Tarihçi Halil Berktay, Sabancý Üniversitesi’nde hoca ve Taraf gazetesinde köþe yazarý. Nicedir her yazýsýný dikkatle okuyorum, çünkü hep ufuk açan, ezber bozan ve nüans katan þeyler söylüyor. Ýçinden çýktýðý Marksist geleneðe dair yaptýðý eleþtiriler de entelektüel dürüstlük örneði.
Hocanýn Zaman gazetesine verdiði ve “Solculuk hayatýmda çok fazla hýyarlýklarým oldu” baþlýðýyla iki pazar önce yayýnlanan söyleþi de sözünü ettiðim çizgisinin bir devamýydý. Sola, solun baðnazlýklarýna dair önemli þeyler söyledi. Dahasý bir de söyleþiyi yapan Bünyamin Köseli’nin konuyu PKK ile barýþ sürecine getirmesi ve “Barýþ olacaksa bile, bu AKP ile olmasýn zihniyeti var” diye sormasý üzerine þöyle dedi:
“Bir acayip gözü dönmüþ, fanatik bir AK Parti düþmanlýðý var. Müslümanlýk düþmanlýðýndan kaynaklanýyor. Kemalizm’le birlikte solun içine de sinmiþ olan yüz küsur yýllýk dini olana, Ýslami olan her þeye duyulan çok derin kuþku ve nefretten kaynaklanýyor.”
Penguenler ve insanlar
“Ýþte bu” dedim, bu sözleri okurken. Çünkü hakikaten de Türkiye’nin Kemalistleri ve solcularý arasýnda ben de derin bir “Ýslamofobi” görüyorum ne zamandýr. Dahasý, bunun, iktidara geldiðin- den beri AK Parti’ye karþý yürütülen fanatik muhalefetin ana motivasyonu olduðunu da düþünüyorum.
En son “baþörtülü penguen” saçmalýðýnda da gördüðümüz bir zihinsel fabrika ayarý var söz konusu çevrelerde: “Ýslamî” olan her þeyin, kaçýnýlmaz olarak geri, baðnaz, hoyrat ve baskýcý olduðunu varsayýyorlar. (Öyle “Ýslamî” örnekler yok mu; elbette var. Ama aynýlarýnýn “laik” versiyonlarý da var. Ýran Ýslam Cumhuriyeti zorla baþ örttürüyorsa Türkiye Kemalizm Cumhuriyeti de zorla baþ açtýrýyor. Kültürel coðrafyamýzda Ýslam’dan kaynaklanmayan ama Ýslamî aktörleri de etkileyebilen genel zihniyet sorunlarý var çünkü.)
Söz konusu Ýslamofobik muhalefet, AK Parti’nin çoðu siyasetine sýrf AK Parti (yani “dinciler”) tarafýndan yürütüldüðü için karþý. Yýllardýr “barýþ” diye ölüp biten, son iki yýldýr da hükümeti “militarist” diye yerden yere vuran kimi sol seslerin barýþýn sahiden ufukta belirmesi üzerine “endiþeli” moda geçmeleri sahiden biraz bu yüzden. (Taraf gazetesinin tabiriyle “barýþ sürecine muhtýra” veren, öte yandan da Suriye konusunda mide bulandýrýcý bir Esatçýlýk/Baasçýlýk yürüten CHP’yi ise ciddiye almaya bile gerek yok.)
Peki acaba AK Parti (ve ona gönül verenler) bu tablodan nasýl etkileniyor?
Madalyonun bu yüzü
AK Parti’nin etkileniþi, zannedilebileceðinin aksine, yýpranma biçiminde deðil. Çünkü Ýslamofobik zihniyetin toplumdaki etkisi sýnýrlý. Seçmen çoðunluðunu etkilemiyor.
Hatta, yýpranma þöyle dursun, AK Parti bu sayede güçleniyor. Muhafazakâr kamuoyu, karþýdaki Ýslamofobik cepheyi gördükçe, hükümet etrafýnda kenetleniyor.
Ancak baþka bir yönden büyük bir zararý var bu durumun iktidara: Onu yapýcý muhalefete ve hatta eleþtiriye dahi kapalý hale getirmesi. “Bunlar bize ‘zenci Türk’ muamelesi yaptýklarý için karþý” düþüncesi, “onlar”dan gelen haklý itiraz ve eleþtirilere karþý da duyarsýzlýk ve hatta tepki üretiyor.
Oysa bugün ülkedeki tüm geliþmeye raðmen bazý alanlarda, mesela basýn özgürlüðünde ciddi sorunlar olduðunu görmek için Ýslamofobik olmaya gerek yok. Ýslamofoblarýn bunlarý dilerine dolamalarý da sorunlarýn gerçekliðini naksetmiyor.
Dolayýsýyla da iktidarýn ideolojik düþmanlýkla objektif eleþtiriyi birbirinden ayýrmasý ve ikincisine mutlaka kulak vermesi gerekiyor ki, kendisinin ve ülkenin ufkunu daraltmasýn.