Aklýný devlete emanet etmek

Bir sorunun varlýðý, sizin onu var ya da yok saymanýza baðlý deðildir. Ama var olan bir sorunu yok saymanýn ya da yokmuþ gibi davranmanýn bedeli aðýr olabilir.

Uzun yýllardýr, farklý baþlýklar etrafýnda ayný sorunu konuþan, ama çözümle ilgili arpa boyu mesafe almakta zorlanan bir ülkede yaþýyoruz. Terör, PKK, Kürt sorunu, bölgemizde peþ peþe ortaya çýkan iþgal ve ayaklanmalar ve bunlara baðlý olarak yakýn gelecekte bizi bekleyen yeni sorunlar etrafýnda yuvarlandýkça, gelecek kaygýsý, korkusu ve de belirsizlik büyüyor.

Tüm bunlarýn ortasýnda, bulunduðu coðrafyada ciddi iddialarý olan, bölgesel güç olarak tarih sahnesine yeniden çýkmanýn sancýlarýný yaþayan bir Türkiye var.

Böyle bir yeni rolün ya da yükseliþin paralelinde, az önce tarif ettiðimiz sorunlar yumaðýný çözmeden adým atabilmek elbette mümkün deðil. Ancak gerçek þu ki, iddialarýnýzla sýnandýðýnýz bir dönemde, daha yakýn geçmiþin sorunlarýna çözüm getirmekte, en azýndan umut vermekte zorlanýyorsanýz, durup düþünmenin vaktidir.

Dünle hesaplaþtýk, ya þimdi?

Sözgelimi, geçmiþte içinde bir þekilde Kürtlerin yer aldýðý neredeyse tüm sorunlarý, küçümseyen, dudak büken, en kötüsü yokmuþ gibi sayan, dahasý bu alanda birbirine selam vermeyenleri sorunun tarafý olarak birleþtiren köhne bir akýl vardý. Sorunu güvenlik parantezine sýkýþtýrmak, herkesin, ordunun, yargýnýn ve en çok da siyasetin iþine geldi. Siyaset, ordunun ve güvenlik bürokrasisinin iþi üstlenmesinden þikayetçi olmadý. Hatta sorun etrafýnda bir takým odaklarýn karanlýk yapýlar oluþturmasýna da ortak oldu.

Bir avuç istisna dýþýnda okur yazarlarýmýz da sorunun gerçek boyutlarýný konuþmak, gündeme getirmek ve elbette üzerinde çalýþmak konusunda affedilmez bir ihmalkarlýk içinde oldular.

Sonuç ortada. Dün çok daha rahat yönetebileceðiniz bir sorun, bugün dünyadaki ve bölgemizdeki hemen tüm önemli aktörlerin içinde yer aldýðý devasa bir hal aldý.

Türkiye, dün bu konularý içinden çýkýlmaz hale getiren ‘akýl’la, onun þekillendirdiði zihniyetle ve güç odaklarýyla hesaplaþýyor. Ýyi de oluyor. Her þeyi berbat edip bir de üstüne sorunlarý rant kapýsý haline getiren kurum ya da güçlerin yakasýna yapýþýlmasý hayýrlý bir geliþme.

Devlete öykünmek

Ancak bu kadarý yetmez, yetmiyor. Dün sorunun çözümünü güvenlik bürokrasisine emanet eden anlayýþýn rahatlýðý ve vurdumduymazlýðý, bugün baþka bir biçimde tezahür ediyor.

Devlet dediðimiz mekanizma, elbette vatandaþýný korumak için hukukun sýnýrlarý dahilinde gereken her tedbiri alýr, uygular. Peki bu kadar mýdýr? Devlet aklý, sadece tedbir üretip sorunun kaynaðý üzerinde durmaz mý? Dahasý bir ülkenin sorunlarýný ele alan ve onu bir gelecek tasavvuru etrafýnda çözmesi gereken ‘akýl’, sadece devlet, siyaset ve iktidar merkezli olarak mý þekillenir?

Bir ülkenin okur yazarlarý, eli kalem tutanlarý, kýsacasý akýl sahipleri, olup biteni devletin ve siyasetin ellerine býrakýp bir köþede oturamaz. Yahut kendi varlýðýný devletin tezlerini tekrar etmekten ibaret sayamaz.

Hiçbir güç, moda deyimle trend ya da yükseliþ, geçerli sayýlan yahut göklere çýkarýlan tez umurumda bile deðil. Bu topraklarda daha fazla geç kalmadan söylenmesi ve yapýlmasý gerekenler var. Bugünkü iktidar dünü tekrar etmediði, köhne zihniyetlerle hesaplaþtýðý ve ortak bir gelecek tasavvuru etrafýnda insanlarýn kalbine hitap edebildiði için var. Yarýný da buna baðlý.

Etrafýmýzda ürkütücü bir yükseliþ gösteren hadiselerle ilgili, her ülkenin ya da güç odaðýnýn kendisine ait bir bakýþý, hesabý ve çýkarý var. Bu hesaplarýn ötesine geçebilecek yegane ülke Türkiye.

Bunu heba etmeye hiçbirimizin hakký yok.