Alamut Kalesi ve Efendisi..!

Tarikat, Cemaat, Hizmet, Dershane, Talebe, Kardeşlik, Adanmışlık, Tevazu,  Himmet, Feda, Fedakarlık, Dua,  Beddua, Takıyye, Siyaset, Güç,  Milli iradeye Darbe, Fişleme,  Kumpas, Devlete Sızma, Özel şirketlere sızma,  Çete, Örgüt, Adam yetiştirme ve yerleştirme, Gizlilik, Tuzak kurma,  Ortam dinleme, İhanet,  Ele geçirme, Yakalama, Yolsuzluk, Hırsızlık, Pazarlık, Sponsorluk,  İstihbarat, Tehdit, Şantaj, Hukuksuzluk, Ticari güç, Karakter suikastlarında kullanmak üzere gizli kamera marifetiyle banyo görüntüleri ses kayıtları, Başbakanın ofisine böcek, Diz çöktürme, Bağımsızlığı zedeleyen uluslar arası ilişkiler, vs. ,vs asla bir araya gelemeyecek bir sürü kavramlarla iğdiş edilmiş zihinlerin endişesi,  imana, insafa, akla, havsalaya ve  kardeşliğe tecavüz eden gelişmeler..!

Yukarıda son zamanlarda yaşadıklarımızı ifade eden kelimeler, yıllar önce bir vesile okuma fırsatı bulduğum bir hikâyeyi hatırlattı bana..!

 Selçuklu Devletinin yıllar boyu uğraşmak zorunda kaldığı ve ömrünü yediği, o zamanın şartları doğrultusunda, sarayda ve beyliklerde, ticarette ve halk içinde, karı kocanın, kardeşlerin bir birinden çekinir hale geldiği, yapılan kirli mücadelelerle imanlara ve canlara kast edilen, kanların aktığı  ve insan onurunun ayaklar altına alındığı, kumpas, gizlilik ve suikastların kol gezdiği kirli bir sürecin müthiş hikâyesidir, ALAMUT..!

Alamut, Nizari İsmailliği  ideali uğrunda eğitim, öğretim, şartlanma ve son derece ciddi ast üst ilişkisi içeren bir yapının adıdır..! Bu yapı, dai’ler vasıtası ile  insanları çok iyi bir süzgeçten geçirdikten sonra bir takım maddi manevi vaatlerle  İsmaili mezhebine davet ve kabul eder..!

Şehirlerin ve kalelerin liderleri olan büyük dai’ler (tebliğciler) İmamı masum denen büyük davet reisine bağlıdırlar…  İkinci derece dai’ler ise Siyasi vekiller ve Reis muavi’lerin den oluşup tacir ve zanaatkar olarak mahallelerde ibadet, takva ilemütevazi bir hayat süren insanlardır…

Mezhebin usulünü, fıkhını bilen ve mezhebin muhafazasında görevli olanlara yoldaş ya da refik derler. Bir defedailer vardır ki bunlar ihtiyaç duyulduğunda canlarını vermek üzere hazırdırlar, mezhebin sırlarını bilme şartı aranmaz..!

Davete yeni intisap edip, daveti neşretme hakları olmayandai veya fedai olmayan bir gurup da vardır ki bunlara el-Lasikün (taraftar) denir… Bir de el-Müstecibün denen en alt grup vardır ki bunlar, mezhebin akidelerini fazla bilmez, inanmaya yeni başlamış halktan mürekkeptir..!

Dini motivasyonla kendine  özgü bir amaç uğrunda yola çıkan Nizari İsmaililiği Selçuklu Devletinde bir  iç devlet gibi varlık göstermiş teşkilat, örgüt, fırka,cemaat, mezhep, düzen, hareket, cereyan, teşekkül,  kuruluş, gibi terimlerle tanımlanmaya çalışılmış bir yapıdır..!

Mezhebinimamları ve dai ’leri, itikadi  alt yapısı yeterli olmayan insanları, mevcut yönetimden herhangi bir saiklememnun olmayanlarıcahil ve  fakir halkın taleplerine hitap eden ve tatmin etmeye çalışan bir tarzda sundukları ideolojileri etrafında sanatkarlar, hatırlı insanlar hatta devlet memurlarını bile toplamayı başararak egemenlik kurmaya kalkışmıştır..!

Mezhebin propaganda süreci oldukça gizli, düzenli ve çok yönlü yürütülmekle beraber teşkilatlanma yapısı ve uygulamaları insanlık tarihinde çok önemli bir yer tutar… Haksızlık ve adaletsizliği kaldırıp yerine adaleti sağlayan bir nizam ideali empoze edilmiştir…

İnsan psikolojisinin bütün incelikleri maharetle uygulanıp fertlere yanaşılmış, mizacı etki altına alınmayacak olanlara isedavet yapılmamıştır..!

Davet de enteresan olan ana felsefe “ışık olan evde konuşmamak” yani kelam ilmini ve kıyas yollarını bilenlere yanaşmamak. Bu sayede insanları daha kolay ve sorunsuz şekillendirmek..!

Propaganda süreçleri  ilk olarak teseffür (tetkik)le başlar, ikinci safhaten’is (alıştırma), üçüncü safha teşkik (şüphe), dördüncü safha ta’lik (samimiyeti ölçmek için geçmiş ibadetlerin kazası ve günahlardan tövbe istenmesi),beşinci safhararbt (yemin),altıncı safha tedlis (yedire yedire ideolojiyi verme), yedinci safha tesis (daha önceleri yapılan telkinlerin yerleşmesini bekleme), sekizinci safha hal (ideolojinin esasına dair gerçeklerin daha açık verilmesi), dokuzuncu safha insilah (sıyrılma, bellekte önceden ne varsa  kurtulmuş ve yeni ideolojiyle tatmin olma hali) ve nihayet gizlilik yemini…!

Selçuklu Devletinin hâkimiyetindeki topraklarda faaliyet gösteren yapılanmanın ana karargâh merkezi Alamut Kalesi, İran Afganistan sınır bölgesinde, iki bin metre yükseklikte, etrafı sarp dağlarla çevrili, giriş-çıkışı sadece bir vadinin daracık bir geçidinden sağlanan olağan üstü bir korunaklığa sahip bir yerdir. Kalenin elde edilmesi ise tarihte ibretlik olarak gösterilen bir pazarlıkla olmuştur..!

Yapılanma ile alakalı bilimsel araştırmalar olduğu gibi yerli yabancı birçok roman da mevcududur…

Günümüzde yaşadığımız puslu ve sıkıntılı ortamda gerçekleşen, kişilik suikastları, güç devşirme ve gayri meşru yollarla iktidarı ele geçirme ve gayri meşru hukuki, bürokratik müdahaleler gibi faaliyetler Alamut Kalesi ve Efendisi çerçevesinde efsaneleşen hikâye benzeşmektedir..!

Gözlemlediğim ve hissettiğim benzeşme sadece yapılanmapropaganda usulleri ve gizliliğe dayanan çalışma alanlarını kapsıyor...İtikadi olarak ciddi sıkıntılar taşıyan İsmaililik’le hiçbir benzeşme ifade edilemez..! Günümüzde gelişen olaylarda “cemaat” diye tanımlanan yapının %99,9 nun samimiyeti ve ihlasından şüphemiz asla yoktur. Aksine bu dostlar,  günlük hayatın içinde İslami, ahlaki, imani ve ictimai her türlü şeyi paylaştığımız arkadaşlarımız ve kardeşlerimizdir..!

Bu kardeşlerin arasına karışmak suretiyle dikkat dağıtan ve devleti, milleti kemiren  örgütsel bir yapının varlığı da inkar edilemez bir noktaya ulaşmıştır, maalesef..!

Sadece bu tarihi ibretlik hikaye aklımıza düşmüş, aklımıza düşeni de paylaşmışızdır o kadar..!

Bir asırdan sonra tekrar kendi ayakları üzerinde durmaya başlamış Devletimiz ve Milletimizin mukaddes yükü, şanlı Medeniyet hamallığı kıyamete kadar payidar olsun..!

twitter; @ahmethamdicamli