AK Parti’nin görevinin henüz bitmediðini, bütün teþkilat biliyor mu acaba?

18. yaþýný kutlayan AK Parti, hýzla alan kaybetmeye baþlayan vesayetin, gemi azýya alýp hunharca saldýrdýðý bir dönemde, hiçbir iktidarýn baþaramadýðý sonuçlar almýþtýr. 

Demokrat Parti de vesayetin; “devlet” olduðu bir dönemde savaþ açtý ama ilk karþý ataðýnda devre dýþý kaldý. 

Oysa AK Parti daha doðarken engellenmiþ, TBMM’nin yüzde 66’sýný temsil eden partinin lideri dýþarýda býrakýlmýþtý. 

Sonra da hiç rahat býrakmadýlar. Muhafazakâr iktidarý görünce hemen “irtica”yý hatýrlayan (!) genelkurmay baþkaný, 8 Ocak 2003 günü; soyadaþý yönetimindeki “28 Þubat medyasý”ný göreve çaðýrmýþ ve bir aylýk hükümetin “irtica faaliyetlerine cesaret verdiði” ihbarýnda bulunmuþtu! Ancak ayný gün Diyarbakýr’da düþen uçaða yoðunlaþan medya, “irtica” yaygarasýný baþlatamamýþtý. 

 

Bu, öncekilere benzemiyor

Ýlerleyen süreçte Erdoðan’ýn, öncekiler gibi “uyum anlaþmasýna” yanaþmadýðýný gören vesayet þebekeleri saldýrýlarýný çeþitlendirerek yoðunlaþtýrdý. 

2007’de “parlamento”yu bile vesayet aracý olarak kullandýlar. 

2009’da iktidardaki bir partiyi, iþbirlikçi medyadaki kupürleri delil göstererek kapatmaya kalktýlar. 

AK Parti, “barikat”larý milletle bertaraf etme stratejisini geliþtirince, daha da agresifleþerek sokaðý yardýma çaðýrdýlar. FETÖ ile iþbirliði içerisinde “Gezi” ile baþlayýp 17/25’ten 15 Temmuz’a; þiddetlenerek devam eden kalkýþmalarla hedeflerine ulaþmaya çalýþtýlar. 

Asýl acý olan ise CHP baþta olmak üzere AK Parti’den sandýkta kurtulmayý beceremeyen bütün kesimlerin de bu “örgütlü suçlar”a dahil olmasýydý. 

Bütün bu engellerden fýrsat buldukça, vesayete vurulan kalýcý darbelerle ülkeyi hormonsuz demokrasiye ilerletme yolunda çok önemli adýmlar atýldý. Meþru yolla gerçekleþtirilen sistem deðiþikliði ise en büyük devrim oldu. 

Bütün bunlar Sayýn Erdoðan’ýn vizyonuydu ama tabii ki gücünü“milletten” alýyordu. 

 

Görev tamamlandý mý?

Peki, yapýsal reformlar bitti mi? Yani artýk AK Parti’ye ihtiyaç kalmadý mý? 

Bunu ölçmek çok basit. “Artýk taþlar yerine oturdu. Bundan sonra iktidara gelenler sistemle; dinle; milletin deðerleriyle uðraþmaz, kendi üslubunca millete hizmet eder” diyebiliyorsak mesele yok demektir. 

Böyle olsaydý en basitinden; CHP ve HDP’nin kazandýðý belediyelerde “kitlesel kýyým veya PKK’ya hizmet” gibi abukluklar yaþanmazdý. 

Yönetim sistemini ilk fýrsatta tekrar vesayete döndürme veya sulandýrma tehditleri de cabasý. 

Bence asýl “Beka Meselesi” budur ve geçerliliðini korumaktadýr ama bunu önce AK Parti teþkilatý önemsemelidir. Aksi takdirde “seçimden seçime kullanýlan bir argüman”a dönüþür; sýradanlaþýr. 

Ayrýca CHP’li bir yönetimin Doðu Akdeniz’deki Haçlý tehdidine, sýnýrýmýzdaki PYD/ABD kuþatmasýna, Suriye’deki emperyalist kapýþmasýna ve Siyonizm planlarýna karþý tavrýný tahmin edebiliyor musunuz? 

 

Teveccüh yoksa çürüme var

Demek ki ülkenin, Erdoðan liderliðindeki AK Parti iktidarýna ihtiyacý henüz bitmemiþ. 

Peki AK Parti bunun ne kadar farkýnda? 

Bunun cevabý da çok basit. 18 yýl önce milletin coþkulu teveccühüne mazhar olan “94 ruhu” aynen muhafaza ediliyorsa farkýndalýk muazzamdýr. 

Ama siyasetçinin aynasý olan milletimiz, 7 Haziran’dan bu yana her fýrsatta “problem var” demektedir. 

“Ne tür bir problem” derseniz, bir liderlik veya çizgi problemi olmadýðý anlaþýlýyor. 

Zaten Sayýn Erdoðan’ýn þahsýna gösterilen teveccühten anlaþýlýyor ki millet, “Kaptanda problem yok, araçtaki metal yorgunluklarýnýn tamir edilmesini istiyoruz” diyor. 

Bu önemlidir. Bugünkü CHP’ye bakarsanýz, “ithal” ve “çakma” adaylarýn gördüðü teveccühü, partinin lideri görememektedir. 

 

Kimse “Hata bende” demiyor

“AK Parti’de ana gövde saðlam olduðuna göre bünyedeki çürümeler rahatlýkla telafi edilebilir” gibi geliyor ama memnuniyetsizliðin her seçimde biraz daha artýþýna bakýlýrsa pek de kolay olmadýðý anlaþýlýyor. 

Çünkü bazý “yanlýþ”lar olduðunu herkes kabul etmekle birlikte; her partili “kendisinin deðil, diðerlerinin” hatalý olduðunu düþünüyor. Bu da “kimse yanlýþ yapmýyor” yanlýþýný doðuruyor. 

*** 

Türkiye’nin bugün karþý karþýya olduðu tehditler, 2003’ten daha derindir. 

Ülkeyi bu badirelerden zaferle çýkarabilecek siyasi ve diplomatik birikime, sadece Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn sahip olduðu, bütün dünya liderlerinin kýskanç itirafýdýr. Ama bu ancak, siyasî mücadelenin çok daha sertleþeceði yeni dönemde, milletin namütenahi desteðini almýþ; tek yumruk bir AK Parti ile mümkündür. 

O halde hýrsýna esir düþerek, yýllardýr mücadele ettiði cephede siyasi ikbal arayanlar ve liderinin deðil; nefsinin peþinde koþarak iktidar nimetlerine dalanlar, makam ve mevki sarhoþu olanlar bu önemli gerçeðin ne kadar farkýnda acaba?

Bu milletin asla affedemeyeceði þey, milletin verdiði ikbal ile millete hava atmaya kalkmaktýr. Bir faninin bu dünyada görebileceði her türlü makam ve mevkide bulunmuþ olmasýna raðmen, tevazu ve doðallýðýný muhafaza ettiði için milletin sevgilisi olan Sayýn Erdoðan yeterli örnek deðil mi? 

 

AK Parti’nin zaafý CHP’ye zafer oldu

Partinin mevcut olumsuzluklarý aþabilmesi için herkes, genel baþkanýn “bir þeyler yapmasýný” bekliyor. Lider, genel stratejide bazý yenilikler yapabilir ve yapmaktadýr. “Önce millet diyen herkesle çalýþmaya hazýrýz. Katkýsý olacak herkese kapýmýz açýk” çaðrýsý, son derece deðerli bir açýlýmdýr ve yeni geliþmelere gebedir. Ama partinin millet ile temasýný saðlayan “sinir uçlarý” olan teþkilat mensuplarýndan, gurur ve kibir hastalýðýna yakalananlar da, Erdoðan’ýn mý gelip kendisini düzeltmesini bekliyor? 

Bu zaafý çok iyi deðerlendiren CHP, yarým asýrdýr bulamadýðý tevazu, içtenlik, tasarruf gibi milletin kalbine giden yollarýn boþaltýldýðýný görmüþ ve “çakma” profillerle; çarpýcý sonuçlara ulaþmýþsa, bu sonuçlar, onlarýn zaferi deðil, AK Parti’nin hediyesidir. 

Osmanlý’nýn son dönemindeki çürüme, “Abdülhamid Han’ýn kýymetini bilmeme”ye kadar týrmanýnca, Allah bu milletin baþýna “Ýttihat ve Terakki belasý”ný musallat etti. 

Neyse ki, yüz yýl sonra bize yeni bir þans verdi. Milletin önündeki çok önemli maniler aþýldý ama henüz tekerlek tümseði aþmadý. 

*** 

Ve O, “Beni tanýyanlar bana karþý gelirlerse, onlarýn baþýna belâ olarak; bana âsi olanlarý gönderirim” buyuruyor. 

Bu akýbet vuku bulur da bütün kazanýmlar elden giderse, “çeyrek asýrdýr kefeniyle yürüyen” lider baþta olmak üzere; bu davaya omuz veren milyonlarýn, can veren þehitlerin, hatta üç kýtada ümitle bekleyen maðdur ve masumlarýn vebalini, nefsinin ve kibrinin esiri olan bu bir avuç muhteris nasýl taþýr bilemem.