Kamplar, ittifaklar derken siyaset erkenden 31 Mart Seçimlerine kilitlendi.
Adý “yerel” olsa da bu seçimler, iktidar ve muhalefetin hayat-memat mücadelesi olacak.
Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn “yeniden þahlanýþ”ý devam ettirebilmesi, AK Parti’nin bu seçimden hasarsýz hatta kazançlý çýkmasýna baðlý.
Öte yandan “Türkiye düþmanlarý” da, CHP’nin; özellikle Ýstanbul ve Ankara’yý almasýný saðlayarak Erdoðan’ýn önünü kesmeyi planlýyor.
Aslýnda CHP’nin terör uzantýsý HDP’yi Meclis’e taþýmasý, planlanan bu “31 Mart Darbesi”nin baþlangýcýydý.
Yoksa buna,“demokrasiye destek” demek, atýk su ile elbise temizlemektir.
Ayrýca Kýlýçdaroðlu, “demokrasi” diye bir derdi olmadýðýný, 15 Temmuz’a “Tiyatro” ve 20 Temmuz’a “Darbe” diyerek göstermiþtir.
AK Parti þimdiye kadar, CHP’nin planýna deðil; kendi yapacaklarýna odaklanýp sonuç aldý.
Bu yüzden, mahallî seçimlerin geleneksel “zor”luðuna, 24 Haziran’daki “Kendinize çeki-düzen verin” mesajý da eklenirse, “AK Parti, en riskli seçimine gidiyor” denebilir.
***
Adaylarýn belirlenmesi en kritik süreçtir.
AK Parti, birçok seçimde “yanlýþ aday” faturasý ödemiþ bir partidir. Umarým, Sayýn Erdoðan’ýn, AK Parti Genel Baþkaný olarak yaptýðý ýsrarlý uyarýlar dikkate alýnýr.
Zira vatandaþa temas eden “sinir uçlarý” olan “yerel adaylar” çok önemlidir.
Birilerinin deðil; milletin adamý olan, millete karþý siyaset yapmayan, milletin sevdiði; harbî insanlar aday gösterilmelidir.
Yoksa düzenbaz, menfaatçi, riyakâr aday etrafta istemediðiniz kadar çoktur.
“Ýsabetli aday” önemli ama yeterli deðildir.
AK Parti’nin asýl baþarmasý gereken þey, seçmeni; 24 Haziran’daki “mesaj”ýn gereðini yaptýðýna inandýrmaktýr.
Zor olan “ev ödevi” budur.
Cumhurbaþkaný Erdoðan, genel baþkanlýða döndüðü gün, “metal yorgunluðu” uyarýlarýyla bu probleme dikkat çekmiþti ama millet, 13 ay sonra; “o arýzalarýn giderilmediðini” söyledi.
Çünkü “lider”in yoðun uyarýlarýna raðmen hâlâ davranýþ ve uygulamalarýyla, partinin; milletten uzaklaþtýðý intibaýný uyandýranlar var.
Oysa AK Parti için “millet” sandýktan çýkan oyun ötesinde, “asýl güç” demektir.
Her millî kýpýrdanýþý ezip geçen “vesayet silindiri”nin, 2003’ten bu yana etkili olamamasýnýn sebebi bu “güç”tür.
Zira millet, AK Parti’yi kendisinden bir parça olarak görmektedir.
Onun için kimse, “güç zehirlenmesi”ne kapýlarak, partisini; asýl “güç kaynaðý”ndan koparmamalýdýr.
Ayrýca, sahada hiç görülmemiþ; nevzuhur insanlara yapýlan namütenahi teveccühlerle, yýllardýr dava uðruna bilabedel koþturanlar küstürülmemelidir.
Belediyelerde hâlâ millî ve yerli olmayan, hatta kripto FETÖ’cü olanlarýn korunduðu iddialarý son derece rahatsýz edicidir.
Türkiye, bu dönemde yüz yýllýk esaretten kurtulma þansý yakaladý.
“Ýstiklal mücadelesi”nin tam ortasýndayýz. Þimdi oluþacak bir zaaf, “eskisinden daha beter bir Türkiye” demektir.
Kuyruðundan yakalanan vesayet canavarý tamamen etkisiz hale getirilmeden kurtulursa, daha da azgýn olarak üzerimize çullanacaktýr.
AK Parti, bu mücadelenin lideri ile “güç kaynaðý” arasýnda “iletken” olmak gibi ulvî bir görev üstlenmiþtir; tamamlamak zorundadýr.
Bu, siyasî bir deðerlendirme deðildir.
Çünkü bu mücadeleyi devam ettirecek baþka bir siyasi kadro görünmemektedir.
O halde “AK Parti gömleði” giyen her fert “kendisi” olmaktan çýkmýþ, “aðýr” bir imtihana girmiþtir.
Ya milletin dinî ve insanî hassasiyetlerine saygý göstererek, bu muhteþem yürüyüþün tamamlanmasýyla “tarihe geçecek”, ya da Sayýn Erdoðan baþta olmak üzere bu mücadeleye hayatýný koyanlarýn emeklerini boþa çýkardýðý için “lanetlenecek”.