Ak Partili yýllar

AK Partili yýllar’ ifadesi belki bugün çok þey ifade etmiyor, ama seneler sonra bugünleri anlatacak tarihçiler, bu ifadeyi bir döneme vurgu yapmak için, dönemin farklýlýðýný belirtmek için çok kullanacaklar.

Türkiye, tek parti döneminde ulus devlet anlayýþýyla birçok sorundan sýyrýldýðýný zannetti. Oysa yapýlan, bütün sorunlarý halýnýn altýna süpürmekten ibaretti. Buna ister yapýlan yanlýþtý diyelim, ister o günün þartlarýnda baþka bir þey yapmaya imkan yoktu diyelim. Mühim olan geçmiþ dönemin yanlýþlarýndan kurtulmak...

AK Partili yýllar iþte bu yolda atýlmýþ adýmlarla dolu. Kýymeti de buradan geliyor. Bugünlerde bizi daha çok kaygýlandýran ve otuz yýldýr süren Kürt sorunu ele aldýðýmýz konuda çok iyi bir örnek. Tek parti döneminden baþlayarak sürüp gelen inkar ve ret politikalarý ancak AK Partili yýllarla sona ermiþtir. Baþbakan Tayyip Erdoðan “Bu konuda en ufak bir tereddüt göstermeden her adýmý attýk, bundan sonra da gereken adýmlarý atarýz” diye açýk bir þekilde tavrýný ortaya koyuyor.

3 Kasým 2002, AK Partili yýllarýn önünü açan seçimlerin yapýldýðý tarih. 18 Kasým 2002 ise Abdullah Gül baþkanlýðýndaki ilk AK Parti hükümetinin kurulduðu tarih. Bugünlerde onuncu yýlý kutlanýyor bu önemli dönemeçlerin.

AK Partili yýllarý pek çok açýdan ele alabiliriz. Onuncu yýl dolayýsýyla bu türden deðerlendirmeler yapýlýyor. Çok da faydalý oluyor. Gelin biz konuyu deðiþim ve dönüþüm açýsýndan ele alalým. Bu açýdan ele alalým, zira AK Partili yýllarýn en önemli karakteristiði pek çok alanda gerçekleþtirilen deðiþim ve dönüþümdür.

Ýkinci dünya harbinin arkasýndan baþlayan soðuk savaþ dönemi Avrupa’da barýþ arayýþlarýný hýzlandýrdý. Demokratikleþme de buna eþlik etti. Ýspanya ve Portekiz 70’lerin sonuyla 80’lerin baþýnda bunu baþardý. Türkiye korkularýnýn esiri olmaya devam etti ve 80’li yýllara üç darbe yaþamýþ olarak girdi. Sovyet dünyasý 90’larýn hemen baþýnda daðýlýp kýsmen de olsa demokrasiye geçerken, Türkiye hem bir darbe daha yaþadý, hem de rahmetli Özal’ýn baþlattýðý deðiþim dalgasýna, dalgakýran gibi karþý duran bir anlayýþýn esiri oldu.

AK Partili yýllarýn hemen öncesindeki kayýp yýllardý bunlar. Ýþin içinde hem irtica ve bölücülük korkularý vardý, hem de geliþip büyüyen Anadolu sermayesine ve KOBÝ’lere pay kaptýrma korkularý vardý. Cumhuriyetin baþýndan beri imtiyazlar kullanan, her türlü korumacýlýðý hükümetler eliyle kolayca edinen büyük sermaye, Anadolu’yu tam bir tehdit olarak algýladý. Büyük sermaye sahiplerinden biri 90’lý yýllardaki tutumundan piþman bir vaziyette çok sonra þöyle bir þey söylemiþti bana: “Zengin hastalýðýna tutulduk biz. Bankamýz olmalýydý, yazýlý ya da görsel bir medya organý þarttý, bir de özel uçaðýmýz olmalýydý”. Bütün bunlar imtiyaz kullanmadan, devlet ihaleleri almadan olamazdý. Yani irtica ve bölücülük söylemleri hep bu imtiyazlarý korumak ve devam ettirmek için birer oyuncaktý.

AK Parti iþte bu düzeni bozdu, içinde çeþitli gruplarýn olduðu darbe teþebbüslerini boþa çýkarmakla uðraþtý. Ergenekonlar, Balyozlar Tayyip Erdoðan’ý az uðraþtýrmadý.

Abdullah Gül baþkanlýðýnda kurulan ilk hükümet AK Partili yýllar için çok esaslý bir eylem planý koydu ortaya. Acil Eylem Planý olarak bilinen bu yol haritasý ile hükümet kendisini baðladý ve bunu neredeyse harfiyen uyguladý. Deðiþim ve dönüþüm böyle baþladý, reformcu hükümet deyimi böyle yerleþti.

AK Partili yýllarý özetlemek çok zor. Bu iþ, okyanusu bir kavanoza sýðdýrma gayretine benziyor. Bunu yapamayýz. Fakat yine de çok önemli iki noktayý belirtebiliriz. AK Parti ülkede her alanda, her kiþi ve kurum için özgüveni saðladý. Bu özgüven ülkenin itibarýný artýrdý. Ýþte iki anahtar kavram: Özgüven ve itibar. Her baþarý, rakamlarla ifadesi imkansýz bu iki kavram sayesinde elde edildi.

AK Partili yýllar baþka bir yazýyý daha hak ediyor, öyle deðil mi?