Akif Beki’ye kim zulmediyor?

Akif Beki kardeþimiz, 28 Þubat sürecinde bile bugünkünden daha özgür hissediyormuþ kendisini.

Medyascope.tv’ye konuþmuþ...

Niye böyle hissettiðinin gerekçelerini de sýralamýþ.

Bu kadar keskin kamplaþmalarýn bulunduðu bir ortamda, bu kadar hain suçlamalarýnýn havada uçuþtuðu bir ortamda, “baðýmsýzlýk mücadelesi veriyoruz, saflarýnýzý belirleyin” denildiði bir ortamda zaten kimse kendisini özgürce ifade edemezmiþ. Ýlle hapiste, tehdit altýnda olmanýz gerekmiyormuþ.

Yani?

Yanisi þu:

Akif Beki 28 Þubat sürecinde daha özgürmüþ.

Böyle diyor ve durumun daha beter olduðunu anlatabilmek için de, Sayýn eski Baþbakan Ahmet Davutoðlu’nu “þahit” gösteriyor.

Hayýr, 28 Þubat’ta kendisine fazla bir þey olmamýþ.

DGM’lerde yargýlanmýþ... Seslerinin kesilebileceði endiþesiyle kurumu “Kanal 7” tarafýndan Amerika’ya temsilci olarak gönderilmiþ... “Sesimizi keserlerse, oradan yayýn yapýp, durumu tüm dünyaya duyururuz” diyor.

Ama sesleri kesilmemiþ.

Daha özgürmüþ.

Gerçi bugün de baþýna bir þey gelmemiþ, herhangi bir yaptýrýmla karþýlaþmamýþ...

Kendisi karþýlaþmamýþ ama 28 Þubat sürecinde bile görülmeyen kötü uygulamalar “baþkalarýnýn” baþýna geliyormuþ, gelmekteymiþ. Böyle bir ortamda insan kendisini nasýl özgür hissedebilirmiþ!

O “baþkalarýnýn” kim olduðunu açýklasa, hangi “özgürce” eylemlerinin karþýlýðý olarak seslerinin kýsýldýðýný detaya dökse, belki daha rahat konuþurduk ama þu haliyle söylediklerinin bir kýymeti bulunmuyor. Boþ konuþuyor!

Mesela, “baðýmsýzlýk mücadelesi veriyoruz, saflarýnýzý belirleyin” denilen “ortam”, ortaya ne gibi haksýzlýklar çýkarmýþ ve kimler bu “buyruk”tan alýnganlýk çýkararak sesini kýsmak zorunda kalmýþ? Ayrýca, bu buyruk kime ait? Hangi özgür kalemler bu buyruða “doðrudan” muhatap kýlýnmýþ ve kimlere hangi telkinde bulunulmuþ? Mesela, “Bugün bir baðýmsýzlýk mücadelesi veriyoruz, sen de safýný belirle Akif Beki” denmiþ mi? Akif Beki de bunu bir “yaptýrým tehdidi” olarak algýlayýp gerçek safýna intisap etmekte zorlanmýþ mý? Ayrýca gerçek safý neresi?

Bilebildiðim kadar, Akif Beki düþüncelerini özgürce ifade edebiliyor.

Safýný belirlemiþ durumda.

Özgürce yazýyor.

Özgürce kafa buluyor.

Erdoðan takýntýlý yazarlarýn toplaþma mekâný olan ve “Bütün kötülüklerin Davutoðlu’suzluktan kaynaklandýðýný” iddia eden bir gazetede “özgürce” kurtlarýný döküyor ve öyle “ortam baskýsý” filan da tanýmýyor.

Kaldý ki, bir “ortam”dan söz ediyorsak, bunu oluþturan ya da ortaya çýkaran durumlarý da konuþmalýyýz. Terör örgütlerinin sistematik saldýrýlarýna uðrayan, ciddi darbe tehlikeleri atlatan bir ülkede yaþadýðýmýz bilgisi, Akif Beki’nin de malumudur.

Herhalde böyle bir “ortam”dan söz ediyor?

Buysa, durumun hiç de þakaya gelir yaný yok.

Bugün (Akif Beki gibiler kafa bulmayý tercih etse de) gerçekten de bir baðýmsýzlýk mücadelesi veriyoruz ve safýmýzý belirlemek durumundayýz. Ýlle de Erdoðan’ýn yanýnda saf tutmak gerekmiyor ama hangi safta durduðumuz bu gibi zamanlarda önem arz ediyor.

Hayýr, söz konusu ortam “kendiliðinden” zuhur etmiþse ya da iktidarýný sürdürmek isteyenlerin (yani Erdoðan’ýn) bir eseriyse, hiç kusura bakmasýn, bu “eser”de Akif Beki’nin büyük katkýsý var.

Bugüne kadar hiç kimse, hiç birimiz, “Erdoðan’ýn Harfleri” diye bir kitap yazmadýk.

Ýstesek de yazamayýz.

Bir “iyileþme adresi” olarak iþaret edilen ve bugün Akif Beki tarafýndan þahit gösterilen Ahmet Davutoðlu’nun ne berbat bir siyasetçi olduðunu da yine ayný kiþi, yani 28 Þubat’ýn “özgürlükler ortamýný” arayan Akif Beki yazmýþtý. Bunu da ekleyelim!