Fadime ÖZKAN
Fadime ÖZKAN
fozkan@stargazete.com
Tüm Yazıları

Aladağ

Adana Aladağ’daki yangında biri 4 yaşında 11 çocuğumuzu ve bir eğitmenimizi kaybettiğimiz akşamdan beri herkes kötü, biliyorum.

Ağlıyor, öfkeleniyoruz. Ailelerin acısını anlasak da azaltamıyoruz. Duadan ve sabır dilemekten başka şey gelmiyor elimizden.

Ateşin içinde çaresiz kalan ana kuzularını düşünmek ve canlarının çok yandığını bilmekse gerçekten kahrediyor insanı.

***

Bir dizi kusur öldürdü bu çocukları.

Görmezden gelmecilik, adam kayırmacılık, boş vermişlik, bi şi olmazcılık cayır cayır yaktı.

O kadar yaktı ki hem de, hangi cesedin hangi çocuğa ait olduğunu anlamak için DNA testi yapmak zorunda kaldı adli tıpçılar.

Kaç gündür madde madde sıralanıyor yangının nedenleri.

Her biri taammüden cinayet sebebi.

Kimse sağına soluna bakmasın, masum değiliz hiç birimiz. Hepimizin boynunadır bu vebal.

Görülüyor ki mevzuatta olanı uygulayamıyor, kâğıtta buyrulanı sahaya aktaramıyoruz.
İlk halkadan başlayarak sürece dahil olan herkes suçlu bu durumda.

Neticede Meclis görevini yapmış, mevzuatı oluşturmuş. İzin ve denetimle ilgili tüm bakanlıkların sorumluluğu ortadadır.

Avrupa standartlarında bir yangın yönetmeliği var Türkiye’nin. Uzun uzun tarif ediliyor öğrenci yurtları, konaklama yerleri nasıl olacak. Amaç, yangın olasılığını ortadan kaldırmak… Olası bir yangında can kaybını önlemek...

Ama siz o mevzuata uymazsanız, orasından burasından çekiştirip kitabına uydurursanız, araya adam koyup kusurlu, eksik ya da yanlış olanı usule uygunmuş gibi göstermeye kalkarsanız, uygun olmayana “uygundur” raporu verdirir, denetim yapsın diye gönderdiğiniz kişiyi denetlemezseniz o yangın çıkar! İnsanlar da ölür!

***

Olay akşamından beri en fazla duyduğumuz temenni cümlesi “sorumlular mutlaka cezalandırılmalı” cümlesi.

Yetkililer de teminat veriyor “sorumlular mutlaka cezalandırılacak” diyor.

Ama görelim artık: Ce-za-lan-dı-ra-mı-yo-ruz!

Bakın 2008’de Konya Taşkent’te ruhsatsız bir kız Kuran Kursunda 17 öğrenci, bir öğretmeni öldüren, 29 öğrenciyi yaralayan olayın davası hala sürüyor!

Sekiz yılda yedi bilirkişi raporu düzenlenmiş ve her birinde kusurlu sanık sayısı giderek azalmış. Şu an tutuklu kimse yok. Kusurlu bulunup yargılanansa bir kişi.

Yani?

Çocuklar öldükleriyle kalmış! Olayın ardından “sorumlular yargılanacak” teminatları hikaye olmuş!

Benzer bir durum Soma’da yaşanmakta.

Madenciler göz göre göre ölüme gönderilirken “her şey mevzuata uygun” raporu verilen madende 300 canımızı kaybettik. Ama mevzuu maden sahibi için de, düzmece rapor düzenleyen ve denetmeni denetlemeyenler için de çoktan “olan oldu, birbirimizi daha fazla üzmeyelim”e dönmüş durumda.

***

Bu böyle gitmez.

Bu cinayetlerin, rezaletlerin paydaşları kimler ise, mevzuatın hayata geçirilmesinde kimin müdahalesi, müsamahası, nüfuz çabası var ise açığa çıkarılmalı.

Bu tür müdahalelerin sadece ahlaksızlık değil bir suç olduğu da bilinmeli, adı konulmalı, ifşa edilmeli.

Yanlış işleyiş ve yanlış zihniyet döngüsünün sürüp gitmesindeki temel etmenlerden biridir “aman bana zararı dokunur, itiraz etmeyeyim” sakınımı. O yüzden, yanlışa tanıklık edenlerin biraz cesur olması, devletin de onları nüfuz sahiplerinden koruması gerekir.

Zihniyet değişimikolay değildir ama imkansız da değildir.

Başkalarının ideolojik saplantılarla ya da küçük siyasi hesaplarla konuyu çarpıtmak istemesi, gerçeği görmekten ve gereğini yapmaktan alıkoymasın bizi.

RTÜK’ün yayın yasağınıyanlış bulduğumu da ifade etmeliyim. Terör saldırılarında teröristlerin kimliklerini ve bağlantılarını tespit için yayın yasağı doğrudur ve gereklidir ama burada amaç nedir, anlaşılmamıştır.