Ak Parti’de yeni dönem

Yeni dönem sadece Ak Parti’de değil aslında. Türkiye yeni bir döneme giriyor. Bu yeni dönemi Yeni Türkiye diye adlandırıyor Ak Partililer. Haksız değiller. Her ne kadar Yeni Türkiye adlandırmasının ne kadar yerini bulacağı zaman içinde atılacak adımlarla ortaya çıkacak olsa da en azından halkın seçtiği bir cumhurbaşkanının mevcudiyeti ilk işaretleri veriyor diyebiliriz.

Yeni bir dönem derken hem Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı görevine başlamasını hem de Ahmet Davutoğlu’nun Ak Parti’nin Genel Başkanlığını devralmasını ve Başbakan olarak yeni hükümeti kurmasını kastediyorum.

Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye için önemli hizmetler yapacak potansiyele sahip olduğunu sanırım herkes teslim eder. Bana sorarsanız Davutoğlu’nun hem Batı’yı hem İslam dünyasını iyi tanıyor olması çok önemli bir faktör. Batı ile hesaplaşmayı kendi iç dünyasında gerçekleştirmiş bir aydın Davutoğlu. Bunun bizim ileriye yönelik adımlarımız bakımından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hem AB, hem de Türkiye’nin ilgi alanı içinde bulunan bölge açısından bu bakış açısının çok büyük önemi var.  

Son yazıda söz verdiğim gibi Davutoğlu’nu kendi medeniyet tasavvuru tanımı içinde anlamaya çalışmanın maksadı ileriye dönük Davutoğlu tasarruflarını kestirmeye yöneliktir. Bunu yapabilmek için Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik ve Küresel Bunalım adlı kitaplarını biraz hızlıca da olsa yeniden gözden geçirdim. Stratejik Derinlik’te ‘Medeniyetlerarası Etkileşim’ başlığı altında bakın ne diyor Davutoğlu: “İnsanlık tecrübe birikiminin tümüyle tek bir nehre akarak Batı medeniyetinde son bulduğu ve diğer medeniyet havzalarının zamanla yok olacağına yönelik beklentilerin aksine özellikle 20. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren hızlı bir ivme ile canlanma ve alternatif oluşturma temayülüne giren Batı-dışı medeniyet idrakleri ve havzaları önümüzdeki yüzyıl içinde çok ciddi medeniyet hesaplaşmalarının, sentezlerinin, yüzleşmelerinin ve etkileşimlerinin habercisi sayılmalıdır.” (s.540). Bu ifadeler birçok ipucunu barındırıyor. Daha sonra şöyle bir tasavvuru var Davutoğlu’nun: “… Batı-dışı son büyük medeniyet tecrübesinin merkezi olmuş ve canlanmakta olan medeniyet havzaları arasında da tam bir jeokültürel geçiş niteliği taşıyan Türkiye için olağanüstü imkânlar sözkonusudur. Türkiye medeniyetlerarası etkileşimi doğrudan etkileyebilecek kendi özgün tecrübe birikimini ve niteliklerini hayata geçirebilirse sadece AB ile olan ilişkilerde değil, küreselleşme sürecinin getirdiği bütün bunalım alanlarında son derece itibarlı ve onurlu bir yere sahip olur.” Detayı sevenler için Küresel Bunalım adlı kitabındaki “Doğu/Batı: Bir medeniyet muhasebesi” bölümünü önerebilirim.

Davutoğlu’nun, bu düşünceleri Dışişleri Bakanlığı döneminde de hayata geçirmek için gayret ettiği söylenebilir, ama Başbakan olarak bu alanlarda daha başka yapacaklarının olduğunu tahmin etmek zor değil sanırım.

Osmanlı devleti kâğıt üzerinde yok. Peki, fiilen yıkıldı mı? Parçalanma bitti mi sürüyor mu? Osmanlının vaktiyle hükümran olduğu bölgeler ve bilhassa Ortadoğu kaynamaya ve kanamaya devam ediyor. Bunlar Osmanlı devletinin parçalanma sürecinin devam ettiğine işaret mi acaba? Davutoğlu meseleye bu gözle bakar mı bilmiyorum, fakat yukardaki satırlar o süreci ne kadar iyi değerlendirdiğini ortaya koyuyor.

Davutoğlu restorasyon sözcüğünü çok kullanıyor. Bu kelimeyle aslında bizim kadim medeniyetimizin hem ihyasını hem yeniden inşasını kastediyor. Ak Parti kongresinde yaptığı konuşmada ihya ve inşa için dokuz prensip koydu ortaya. Yer darlığı bunları teker teker ele almama mani. Ama şunları özellikle saymamız gerekiyor: 1.Sosyokültürel birlik için restorasyon, yani çözüm süreci. 2.Ahlak restorasyonu ve yolsuzluklarla mücadele. Eline, diline, beline sahip ol anlayışı. 3.Adalet ve yargıda restorasyon. Yargının siyaseti ele geçirme arzusunun başımıza ne işler açtığı herkesin malumu. 4.Kültür ve medeniyet restorasyonu. Kültürel uyanışımız bütün insanlığa yeni bir medeniyet çağrısı yapacaktır. Şehirlerimizin kadim karakterini koruyacağız. Dikey mimariyi değil yatay mimariyi tercih edeceğiz.

Son ifadedeki şehir vurgusu önemli. Bu kavram Davutoğlu’nun hayatında çok önemli bir yer tutuyor. Bilim ve Sanat Vakfı’ndaki faaliyetlerinin merkezinde de şehir ve medeniyet kavramı vardı. Hatta oradan yola çıkarak kurulan üniversiteyi de Şehir Üniversitesi olarak adlandırmıştı.

Davutoğlu, “yanlış yerde durmaktansa yalnız ve dimdik durmak daha iyidir” diyen bir kimse.

Genel Başkan seçildiği kongrede yaptığı konuşma, Ak Parti’de yeni bir dönemin başladığına dair işaretlerle doluydu. ‘Bu bir vefa kongresi’ dedi, ama çok uzun bir süre birlikte olduğu ve Ak Parti’nin adayı olarak Cumhurbaşkanı seçilmiş Abdullah Gül’ü anmayı ihmal etti.

Ben Ahmet Davutoğlu’nun başarısı için duayı ihmal etmeyeceğim.