‘Ucuz altýn’ olabileceðini aklýnýz alýyor mu? Adamýn biri ‘’Benim Darphane’yle özel anlaþmam var, altýný ucuza alabiliyorum, sizi de kâra ortak edeyim’’ diye ortaya atýlýp topladýðý milyonlarca lirayla sýrra kadem basmýþ... Gazete haberine göre, para eden neleri varsa satarak adama ortak olmaya koþan çok kiþi çýkmýþ...
Ýnanýlýr gibi deðil, ama gerçek...
Ayný adam baþka bir ilde yeniden tezgâh kurunca yakayý ele vermiþ... Orada da ‘Darphane’ tezgâhýný yutturmaya çalýþtýðý anlaþýlýyor... Yakalanýncaya kadar bayaðý bir miktar para toplamayý baþarmýþ da...
Þu sýralarda Hollywood birbiri peþi sýra ‘sahtekârlýk’ üzerine oturan filmler çekiyor. Konularý ilginç, seyri hoþ filmler... Göz boyama iþini sanat haline getirmiþ uyanýklarýn hayatlarýndan kesitler...
Bu iþin ustasý bizde ‘Sülün Osman’ diye bilinen dolandýrýcýydý. Aklýnýza gelebilecek her þeyi biraz safça insanlara satardý. Galata köprüsünü bile satmayý baþardýðý biliniyor...
Ýnsanlarýn aldatýlmaya müsait saf bir taraflarý mutlaka vardýr; dolandýrýcýlar iþte o yönümüzü kullanýp sanatlarýný icra ederler... ‘Ucuz altýn’ sahtekârlýðýyla yüzmilyonlarca lirayý tokatlayan adamýn, kendisine mekân olarak, ülkemizin en kurnaz insanlarýnýn yaþadýðý varsayýlan ilini seçmesi bu yüzden tuhaf deðil...
Ne kadar akýllý ve kurnaz bilinirseniz, kendinize aþýrý güvenmeniz yüzünden aldatýlabilme aralýðýnýz daha geniþ olacaðý için, usta dolandýrýcýlarýn tuzaðýna düþme ihtimaliniz o kadar büyüktür...
Rockefeller soyadý ABD’de para ve siyaset demektir. Ülkenin en büyük bankeri David Rockefeller ile ABD’de baþkan yardýmcýlýðý yapmýþ Nelson Rockefeller bu aileye mensuptur. Uzun bir süre kendisini o ailenin mensubu olarak tanýtan biri, beþ parasýz iken, baþkalarýnýn parasýný kullanýr hale gelmeyi ve iþ dünyasýndan ünlü bir kadýnla evlenmeyi baþarmýþtý.
Kendisini Clark Rockefeller diye tanýtan adamýn aslýnda Alman vatandaþý olduðu ve geçmiþinde cinayetten arandýðý ortaya çýktýðýnda herkes çok þaþýrdý. Adam Rockefeller Ailesi’ni yakýndan tanýyanlarý bile kandýracak kadar usta bir dolandýrýcýymýþ...
Hollywood filmleriyle güncellik kazanmýþ olsa da ‘sahtekârlýk’ ve ‘dolandýrýcýlýk’ konusuna þu günlerde ilgi duymamýn sebebi farklý: Seçimlere hýzla yol alýnan günümüz ortamýnda bir takým siyasetçiler tarafýndan kandýrýlmak istendiðimizi hissediyorum.
Ne yapayým, öyle hissediyorum iþte...
Yerel yöneticilerimizi belirleyeceðimiz bir seçimin, göz göre göre çerçevesinden saptýrýldýðýný, ülkeyi geren ve bu yolla baþlara belâ açýlmak istenen bir zemine çevrildiðini düþünüyorum.
Böyle düþünmeye baþlayýnca, gündeme taþýnan konular gözüme yapay görünür oluyor. Sanki üç hafta sonra sandýk baþýna gittiðimizde atacaðýmýz oy etkilenmeye çalýþýlmýyor; ondan daha ötesi hedefleniyor gibime geliyor... Sandýktan çýkacak oyun þöyle veya böyle olmasýyla deðiþmesi imkânsýz bir gündemin mahkûmlarý haline getiriliyoruz sanki...
Ak Parti yüzde 50’den fazla oy alsa da, oylarý yüzde 30’a düþse de deðiþmeyecek uðursuz bir gündemin...
Nereden bu sonuca vardýðýmý sormayýn, çünkü ben de bilmiyorum.
Eminim, ‘ucuz altýn’ iddiasýyla para toplanýrken tezgâhtan uzak duranlar da, akýllarýyla deðil, sezgileriyle davranmýþlardý.