Akýllar baþlara devþirilmezse...

Öfke baldan tatlýdýr. Gerçekten öyledir. Gözleri kör eden bir etkisi vardýr öfkenin...

Süregiden kavgada henüz daha hukukun dili devreye girmedi; daha çok siyasetin dili günü belirliyor. Ak Parti seçim kampanyasýnda rakibi partileri deðil onlarýn arkasýnda yer aldýðýný düþündüðü Cemaat’i hedef seçmeyi uygun gördü; Baþbakan Tayyip Erdoðan her gittiði yerde Cemaat’i hýrpalayan bir söylemle halkýn karþýsýna çýkýyor.

Meydanlarda kullanýlan söylem, “Dershanelere çocuklarýnýzý göndermeyin, okullarýndan ve yurtlarýndan alýn onlarý” çaðrýsýnda bulunmaya kadar vardý.

Cevap Ak Parti önderlerinin Cemaat’in eðitim hizmetleriyle ilgili vaktiyle sarf ettikleri övücü sözleri hatýrlatarak veriliyor. Bazý gazeteler ve televizyonlar Baþbakan Erdoðan’ýn çýktýðý yurtdýþý gezilerde ziyaret ettiði okullardaki konuþmalarýyla þimdilerde miting meydanlarýnda sarf ettiði sözleri mukayeseli olarak veriyor.

Oysa, 17 Aralýk (2013) Ak Parti açýsýndan bütün kabulleri sarsan, paradigma deðiþtirici bir sürecin baþlamasýný getirdi. Cemaat söz konusu olduðunda, 17 Aralýk öncesi ‘yok’ hükmünde Ak Parti için... Bu sebeple, geçmiþteki övücü sözleri bugün hatýrlatmak, hatýrlatanlarýn beklediðinin tam tersine bir etki yapýyor; Ak Parti’ye oy verenler ‘ihanete uðramýþlýk’ hissine kapýlýyorsa þaþmamak gerek...

Yine ayný gazeteler ve televizyonlar, 2008’de açýlan Ak Parti’yi kapatma davasýnda Erdoðan ve arkadaþlarýna, 28 Þubat sürecinde (1997) Fethullah Gülen ve Cemaati’ne askerlerin yöneltmiþ olduðu ithamlarla bugün söylenenler arasýnda iliþki kurmayý da ihmal etmiyor.

Bunlar da yanlýþ benzetmeler... Ak Parti Anayasa Mahkemesi’nde açýlan davadan kapatýlmadan kurtulmuþtu; iddialar yerinde görülmediði için... Nuh Mete Yüksel’in Cemaat’le ilgili ‘örgüt’ iddiasý da, týpký Ak Parti ile ilgili iddialar gibi, soyut ve aslý astarý bulunmayan yakýþtýrmalar üzerine oturuyordu; nitekim o giriþim de akamete uðradý.  

Cemaat bugün araya mesafe koymasý gereken yanlýþlýklar yüzünden çok ciddi ithamlara muhatap ve galiba öfke yüzünden durumun vahameti tam idrak edilemiyor...

Herkes yasadýþý dinlemelere takmýþ durumda; onlar da önemli, ancak esas sorun, konulan böceklerle Baþbakanlýk çalýþma ofisinin dinlenmesi ve kriptolu telefonlarla yapýlan görüþmelere kulak verilmesinde... Bu yapýlanlarýn önemi gözlerden kaçýyor.

MGK’nýn verdiði görevle Suriye’ye geçmek isteyen MÝT’e ait TIR’larýn sýnýr öncesinde durdurulup aranmak istenmesi konusu da öyle...

Ne hikmetse bu ithamlar hafife alýnýyor. Oysa, dikkatli bir insan, esas bu ithamlarýn dile getirildiði her konuþmaya, içerdiði ciddi hukuki atf-ý cürüm sebebiyle, kulak kabartýrdý.

Okul ve derhane açmak, dini kitaplar mütalaasý için biraraya gelmek, ilgi halkasý içerisinde siyasilerin ve bürokratlarýn bulunmasý... Bunlar 2014 Türkiyesi’nde suç deðil, Cemaat bunlardan dolayý ‘örgüt’ muamelesi görmez; ancak Baþbakanlýðýn dinlenmesi, dünya liderleriyle de konuþulan kriptolu telefonlara kulak verilmesi, MÝT adýna yola çýkmýþ TIR’larýn durdurulmasý ve bunu saðlamak için ‘kumpas’ kurulmasý apayrý bir kategoridir.

Þimdilerde Ergenekon ve ilintili davalarýn ‘kumpas’ sözcüðüyle tanýmlanýr hale dönüþüyor olmasý hayra alâmet deðil. “Onlar da yolsuzluk yapýyor ama” türü savunmalarla geçiþtirilemeyecek vahim bir durum söz konusu...

Yurt içi ve dýþýndaki hizmet faaliyetlerini esas tehlikeye atacak olan da, Baþbakan Erdoðan’ýn mitinglerdeki söylemi deðil, ama diðer ciddi ithamlarýn hukuki sonuçlar doðurmasý ihtimalidir.

Öfke aklý baþtan alýr; tamam ama, artýk akýllarý baþlara döndürmenin zamaný...