AK Parti, 2002’den bu yana toplamda 5 genel, 3 yerel, 2 referandum ve bir cumhurbaþkanlýðý seçimi olmak üzere, 11 kez sandýklardan baþarýyla çýktý. 13 yýllýk iktidar döneminde 11 kez seçmen tarafýndan test edilen bir partinin, ‘kliþe rasyonel tercihler’ teorilerini aþan bir sosyolojik, siyasal ve tarihsel dalganýn üzerinde hareket ettiðini görmek gerekiyor.
AK Parti’nin üzerine oturduðu sosyolojik zemin çok katmanlý ve farklýlýklarý içerisinde barýndýran bir yapýya sahip. Bu, AK Parti’yi diðer partilerden temelden ve çok açýk bir þekilde ayýran, bir cemaat partisi olmasýný engelleyen özellik. Renkli sosyolojik zemin farklý çekirdeklerden oluþsa da, AK Parti’nin oluþturduðu ‘sosyolojik kovalent bað’ oldukça güçlü bir paydaþ duygunun ortaya çýkmasýný saðlýyor.
Siyasal anlamda ise merkezi tahkim etmenin deðeri toplumsal tabanýn en kýymetli sermayesine dönüþmüþ durumda. Farklýlýklarý baðlayan sosyolojik zeminin ve merkezi tahkim eden siyasal yapýnýn buluþtuðu yer ise diðer partilerin ulus devlet tecrübesine teslim olmuþ dünyasýndan farklý bir þekilde tarihsel derinliðe sahip olma imkâný veriyor.
Yukarýdaki üç unsurun da yapýsal olmasýnýn yaný sýra, konjonktürel geliþmelerle kolay kolay deðiþmesinin mümkün olmadýðýný da belirtmemiz gerekiyor. Hiç kimse kýsa vadede, özellikle sosyolojinin ve tarihsel hafýzanýn deðiþebileceðini iddia edemez. Siyasal yapý ise ancak 7 Haziran Seçimlerinde olduðu gibi, Meclis aritmetiði üzerinden kýrýlganlýklar yaþayabilir. Böylesi bir durum ortaya çýktýðýnda ise ayný anda sosyoloji ve tarihsel hafýza harekete geçerek, radikal tamir müdahalesi yapmaktadýr. 1 Kasým, tam da bu müdahalenin kendisidir.
Aslýnda, 1 Kasým’daki duygu halini Gezi eylemleri sýrasýnda da tecrübe etmiþtik. Milletin ezici çoðunluðu, kendisini açýk bir þekilde tahrik eden Gezi’nin ortaya çýkardýðý kýrýlganlýðý hýzla tamir etmek üzere, daha önce görülmemiþ ölçekte kalabalýklarla Cumhurbaþkaný’nýn mitinglerine gitme ihtiyacý hissetmiþti. Bu yönüyle 1 Kasým, millet tarafýndan Türkiye’nin siyasi poliçesinin çok daha güçlü bir þekilde yenilenmesi oldu.
AK Parti’yi anlamadan veya anlama çabasý göstermeden herhangi bir entelektüel faaliyet içerisine girme meselesi artýk anlamsýzlaþmýþtýr. Þeytanlaþtýrma ekseninden ýsrarla çýkmadan AK Parti’ye dair kurulan cümlelerin taktiksel analizleri aþmasý mümkün deðildir. Ezcümle AK Parti’yi anlamak, Türkiye’de diðer siyasi damarlarý da anlamanýn nirengi noktasýna dönüþeli uzun zaman oluyor. 1 Kasým’la beraber Meclisteki siyasi partiler kadar seküler entelijansiyanýn da yeni þeyler söylemelerinin ve kendileriyle yüzleþmelerinin vakti geldiðini görmemiz gerekiyor.
Bunun olabilmesi için, 1 Kasým neticesinin basit bir istatistiksel yanýlma veya tahmin hatasýný aþan bir vakýa olduðunun idrak edilmesi lazým. Öyle ki, AK Parti 1 Kasým’da %50 oy almamýþ olsaydý da, seküler entelijansiyanýn durumunda bir deðiþiklik olmayacaktý. Yine önlerinde okumalarý gereken bir ‘AK Parti sorunsalý’ duruyor olacaktý. Gelinen noktada ise AK Parti ve Türkiye ile konuþmanýn düzeyini PKK ve paralel trajedinin çapsýz zeminine kadar düþürmüþ olmanýn entelektüel maliyeti büyük olmakla beraber, tamir edilemez deðildir.
Bundan sonrasý için, yenilmiþ asiler havasýna savrulmadan gösterilecek bir dürüstlük ile yeni bir baþlangýç yapýlabilir. Aksi takdirde, Türkiye siyasi haritasýnýn ‘tarihin sonu’ olduðunun iddia edilmesi gerekir. Böyle bir durum da söz konusu olamayacaðýna göre, yeni Türkiye’nin sözleþmesi için herkesin katký vereceði bir zemine destek olunmasý gerekiyor. Böylesi bir giriþimin, Erdoðan ve AK Parti þeytanlaþtýrmasýndan daha zor olduðunun farkýndayýz. Lakin yüzleþmenin nirengi noktasý tam da burasýdýr.