Bu yazýyý yazmaya baþladýðým Cumartesi sabahý Star gazetesinin internet sahifesine AK Parti’nin son oy oranýna iliþkin bir haber düþüyor; habere göre, çok önemli bir yanlýþ olmadýðýný düþünüyorum, AK Parti’nin oy oraný yüzde 52 dolayýnda, yani, küçük bir düzeltme de yapsak, 2011 seçimleri düzeyinde.
11 senelik bir iktidar pratiði sonrasý bu oy oraný, bir açýdan bakýldýðýnda, çok büyük bir baþarý; Cumhuriyet tarihinde, muhtemelen batý demokrasileri tarihinde de, üç seçim arka arkaya oyunu arttýrarak seçim kazanan, dördüncü seçim yaklaþýrken de benzer bir trendi koruyan baþka bir siyasi parti yok galiba.
Ancak, baþka bir açýdan bakýldýðýnda da, söz konusu efektif baþarý, potansiyel baþarý ile mukayese edildiðinde, ortaya bazý pürüzler çýkmýyor deðil.
Ýktisatçýlarýn bir mesleki alýþkanlýðý, bazýlarý mesleki deformasyon da diyebilir, çýktýlarý potansiyel üzerinden analiz etmektir; baþka bir ifadeyle, mevcut kaynaklarla yüz birim çýktý elde edebilecek iken, yetmiþ birim elde ediyorsanýz, bu yetmiþ birim sizi tatmin etse bile, ortada bir yanlýþlýk, bir kaynak israfý, bir kayýp var demektir.
AK Parti 11 senede oy oranýný yüzde 34’den yüzde elliye taþýmýþtýr, bu büyük bir baþarýdýr ama unutmayalým bu arada bir de 2010 referandumu vardýr ve bu referandumda AK Parti tek baþýna, tüm birleþik muhalefete karþý, yüzde altmýþa yakýn bir oy çýkarmýþtýr.
Üstelik bu oy oraný kürt yurttaþlarýmýzýn çok büyük bir bölümünün, baskýlar sonucunda sandýða gitmemesine raðmen yakalanmýþtýr.
Seçim tahmin uzmaný deðilim ama yine de dile getirmekten kendimi alamadýðým nokta, bendenizin, AK Parti’nin potansiyel oy oranýný bu referandum oyu olarak gördüðüm konusudur.
Üstelik, ilk seçimde, kürt seçmenlerden 2010 referandumuna oranla çok daha fazla oy alýnacaðý kesindir, bu gerçek AK Parti’nin POTANSÝYEL oy oranýnýn yüzde altýmýþýn da üzerinde olduðunun karinesidir.
Siyasetle amatör düzeylerde ilgilenen birisi olarak bendenizin anlamakta en zorlandýðý konu, Sayýn Baþbakan’ýn neden bu potansiyel referandum oyunu hedeflemediði ve çantada keklik olarak olarak gördüðü yüzde 45-50 arasý bir oya kitlendiðidir.
Potansiyel oy oranýna, referandum oranýnýn biraz üzerine (kürt oylarý) ulaþmak üstelik o kadar da zor deðildir; muhafazakar seçmenlerin maðduriyetleri merkezde olmak üzere, tüm maðduriyetlerin üzerine, evrensel temel hak ve özgürlükler çizgisi temel alýnarak gidildiðinde AK Parti’nin yüzde altmýþ oy oranýný yakalamasýnýn iþten bile olmadýðýný düþünüyorum, 12 Eylül 2010 referandumu bu iddiamýn karinesidir.
Daha önce bu konuyu yazdým, detaylarýna girmeyeceðim, AK Parti’nin yapmasý gereken pozitif edimler, yani yeni sýnýrlamalar deðil negatif edimlerdir, baþka bir ifadeyle hala süren bir dizi yasaðý, sýnýrlamalarý ortadan kaldýrmak, temizlemek olmalýdýr, bu son yol yüzde altmýþýn yoludur.
Mesela, TSK’nýn Ýç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesi (sadece bir sembol örnek) orada bütün ihtiþamý ile dururken, bunu deðiþtirmek için yeterli TBMM çoðunluðu fazlasý ile varken, TBMM’de hala türbanlý bir milletvekili yok iken, alevi yurttaþlarýmýzýn sorunlarý sürerken, vs. sýnýrlamalar içeren yeni düzenlemelerin siyaseten çok anlamlý olmadýðý kanýsýndayým.
35. maddenin deðiþtirilmesi (sadece bir örnek) yüzde altmýþa, POTANSÝYELE taþýyabilecek iken, sýnýrlayýcý, gerginlik yaratma ihtimali olan yeni düzenlemeler yüzde altmýþ (potansiyel, 2010) ile yüzde 49 (2011 seçimleri) arasýndaki çok önemli bir yüzde 11’i dýþarýda býrakýr, mevcudu, zaten baþka bir siyasi oluþuma kayma ihtimali olmayan bir oy kitlesini de konsolide etmekten baþka iþe yaramayabilir.
Yoksa, CHP’nin yüzde 25’le yetinmek istemesi gibi, AK Parti de yüzde altmýþtan mý çekinmektedir?
AK Parti’ye temel eleþtirim, bazý yanlýþlarýn bu partinin POTANSÝYEL oy tavanýný yakalamasýný engellediði üzerinedir.