Eski alýþkanlýklardan kolay vazgeçilmiyor. Bir büyük holdinge Maliye uzmanlarý polis eþliðinde baskýn yaptý. Basýlan, Gezi Parký’nýn çatýþmalý günlerinde otelini eylemcilere açmasýyla bilinen holding olunca, Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn “Bedelini öderler” sözleri akla geldi. Holding sözcüleri, otellerinin kapýsýna dayanmýþ gençlerin doðal ihtiyaçlarýný karþýlamalarýna izin vermekten öte bir þey yapmadýklarýný söylüyor...
Holdingin borsa deðerinde ilk gün dört milyar dolarý bulan düþüþ kaydedildiði akýlda tutulursa, gerçekten de ‘eylem’ ile ‘ceza’ arasýnda büyük bir uyumsuzluk var...
Maliye ise, baskýnýn sebebinin içeriden yapýlan bir ihbar olduðu açýklamasýný yaptý. Böyle durumlarda baskýna polisle gidilirmiþ...
Ülke ekonomisinin yüzde 9’una hükmeden, ihracatýnýn ve vergi gelirlerinin yüzde 10’unu saðlayan, ürünleri 70 ülkede satýlan, medyanýn en büyük reklamvereni bir holding söz konusu olunca, Maliye’nin iþleminin gürültü koparmasý hiç þaþýrtýcý deðil.
Ancak holdingin iþlemi doðrudan otellerinin Gezi eylemcilerine kapýlarýný açmasýyla irtibatlamasý þaþýrtýcý... Teþhisleri doðruysa Maliye’nin ve hükümetin ayýbýdýr; ancak holding(ler) baþlarýna gelene ‘yanlýþ teþhis’ koyduklarý taktirde dertlerden kurtulamayabilirler...
Sermayenin kendini deðiþtirmesi gerekiyor...
Türkiye’de sermaye sahiplerinin kötü bir alýþkanlýðý var: Ülkeyi kendilerinin çiftliði sanýyorlar... Sandýktan çýkanlar, onlara göre, çiftliðin kâhyasý mesabesindeler; ne yapýp edip çiftliðin sahibinin gönlünü kazanamazlarsa yerlerinden edilmeleri kaçýnýlmaz oluyor siyasilerin...
Öyle olmazsa böyle...
Zaten bu sebeple, koalisyon hükümetleri, ülkenin hayrýna olmasa bile, sermaye sahiplerince tercih ediliyor. Pamuk ipliðine baðlý ortaklýklar, fazla zahmetli olmayan müdahalelerle sona erdirilebiliyor çünkü. Bunun için medya gücü yetmiyorsa, hükümetleri yerinden etmek isteyen sermaye, ‘Aslanlý Kapý’ya dayanýyor...
Kenan Evren, anýlarýnda, kendilerine yapýlan telkinleri tatlý tatlý anlatýr. Bülent Ecevit’in rahatsýzlýðý sýrasýnda yaþananlar ise siyasi hayatýmýzý yakýndan gözleyenlerin malumudur.
Denetim geçiren holdingin kurucusunun, hayatýnýn son demlerine kadar, devleti yönetenlere mektuplar göndererek akýl verdiði biliniyor. 12 Mart (1971) darbesinden sonra, müdahale yapan cuntanýn liderine, ‘ülkeye yaptýðý hizmetlere duyduðu takdir hissi ile’ ürettikleri otomobillerden hediye etmek istediðini kendisi anlatmýþtýr.
‘Alýþkanlýk’ dediðim bu iþte. Ülke, geliþmiþ demokrasilerde olduðu gibi, sandýktan çýkanlar tarafýndan yönetilmeye baþlanýp yönetme hakkýný halktan alanlar iktidarlarýna kimseyi ortak etmeyince, ‘çiftlik’ anlayýþýna sahip olanlar yeni döneme ayak uydurmada zorlanabilirler...
Galiba þimdi bu zorluk yaþanýyor...
Ýktidarýn uyguladýðý politikalar istikrar ve yabancýlarýn ilgisini getirdi; bu da en fazla büyük holdinglere yaradý; büyüyüp serpildiler, kârlarý arttý, dünya devleriyle yarýþýr hale geldiler. Rakamlar bunu gösteriyor; Forbes’un en zenginler listeleri ülkemizden holding sahipleriyle dolup taþýyor...
Yine mi? Buna raðmen mi?
Bir noktadan sonra para ve zenginlik tatmin edici olmaktan çýkýyor...
Eski alýþkanlýklar, geçmiþte iktidarlarý yerinden edebilen gücü elinde tutanlara, iþlerinde yanlýþa sapsalar da hesaba çekilmeme alýþkanlýðý da kazandýrmýþ mýdýr acaba?
Nereden bileceðiz...
Yaþanan sorunlarýn kötü alýþkanlýklarla ilgisi varsa, holdinglere düþen, siyasete biraz daha uzak bir konuma yerleþip kendilerini eskinin yanlýþlarýndan arýndýrmaktýr.