Pera Müzesi’nde Aralýk ayý boyunca sinema tarihinin en büyük ustalarýndan Alain Resnais’nin toplu gösterisi yapýlýyor. Normlarý sevmeyip akýntýya karþý yüzen, bu ýslah olmaz avangardýn kaç filmini görseniz kardýr!
ALAÝN Resnais, Sevgilim... En sevdiðim sinemacý... En sevdiðim film Hiroþima Sevgilim’in yönetmeni... Heyecanýmý zor zar dizginleyerek þu adetten cümleleri sýralayayým: Sinema tarihinin 90 yaþýndaki genç ve yenilikçi ustasý! Resnais üstadýn 30 Aralýk’a dek devam edecek olan Gizem, Ýmge ve Bellek baþlýklý toplu gösterisi dün Pera Film’de baþladý. Baþyapýtlarýndan Hiroþima Sevgilim ve Geçen Yýl Marienbad’da filmlerinin gösterimleri ay içinde yinelenecek. Muriel ya da Dönüþ Zamaný, Stavisky, Amerikalý Amcam, Melo, Hayat Bir Þarkýdýr, Kalpler programda yer alan uzun metrajlý filmler. Guernica, Heykeller de Ölür, Gece ve Sis, Tüm Dünyanýn Anýlarý (Dünyanýn Tüm Belleði) ve Straforun Þarkýsý belgeselleri de gösterilecek.
Aþaðýda bilgi ve görüþ aktaracak olsam da henüz meraklý statüsündeki sinemaseverlere baþtan söyleyeyim: Bunlara hiç gerek yok. Koþun gidin izleyin! Ben Alain Resnais’yi sinema hakkýnda fazla bir þey bilmeden tanýdým ve sevdim. Hiroþima Sevgilim’in açýlýþ sekansýnda bir sýrtýn üzerinde dolaþan elle simgelenen seviþme sahnesinde iki bedenin kum olup birbirine karýþtýðýný görünce beyazperdede daha þiirsel ve etkileyici bir imge daha yaratýlamayacaðýný düþünmüþtüm. Geçen Yýl Marienbad’da filminin ipnotik ritmi ya da Gece ve Sis’te Holocaust’un ne denli soðuk bir soykýrým planý olduðunu kanýtlayan insan artýklarýnýn yol açtýðý aðlama isteði de çarpýcýdýr. Resnais filmleri her izleyiciyi bir yerden yakalayacak güçtedir. Alain Resnais ideoloji, entelekt, estetik ve yaratýcýlýktan taviz vermeyen, ideal bileþimlerini arayan, konvansiyonel sinema yapmaktansa her filme uygun bir anlatý oluþturmayý tercih eden, her filmi bir deney olarak gören, yenilikçi, avangard bir yönetmendir. Zaman, bellek ve mekan kavramlarýný filmlerinde onun kadar iyi iþleyen yönetmen pek azdýr.
Alain Resnais 60 yýlý devirdiði kariyerine çizgi romanlardan ve gerçeküstücülükten etkilenerek baþladý. Cours Rene-Simon’da öðrenim görmesine vesile olan oyunculuk hevesi kýsa sürede yerini kamera arkasýna geçmeye býrakýnca, 1943 yýlýnda yeni açýlmýþ olan ünlü sinema okulu IDHEC’e girdi ve kurgu dalýnda eðitim aldý. Savaþ ertesinde bugün kayýp olan ilk iki 16mm kýsa filmini yaptý. Sanatçýlarý atölyelerinde görüntülediði birkaç kýsa filmle kendini gösterince ilk büyük baþarýsý olan Van Gogh filmi Paris’teki bir sergi paralelinde gerçekleþtirmesi için sipariþ edildi. Venedik Bienali ve kýsa film Oscar ödülleri filmografisinin ilk bölümünü sanat ve sanatçýlar üzerine filmleriyle þekillenmesini saðladý. Programda yer alan Guernica’da Picasso’nun ünlü tablosu aracýlýðýyla faþizmi, Chris Marker ile birlikte yaptýklarý Heykeller de Ölür’de Fransýz sömürgeciliðinin Afrika sanatý üzerindeki yýkýcý etkisini sorguladý.
Resnais belgesellerinden baþlayarak senarist yerine edebiyatçýlarla, Raymond Queneau, Marguerite Duras, Alain Robbe-Grillet ve Jorge Semprunile, film müziði bestecileri yerine klasik müzisyenlerle çalýþtý. Seçkincilikten deðil sinema sanatýný diðer disiplinlerle zenginleþtirme çabasýndan... Politik bir tavýrdan azade olmayan sanata ve kültüre odaklý yapýtlarýnýn yaný sýra Ýspanya Ýç Savaþý, Ýkinci Dünya Savaþý, Cezayir Savaþý ve Vietnam Savaþý’nýn on yýllar boyunca yarattýðý travmalara odaklandý, saçlarý gümüþ rengine dönüþünceye dek.
HAKÝKÝ BÝR MODERNLEÞME
Alain Resnais’nin sinemada yaptýðý þey hakiki bir modernleþmedir. Çaðdaþý olan birçok yönetmenin fark yaratma arayýþýnýn ötesine geçen bir yenileþmedir. Yeni Dalga ile ayný dönemde sinemaya baþlayýp, bazý tarihçilerin Agnes Varda ve Chris Marker ile birlikte Sol Kýyý (Rive Gauche) diye adlandýrdýklarý daha politize gruba dahil oldu. Kurguda da kadýnýnýn geleneksel temsilinde de ayný yenilikçi tavrý benimsemeleriyle ayrýldýlar Yeni Dalga’dan. Herbiri kendi yolunu çizdi.
Savaþ Bitti filminde kurguda ilk kez geriye dönüþ (flashback) ve ileriye gidiþi (flashforward) bir arada kullanarak sinemasal zamanla oynayan Alain Resnais bu oyunu ileri götürdü: Karakterlerin hayatýný deðiþtirmek (Je t’aime, je t’aime/ Zaman Yolculuðu, Providence/ Romancýnýn Kurmaca Anýlarý) filmin içinde bölünmüþ zaman (Hayat Bir Roman), etkisinden kurtulunamayan geçmiþ (Muriel), kontrol edilemeyen ve aðýna düþülen kader (Stavisky) temalarýyla ilgilendi. Bazen de Melo misali teatralliðin sýnýrlarýný zorlayarak bizi þaþýrttý.
Son dönemde de tiyatro ve þarkýlara odaklandý. Alan Ayckbourn’dan iki oyuncunun bütün karakterleri canlandýrdýðý, ayný öykünün sigara içilen ve içilmeyen versiyonlarýndan oluþan Smoking No Smoking’i uyarladý. Dennis Potter’a adadýðý Hayat Bir Þarkýdýr’da her duruma uygun bir þarkýyla playback yaptý. Pas Sur la Bouche ile 1920’li yýllarýn sevilen operetta’sýný beyazperdeye taþýdý. Jean Anouilh’den uyarladýðý Vousn’avezencorerienvu’de gerçek ile kurmacayý, sahne ile perdeyi, oyuncular ile karakterleri Matruþka misali iç içe geçirdi.
Gilbert Adair ile yaptýðý, The Guardian’da (22 Haziran 20120) yayýnlanan bir röportajda filmografisindeki depolitizasyonun nedeniniartýk filmlerin büyük çoðunluðunun toplumsal gerçekçi olmasýna, bunun adeta bir norm haline gelmesine baðladý. Normlarý sevmeyen Alain Resnais her zamanki gibi akýntýya karþý yüzüyor. Bu ýslah olmaz avangardýn kaç filmini görseniz kardýr!