirdiði teklif... Týkanan parlamenter sistemle ilgili olduðu kadar giderek netleþen yerel temsil ve katýlým taleplerini de karþýlayacak yeni siyaset talebi sadece AK Parti’yi ilgilendiriyor deðil kuþkusuz. 3. Ve toplumsal barýþ konusunda artýk AK Parti teklifi olmayý da çoktan aþýp Türkiye vizyonu haline gelmiþ Çözüm Süreci de hesaba katýldýðýnda... Yepyeni bir sosyolojiyle karþý karþýya olduðumuz açýk.
Ýlk ikisi AK Parti’yi son üçü Türkiye’yi ilgilendiren bu beþ mesele; 7 Haziran seçimlerinde heyecandan çok istikrar, gerilimden çok rutin seyrini güncelliyor. Dolayýsýyla bu hal tüm partilerde ama en çok da iktidar partisinde doyum kararý refleksiyle “rehavet”, “alýþkanlýk” veya bir tür heyecansýzlýk hali getirebilir. Hatta siyaset yapanlarýn veya siyasete namzet kiþilerin temel dürtüsü, varoluþ/kuruluþ olmaktan çýkýp kariyer/varsýllýk kazanma gibi telaþlara da dönüþebilir. Ýnsanýn olduðu her yerde bu ihtimaller açýktýr. Keza siyaset zaten rekabet ve yarýþmayý hep özünde barýndýran bir meslektir...
Dolayýsýyla geçtiðimiz haftalarda yaþanan “berrak”lýk tartýþmasý, tam da bu minvalde önemlidir. Gerçi tartýþma, Gül ve Davutoðlu arasýnda, yani en tepede geçti. Seçim öncesinde yaþandýðý için pek üzerinde durulmadý. (Abdülkadir Selvi ve Salih Tuna’nýn önemli bulduðum iki yazýsý haricinde) Berrak’lýða dair bu kýsa ama mühim tartýþmanýn cevabýysa, kýlcal damarlarda...
Seçim çalýþmalarýný garantili yerlerden aday ünlü kiþiler yerine, tabanda, hararetle, kýsýk sesli ama berrak ruh haliyle sürdüren kadýnlar üzerinden seyretmek gerekiyor. Hem Doðu Anadolu’da hem Marmara’da müþahede ettiðim þey; AK Parti tabanýndaki kadýnlarýn heyecanlarýndan, berrak samimiyetlerinden hiçbir þey kaybetmeden çalýþmalarýna devam ediyor oluþlarýdýr.
Ýlk bakýþta kýsýk sesli ve tertemiz bir anne duasýndan ibaret görülse de büyümenin her türlü zorlu sýnavýna açýk AK Parti’yi koruyup kollayan “berraklýk”, tabandaki isimsiz, meccani kadýnlarýn gönlünden yükseliyor...