Aklımızı siyasetle bozmuş olabilir miyiz?

Önce iki temel sorum var... İlki şu: Soma’da yüzlerce insanımızın hayatına mal olan ‘kaza’ aslında ‘kaza’ olmayabilir mi? Ülkemize ters bakan yabancı ülkelerin maşalarının veya içeride hükümeti zora düşürmek —hatta iktidardan göndermek— isteyen kötü niyetlilerin, ya da madeni işleten şirketin gözü dönmüş ticari rakiplerinin işi bir ‘sabotaj’ olabilir mi meselâ? 

Elbette olabilir; ama bunu gündeme getirip tartışmanın zamanı bugün değil...

Şimdi de ikinci sorum: Olan bitende siyasilerin, hükümetin, bakanların ihmali, hatta kasti bir göz yumması söz konusu mudur?

Her ihtimal mutlaka düşünülmeli ve hiç çekinmeden üzerine gidilmelidir; ancak bunu şimdilerde dillendirmenin, daha olayın çıkış sebebi bile tam olarak anlaşılamamışken, tamamen spekülasyona dayalı bir takım söylentilerle siyasi sonuçlar çıkarmaya çalışmanın asla zamanı değil bugün...

Üzüntümüzü doya doya yaşayarak yas tutmanın zamanıdır şu sıralar... Travmalar yaşatan, derin üzüntülere gark eden olaylara muhatap olan insanlardan her şeyden önce ‘yas’ tutmaları beklenir; yas tutmadan doğrudan konuyla yüzleşmek hiçbir şekilde sağlıklı bir davranış tarzı değildir.

Ancak görüyorsunuz; bizlere yas tutmayı çok görenlerle dolu etrafımız... Kimi, daha ilk andan itibaren “Sabotaj bu, sabotaj, sabotaj” diye yeri göğü inletirken, kimi daha da korkunç bir davranış tarzını benimseyip olayla baş etmeye çabalayan siyasileri hedef tahtasına koymaktan çekinmiyor.

İki tarafa da kendimizi kaptırırsak son dönemin yanlış kullanılan kavramının doğru anlamıyla ‘cadı avı’na çıkmamız gerekecek...

Bugün cesetler üzerinden siyaset... Yarın tabutlar üzerinden siyaset... Öteki gün ölüler üzerinden siyaset... Siyaset... Siyaset... Siyaset... Sanki başka hiçbir değerimiz, bizi motive edecek hiçbir özelliğimiz yok...

Yoksa gerçekten yok mu başka değerlerimiz, motivasyonumuz?

Deli miyiz biz? Siyasetten başka bir şey düşünemeyen, obsesif kompalsif hastalar mıyız? Birbirimizle uğraşmak, her gelişmeyi aklımızı onunla bozduğumuz siyasetin ucuz merceğinden değerlendirmek ve illâ birbirimizin gözünü oymaya çalışmak mıdır bütün derdimiz?

Her şey bizlerin siyasi amaçlarımız için kullanılası birer araç mıdır? Yakınlarının durumunu öğrenmek için çırpınan, kayıplarının cenazesini teslim almayı sessizce bekleşen yaralı insanları tahrik etmeye çalışmak... Sokaklara dökülüp “Hükümet istifa” diye bağırarak bütün dikkatini yara sarmak için kullanması gereken yetkililerin dikkatini dağıtmak...

Hangi akla hizmettir bunlar?

Yüzlerce insanın hayatına mal olan bir olayın çıkış sebebini elbette hepimiz merak ediyoruz. Yaşanan neden yaşanmıştır, ihmal veya kasıt var mıdır, suçlu kim veya kimlerdir? Bu soruların cevaplarını almak için hepimiz seferber olacağız ve cezalandırmaya yol açacak bir durum söz konusuysa onun yerine getirilmesini de zorlayacağız...

Ne zaman? Bugün mü? Hayır. Zamanı geldiğinde.

Zamanı gelene kadar lütfen insanlarımızın acısını yaşamasına, yasını tutmasına müsaade ediniz.

Siyaset yürekleri bu kadar taşlaştırmamalıydı.